Skip to content

Ağustos 9, 2012

Nicolas Batum'la Olimpiyat Ruhu

Nicolas Batum”un Juan Carlos Navarro”ya maç sonunda yaptığı tam anlamıyla topa yönelik, başarıya ulaşan müdahale basketbolun en çok tartışılan gündemi oldu. Her ne kadar Batum daha sonra Twitter üzerinden özür dilese de bu, maçın sonrasında yaptığı “Ona kendini yere atması için bir neden sunmak istedim” açıklamasının geri vitesinden ziyade mecburiyetten yapılmış bir açıklama gibi geldi zira seneye Eurobasket”i kazanacaklarını da söyledi. Kendine olimpiyat ruhundan bahseden İspanyol basınına da “Kasıtlı olarak maç kaybetmek mi olimpik ruh?” diyerek de giderini yaptı. Hatta fazla mülayim bir adam olan Fransa koçu Vincent Collet de İspanyol gazetecilere sizden ders alacak değilim ayarı çekti. Batum”un hareketi hoş olmasa da başarılarına rağmen bir hayli sevmeyeni olan İspanya milli takımına karşı bir tavır olarak görülmesinden dolayı pek çok kişinin de hoşuna gitti bir yandan. Herkesin rahatsız olup da sesini pek çıkarmadığı bu tutuma karşı bunun dışında bir tavrı sadece Eurobasket 2007 yarı finalinde Yunanistan göstermişti, hatta o günkü hakemlere Rudy Fernandez”e teknik faul çaldırtmayı bile başarmışlardı.1

İspanya”nın Büyük Britanya ve Rusya maçlarındaki performansına Scariolo dönemindeki geniş tavrını da ekleyince Brezilya mağlubiyeti o kadar tuhaf görünmüyor bir yandan ancak gözle görünen detaylarda o maçı kazanmak için pek uğraşmadıklarını görmek zor değildi bana göre. Batum”dan şikayetçi olurken İspanyollar, geçen yıl Eurobasket finalinde Rudy”nin Tony Parker”a yaptığı faul ya da bu yaz Bercy”deki hazırlık maçında gene Rudy”nin başrolünde olduğu Mickael Gelabale gibi mülayim bir adamla olan kavga geliyor akıllara hemen. Ve ne hikmetse bunların ikisi de Fransa”nın oyunda etkili olduğu, İspanya”yı sıkıştırdığı anlarda yaşanmıştı. İki ülke arasındaki rekabet gittikçe ateşleniyor, Nadal hakkında Fransızların yaptığı klip gibi şeyleri de düşününce…

Öte yandan Fransa da sütten çıkma ak kaşık değil, kasıtlı maç kaybetmiş takım etiketine onlar da sahip, Nicolas Batum”un2 Litvanya maçındaki hareketi de oldukça tepki toplamıştı ayrıca. “Karma is a bitch!” kavramını Yunanistan 2010″da tatmıştı. Sırada İspanya olabilir mi?

  1. http://www.youtube.com/watch?v=CBVTgKApV1c&feature=related []
  2. Açılış töreninde uzun süre ayakta beklemenin sırtı için çok kötü olduğundan bahsetmişti Batum, kendi kendine mola vermesine şaşmamalı bu pozisyonda. http://vimeo.com/46812445 []

Ağustos 7, 2012

Asrın En Artistik Suçu

7 Ağustos 1974’te New York bambaşka bir güne uyanıyordu. Sabah saatlerinde İkiz Kuleler civarından geçenler gözlerine inanamıyordu. Delinin biri gökyüzünde yürüyordu…

Yine başka bir ağustosta doğan Philippe Petit, 16’sında başlamıştı ip üstünde dans etmeye. Okullarda dikiş tutturamayan delikanlı, kısa sürede tellerde sayısız numara geliştiriyordu. Bisiklete binebiliyor, taklalar atabiliyordu.

Kafayı giderek yüksek binalara takan cambaz, Notre Dame’dan Sidney Liman Köprüsü’ne önemli yapıları fethetmişti. Bir gün dişçide beklerken, karıştırdığı bir dergide haberini gördüğü Dünya Ticaret Merkezi projesi onu adeta büyülemişti. Yıllarca hayatının olayını planlamış, defalarca yerinde keşif yapmış, hatta inşaat devam ederken helikopterle İkiz Kuleler’in üzerinde tur atmıştı.

Arkadaşları ve işbirlikçileriyle birlikte bina güvenliğini aşmak zorundaydı Petit. Üzerinde yürüyeceği halatı ve onu germek için gerekli ekipmanı kulelere sokmak, belki de işin basit tarafıydı. Kulelerin sallanma oranı ve rüzgârın gücü hesaplanmalı, tel ona göre gerilmeliydi.

6 Ağustos gecesini binada geçiren Petit, ertesi sabah çılgınlığa başlıyordu. Saat 07.15’te yerden 411 metre yükseklikte, iki bina arasında çekilen 200 kiloluk çelik kablonun üstünde yürümeye başlayan akrobat, sekiz metre uzunluğundaki 25 kiloluk çubuğuyla dengesini sağlıyordu. Emniyet kuvvetleri olay yerine gelse de çaresiz 45 dakika boyunca ip üstünde gidip gelen sanatçıyı izliyordu. Polis telsizinde yankılanan “Man on Wire” (Teldeki Adam) tanımı, James Marsh’ın 2008’de çekeceği ve Sundance, Oscar, BAFTA’dan ödülleri toplayacak belgesel filmin adı olmuştu.

Gösterisi bittikten sonra anında elleri kelepçelenen akrobat, tüm dünyada manşetleri süslemişti. O güne kadar pek tutulmayan İkiz Kuleler, hafiften sevilmeye başlamıştı. Kimilerine göre yüzyılın en artistik suçunu işleyen teldeki adama gelince… Yıldızlar arasında yürüyen adam böylece yıldızlar arasına girerken, en yakınındakileri çabucak unutmuştu.

Ağustos 6, 2012

Öğle Vodkası

Rusya 96 saat önce yaşadığı son saniye coşkusunun, diğer tarafını yaşamakta şu anda. Turnuvanın en dağınık, en kadrosunun hakkını vermeyen basketbolunu oynayan Avustralya’ya Rusya gibi bir takımın nasıl 14-4 hücum ribaundu üstünlüğü verdiğini ateistler açıklamalı ama son topta işlerin ters gitmesini biraz önce sakatlanan Kirilenko’nun yerine giren Antonov’un tecrübesizliğine, kötü bir şekilde o perdelemede takılmasına verebiliriz. Ufak detayların herkesin kaderini nasıl etkileyebildiğini bir kez daha gösteren bir an oldu. Maçın kahramanı küçük enişte Patty Mills ise hızını alamayıp, ABD’ye kafa tutabileceklerinden bahsetmiş. David Blatt’ın öğle yemeği için ısmarladığı votkayı fondiplemiş olsa gerek.1

  1. Son oyunun detayları koç Raul Jimenez’den. []

Ağustos 5, 2012

David Blatt=İspanyolca Kabus

Rusya 20-2 geride başladığı, ilk çeyreğini 28-11 yenik kapadığı bir maçı kazandı dün, pek çok kişiye göre ABD’yi tehdit edebilecek yegane takımı yenerek, üstelik onların final ümitlerini zora sokarak. Takımın en önemli iki hücum silahı olan Andrei Kirilenko kendi standartlarının oldukça altında kalırken, Brezilya maçı sonrası yorgunluktan hali kalmamış Alexey Shved ise sadece 7 dakika kalabildi sahada. Zorluklar David Blatt mucizeleri için yeni fırsatlar demek çoğu zaman. Vitaly Fridzon harika bir yaz geçiriyor ve dün bunu tekrar gösterdi. Timofey Mozgov, nefes aldığını hatırladı Blatt yönetiminde ve dün hem savunmada hem de hücumda müthiş bir iş çıkardı. David Blatt’ın isimsiz kahramanlarla yarattıkları onun koçluk şaheserlerinin merkezinde yatan faktörlerden biri zaten. Ama dünün en güzel hikayesi Anton Ponkrashov’du. Kariyeri yeteneğinin çok ama çok gerisinde kalmış oyun kurucu 14 sayı ve 11 asistinin yanında enfes oynadı tek kelimeyle. İspanya’ya Eurobasket 2007 finalinden sonra David Blatt bir kez daha unutamayacakları bir darbe indirdi. Brezilya maçı sonrası, Münih finalinin 40 yıl sonraki bir tekrarına yönelik sorularına gülümseyerek ve inşallah diyerek cevap vermişti. Ve o final ufukta göründü…

Ağustos 5, 2012

Not So Super Saturday

Büyük Britanya’nın dünü 6 altın madalyayla kapaması -ki bunların 3’ü atletizmden- günün sonuna gelindiğinde Londra’daki keyfe tavan yaptırmıştı. Öyle ki penaltılara doğru ilerleyen Büyük Britanya-Uslu Kore (Güney Kore) maçında, dün akşam penaltılarda dahi kazanılabileceği geyikleri aldı başına yürüdü. Olmadı tabi ki… Son penaltılara kadar bütün topu filelere yollamış Britanyalı futbolcularda seriyi bozan Daniel Sturridge oldu. O kadar da değilmiş.

Basketbolda da tarihlerinin en önemli maçına çıktılar dün gece. Her maç biraz daha üzerine koymuş, şanssızlıkla kaybedilen maçların ardından “epic fail” olayında ülkelerine yakışan şekilde kendi zirvelerini yaptılar.  İkinci yarının başında 15 sayı öne geçtikleri maçta, bir anda durdular, işler ne kadar kötü gidebilecekse gitti o andan sonra. İkinci yarısında 70 sayı yedikleri maçı da 106-75 kaybedip, gruptan çıkma şanslarını kaybettiler. Super Saturday’e bir darbe de onlar vurdular.