2012 yılının sonunda Raheem Sterling ile ilgili bir yazı yazmıştım. O dönemde yeni yeni kadroya giren İngiliz oyuncunun takıma dâhil olmasının bir dönüş noktası olabileceğini yazmış, oyuncunun potansiyeline dikkat çekmiştim.
2015 yılının henüz başında benzer bir yazıyı Jordon Ibe hakkında yazmak istiyorum. Sterling ile benzer yönleri çok fazla. Her iki oyuncu da göçmen ailelerin Londra’da büyümüş oğulları. Ibe Nijerya asıllı. Liverpool Academy’e 16 yaşında transfer edilmiş. İngiltere genç milli takımlarında oynamış ve one-to-watch listelerine girmiş. Benim Ibe’i ilk izlediğim maçlar Liverpool Reserves takımının maçları ve daha sonrasında Liverpool’un sezon başı hazırlık kamplarında oynadığı maçlar. Ayrıca Carra’nın Anfield’da oynadığı son maç olan QPR karşılaşmasında oynamış ve 1-0 biten maçtaki tek golün asistini yapmıştı. Orada da izleme fırsatı bulmuştum. Çok güçlü ve hızlı bir oyuncu. Sterling kadar esnek değil belki ancak gücüyle rakiplerinin arkasına geçmeyi başarıyor. Bu da özellikle Suarez’in yokluğunda bu departmanda sıkıntı yaşayan Liverpool için çok önemli özellik.
Jordon Ibe sezon başında hazırlık kamplarında iyi performanslar sergilemiş olmasına rağmen kadrodaki kalabalık içinde kendine yer bulamamış, Derby County’e kiralık olarak gönderilmişti. Büyük değişim geçiren takım içinde kendini ifade edebilme fırsatı elde edememişti. Ancak Derby County ile harika Championship maçları oynadı. Aralık ayı içinde kupada Chelsea karşısında oynadı ve Ivanovic’i çok zorladı. Bu performanslardan sonra hücumda fazlasıyla Sterling’e dayanan bir oyun oynayan Liverpool geri çağırma opsiyonunu kullandı ve Ibe’ı geri çağırdı.
Liverpool’un son haftalarda yakaladığı performans gerçekten etkileyici. Bunun nedeni Jordon Ibe diyerek gereğinden fazla iddialı olmak istemiyorum. Emre Can, Moreno, gibi oyuncuların yeni sistemle takıma katkı vermesi, Sturridge’in dönüşü ve genel olarak oyuncuların 3 defanslı sisteme ve birbirlerine adaptasyon sağlamaları bu çıkışta rol oynadı. Ancak bu çıkışı belki de kalıcı tutacak etken Jordon Ibe olacaktır. Bir adım daha ileri gitmek istiyorum. Jordon Ibe’ın takıma katılması belki de Mario Balotelli’yi bile Avrupa futboluna kazandıran etken olacaktır. Ibe ve Sterling ile eskisine göre çok daha fazla hareketlenen Liverpool hücum hattı artık boşluklar yaratmakta daha yetenekli. Bu boşluklar da başta Balotelli olmak üzere Lallana, Coutinho ve Markoviç gibi oyuncular için rahatlama anlamına geliyor. Son iki hafta içinde bu oyuncuların skor tablosuna adlarını yazdırması hiç de tesadüf değil.
Youtube’de Jordon Ibe ile Daniel Sturridge ve Raheem Sterling’in ilginç görüntüleri var. Takım arkadaşlarının onun hakkında çok olumlu görüşleri olduğunu anlamak hiç de zor değil. Oyuncuların bir dayanışma içinde olduğu aşikâr. Örneğin LFC TV’de Sturridge ile HipHop yarışı yaparken izleyebiliriz. Sterling ile de araları çok iyi. Ancak ben iş hayatında iyi çocuk olmaktansa yetenekli ve güçlü olmanın önemli olduğunu düşünüyorum. O yüzden sahaya dönelim. Geçen hafta içinde oynanan Tottenham maçından Ibe görüntülerini izleyelim ve ne ile karşı karşıya olduğumuzu görelim.
Brendan Rodgers şu anda 3-4-3 gibi görebileceğimiz bir sistem kullanıyor. Ancak ilk fırsatta 4 savunma oyuncusu ile oynamanın yollarını arayacaktır. Bu da Ibe’ın hücum hattına biraz daha yaklaşması anlamına geliyor. Sterling ve Ibe’ın birlikte kanatlarda oynayabileceği bir hücum hattı kurulabilir. Belki de Suarez sonrasında aranan itici güç burada saklı.
Liverpool’dan bu kadar bahsetmişken LA Galaxy’e gitme kararı alan Gerrard’a birkaç cümle ile değineceğim. Benim için bu durumda yorum yapmak çok zor. İngiltere’de şampiyonluk kazanamamış olsa da Avrupa futbolunun en önemli futbol lideri kıtayı terk etme kararı aldı. Bu kararın Liverpool’un çok zorlandığı bir dönemde açıklanmış olması da işleri daha da karmaşık bir hale soktu. Ben Liverpool’u çok yakından takip eden biri olarak bu kararın aceleyle verilmiş bir karar olduğunu düşünüyorum. Gerrard’ın eski halinde olduğunu iddia etmiyorum. Yıllarca hücum alanlarına yaptığı etkili koşuları güç ve zarafetle bitiren oyuncu artık sahada olmayabilir. Geçen yıllar onun esnekliği ve çabukluğundan tabii ki götürdü. Kaldı ki artık Avrupa’yı fethetmeye çalışan heyecanlı genç değil, belki de düşlediği her şeye sahip olmuş bir aile babası. Ancak geçen yıl açtığı defansif orta saha oyuncusuna dönüşme yelkeni henüz kapanmış değil. Hala gidecek yolu var. Diğer taraftan özellikle duran toplar ile skora katkısı bugün bile yabana atılır cinsten değil. Duygusal ve mental olarak onun Liverpool kulübü için ne ifade ettiğini kelimelerle tarif etmek çok zor. Çizgisini en onurlu şekilde muhafaza ederek bir kulübe önderlik etmek ancak böyle yapılabilir. Ben ne taraftarların ne de takım arkadaşlarının onun liderliğinin bitmesi zamanının geldiğine inandıklarını hiç sanmıyorum. Sadece Gerrard’ın kararına saygı gösteriyorlar. Ancak eminim bu karar önümüzdeki aylar içinde tekrar gözden geçirilecektir.
Son olarak bu hafta oynanacak Liverpool-Beşiktaş maçıyla ilgili birkaç satır. Kesinlikle Beşiktaş için zor olacak. Kura çekiminden sonra Liverpool cephesinde değişimler oldu. Ancak henüz taşların tam anlamıyla oturduğunu söylemek yanlış olur. Özellikle Liverpool orta sahasında Lucas ve Gerrard’ın sakat olması Beşiktaş için avantaj. Bu iki takımın belki de bir şekilde kader bağı var. İki kulübün son karşılaşmasından beri çok şey değişti. Her ikisi de tekrar inşa etmeye çalıştıkları bir dönemde karşılaşacaklar. Bana bunlardan bir tanesinin bu karşılaşmalardan sonra düşüp kırılacağını düşünmek genç kadrolarını da dikkate alınca pek de mantıklı gelmiyor. Tur atlayan kim olursa olsun bence bu karşılaşmalar önümüzdeki yıllarda oluşabilecek muhtemel eşleşmelerin başlangıcı olabilir. Her iki takımın da bu tecrübeden güçlenerek çıkması ümidiyle heyecanla oynanacak maçları bekliyorum. Sonuç ne olursa olsun izlemenin büyük keyif vereceği maçlar olacağına eminim.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane