13 Temmuz 1954’te Meksika’da bir kadın son nefesini veriyordu. Çocuk felci nedeniyle, sağ ayağı altı yaşındayken sakat kalan Frida Kahlo, hiçbir zaman yılmamıştı. En iyi okullarda okurken, geçirdiği bir kaza hayatını derinden etkilemişti: “Önce başka bir otobüse binmiştik. Ama küçük şemsiyemi unuttuğumu görünce, aramak için indik, beni harabe eden otobüse böylece bindik. Kaza bir kavşakta oldu… İnsanın çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil. Gözümden bir tek damla yaş akmadı ve demir çubuk, kılıcın boğayı delmesi gibi beni deldi geçti.”
Üçüncü ve dördüncü omurga kemikleri kırılmış, sakat sağ ayağında 11 kırık vardı. Sol kalçadan giren ve vajinadan çıkan demir çubuğun yol açtığı derin yara, cinsel organda sol dudak yırtılması da cabasıydı. Korseler, hastaneler, doktorlar… Acısı dinmiyor, defalarca ameliyat masasına yatıyor; asla çocuk sahibi olamıyordu…
Doğum tarihini Meksika Devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 ilan edecek kadar vatanseverdi Frida. Başına gelen ikinci kaza olarak nitelendirdiği kocası Diego Rivera dışında sayısız aşka yelken açmıştı tualine hüznünü akıtan ressam. Hattâ bir ara Troçki ile çok yakındı.
Coyoacán’da yine bir Temmuz günü başlayan acılarla dolu serüveni 58 yıl önce bugün sona ermişti.
Frida’nın son nefesini verdiği gün Denizli’de bir kız doğuyordu. O çocuk büyüyecekti…
Kalbimizin Ege’de kalmasına sebeptir bir kadın. 30 Ağustos’larında ömrümüzün, çok militer törenlerin yanıbaşında Kürtçe, Ermenice ve Türkçe şarkılar fısıldamıştır içimizden ötesine. Gariptir, Sezen deriz ona. Evden biri gibi, mahalledeki deli kız gibi, türküsünü işitmeden uyuyamadığımız bir sevgili gibidir.
Kızarız ona, sonra bağlanırız. Kadim dostu Yıldırım Türker’den uğurladığımız Aysel Gürel’den aldığı şiirleri üfleyince, başlar iç kıyametimiz.
Sezen bugün doğmuştu, cemresi hayata büyük bir tören şeklinde düşmüştü özünde.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane