Liverpool için inanılmaz bir sezon geçti. Klopp döneminde yazılarımda bir kopukluk oldu. Olumlu noktalara fazla odaklanıp olayın büyüsünü kaçırmak istemedim. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu bile beni kesmemişti. İçinde bulunduğumuz durum sanırım yazmamı açıklar.
Klopp geldiği andan itibaren tabii ki ne yapması gerektiğini biliyordu. Dortmund ile yakaladığı seviyeyi hepimiz hatırlıyoruz. Heyecan verici ve çok kaliteli bir oyun ile kafayı bozmuş bir psikopat. Tabii ki beklenti o seviyeleri tekrar zorlamasıydı. Ancak başlangıç inişli-çıkışlı oldu. Zaman zaman ışık verse de istikrarsız performanslar görüldü.
Bence Liverpool’un tekrar en üst seviyeye çıkışının başlangıç anı, Sadio Mane’nin koşmaya başladığı andır. Uçağın tekerlerinin yerden kesilme anı. Hiç yorulmadan koştu Mane. Günümüz futbolunda rakip defansları parçalamak için en önemli aksiyon, onların koşmasını sağlamak. Geçmişteki yazılarımda penetrasyon diye isimlendirdiğim kavram. Mane koşarken önce Firmino’yu, sonra da Salah’ı peşine taktı. Senegal’den çıkmış El-Hadji Diouf hayranı bir gencin koşarak dünyaya kafa tutması, meydan okuması. Hayat çok garip. Hatırladığım kadarıyla Diouf, uzun dönemler Liverpool taraftarının en büyük transfer pişmanlığı olarak anılmıştı. Bu pişmanlık öyle bir fitil yakmış ki çıkan alevler bütün Avrupa’yı yaktı.
Tabii ki Klopp ekibinin ve FSG’nin gerekli yerde verdiği desteğin önemini yadsıyamayız. Şans, güçlünün yanındadır. Coutinho’nun çıkardığı huysuzlukta panik yapmayan, durumu bir şekilde lehine çevirmeyi bilen ekibin en kritik rolü aldığını düşünüyorum. Coutinho büyük bir şımarıklık içindeydi. Takıma zarar veriyordu. Onun yerine, Ox gibi özel bir oyuncuyu kazanmak çok önemli bir manevra oldu. Ayrıca bu takas sayesinde elde edilen maddi gelir de unutulmamalı.
Yürüyüş bunlarla bitmedi. Trent Alexander-Arnold ile devam etti. Günümüz futbolunda takımıyla akademisini birleştiremeyen, başarıyı kalıcı tutamaz. Bu kural tüm dünya kulüpleri için geçerli. Bazen bizim üç büyük kulübe acıyorum. Üretmeden var olmaya devam edebileceklerini, başarılı olabileceklerini düşünüyorlar. Bunun yolu yok. TAA öyle bir oyuncu oldu ki, belki de on yıl sonra bile onu konuşacağız. Her ortası, isabet oranı çok yüksek bir füze gibi. Rakibinin kalbine kalbine saplıyor.
Bu arada Liverpool Academy, son sözünü söylemiş değil. Neco Williams ve özellikle Tony Curtis ile yeni bir vites buldular. Bu oyuncuları iyi izleyin.
Son kritik adım ise yine FSG’nin bu kez maddi desteğinin sayesinde atıldı. Uzun süreler yüksek verim-makul transfer politikasını kovalayan kulüp bir anda yüksek potansiyel-yüksek bütçe politikasını benimsedi. Van Dijk, Alisson ve Fabinho ile geride kaya gibi oldular. Özellikle Fabinho ile ilgili tespitte bulunmak istiyorum. Monaco ile İstanbul’a geldiler. Beşiktaş’a karşı canlı izledik. O gün vasat seviyedeki Monaco’yu tek başına ayakta tutan oyuncuydu. Üç kişilik mücadele gücü var. Biraz destek verdiğiniz zaman orta sahada öyle bir duvar örüyor ki, geçmeniz imkansız. Göreceksiniz, zamanla performansı daha da yukarılara çıkacak.
Henüz Gomez, Henderson, Robertson, Milner gibi oyuncuların katkılarından bahsedemedim. İyi çalıştılar. Kendilerinden beklenen çıkışı gösterdiler. Henderson, Gerrard’dan aldığı kaptanlık bandını tutkuyla taşıdı. Robertson sol çizgide insanüstü efor sarf ediyor. Milner, “Bay Güvenilir”. Değişik mevkilerde görev yapıyor. Görevini çabuk kavrıyor. Asla penaltı kaçırmadığını biliyorsunuz değil mi? Gomez de defansın her bölgesinde oynayabilen bir savunmacıdan, son derece olgun bir tandem oyuncusuna dönüştü. Sıradan bir hızlı durdurucunun, mesafeleri ayarlayıp hüküm sürdüğü bir imparatora dönüşmesini izliyoruz.
Koronavirüs günlerinde bu yazıyı yazmak istedim. Neredeyse on yıldır Liverpool ile ilgili değerlendirmelerimle katılım sağlıyorum. Yılların getirdiği şampiyonluk özlemini bitirmeyi hayal ediyorum. Sanırım herkes bu özlemin artık bittiğini kabul ediyor. Yazmamı tetikleyen sebeplerden biri de buydu. Defalarca hevesimiz kursağımızda kalmıştı. Belki coşkulu kutlamalar yapamayacağız ama görev tamamlandı. Umarım hayat bir an önce eskisine döner de bu başarı birçoklarının ilki olur. Herkese güvenli günler dilerim.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane