Skip to content

Şubat 17, 2016

Cesurların Dili

Puccini’nin Madame Butterfly operasının Scala’da görücüye çıktığı, Newsweek’in dünyaya merhaba dediği gündür 17 Şubat. Cio-Cio San’ın ölümsüz aryası Un bel di vedremo’su 112 yıldır insanları ağlatadursun, dünyanın en ünlü yayın organlarından biri 2008’de 75. yaşındayken Türkçe’ye gelmiş; birçok dergi gibi ülkedeki serüveni kısa soluklu olmuştu.

Şüphesiz basketbol tarihinin en büyük oyuncusu Michael Jordan. 53 yıl önce bugün doğan Majestelerinin parkelerde yaptığı kimi hareketler, aklın sınırlarını zorluyor; vedasından sonra da onların birçoğu tedavülden kaldırılıyordu. Potaların ilahı bir büyücü değil mi aslında? İzleyenler hâlâ etkisinden kurtulmaya çalışıyor; dilini çıkarmış Jordan, rüyalarda potaları kırıyor.

Önce dilini koparmışlardı, ardından diri diri yakmışlardı onu. Suçu Aristo mantığını reddedip kilisenin öğretilerine karşı çıkmaktı. Yıllarca gezgin olarak yaşamış, bildiği yoldan sapmayarak başkalarının kilisenin yolundan sapmasına neden olmuştu. Ölümü göze alan bir aydındı Bruno Giordano. Her türlü işkenceye rağmen düşüncelerinden taviz vermemiş bir düşünürdü. Sayısız suçtan idamına karar veren Engizisyon’a “Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz” diye haykırmıştı. 400 yıl sonra itibarı Vatikan tarafından iade edilse de, 1600’de diri diri yakmışlardı onu.

Sadece Giordano değildi günün yitirdiği. Güldürürken düşündüren sivri dilli Moliere 1673’te, Apaçilerin önderi Geronimo ise 1909’da son nefesini vermişti. Moliere’den sonra insanlık güldü de Geronimo’dan bu yana Kızılderililerin dili kesik değil mi…

Şubat 15, 2016

Ligue 1 Notları #26

  • Lan PSG’nin puan kaybettiği haftada ilk dörttekiler maç kazanamadı. Büyü mü var ligde ne var?
  • Geçen hafta belki Lille maçında takılır diye yazmışım PSG için. Boufal’in olmadığı Lille kadrosuna bakınca da vazgeçmiştim aslında. Ama Blanc acayip rotasyon yaparak çıktı. Aralık 2014 Montpellier maçından sonra ilk kez bir iç saha maçında ilk yarı gol atamadılar. Sonra zaten hiç atamadılar. Lille’de acayip bi olay var, takım kötü durumda olsa da Mavuba-Balmont-Enyeama üçlüsü var oldukça böyle skorları almaya devam edecekler bence. İbra yoktu, savunma çoktu, Cavani geldi, hiçbir halt yiyemedi. Rezalet bir maç çıkarmış, ben yarım yamalak izlerken bu kadar olacağını fark etmemiştim. Şimdi şöyle bir problem var; İbra bir yerde, belki de sezon sonunda gidecek. Cavani iki sezondur sürekli Aralık-Ocak-Şubat’ı rezalet geçirip sezon sonuna doğru toparlıyor. Bu şekilde devam etmesi bence mümkün değil. Tamam sol forvet olarak adamı köreltmiş olabilir Blanc, tamam bu maçta sağında Jean-Kevin Augustin oynadı ama Cavani’nin yine yılın başından bu yana 10 maçta 1 golü var. Kusura bakmayın da Cavani’nin olduğu yerde “No İbra No Win” deniyorsa olmaz öyle iş. Şimdi Blanc’ın düşünmesi gereken şey Chelsea maçı. İlk maçta vurup geçebilecek gücü var. Ama Blanc yine klasik hastalığı olan “Öndeyim ve tutmalıyım” yapıp gol yerse, bütün sezonu yokuş aşağı gider, ben diyeyim.
  • Büyüklerden önce ben şu Ajaccio-Troyes maçına değinmek istiyorum. Artık bundan sonra Troyes’a Trolles diyeceğim. Adamlar sezon boyu iki galibiyet alabildi, ikisi de deplasmanda, ikisi de üç golle. Şu takımdan kendi evinde üç gol yiyen takımın kendini gerçekten resetlemesi lazım ya.
  • Monaco’nun 1-0 götürüp öyle tutacağı maç demiştim, tam tersi oldu. Böyle bir maçın ilk yarısını seyretmek, kendinize yapabileceğiniz en büyük işkence. Genellikle yumurta kapıya dayanınca atak yapmayı seven iki adam Galtier ve Jardim. Hatta yumurta kapıyı geçince bile sıkıntı yok onlar için eğer deplasmandaysalar. Ha St. Etienne bence maçı almalıydı, bence böyle bir maçta rakibin toplam şutu kadar isabetli şutunuz varsa hakikaten 3 puan alabilmeniz lazım ama bu sezon St. Etienne’in özeti bu maalesef. Geçen sezon Perrin-Sall-Pogba üçlüsü oynuyordu, sollarında Tabanou, sağlarında Theophile-Catherine, önce Clement-Cohade. Bu yapı zaten gol yemiyordu arkasında Ruffier’yle. Şimdi öyle değil, maç kazanmak için savunmasına güvenemiyor Galtier, bu da devasa bir yapısal problem bence. Jardim’in direkt Şampiyonlar Ligi hayırlı olsun, 6 puandan bırakmaz artık. Yani bırakmaması lazım. Bu arada, Monaco bu sezon 9. kez geriden gelip puan aldı. Hakikaten enteresanlar.
  • Nice-Marsilya daha gollü geçmeliydi aslında. Mendy-Seri-Bodmer-Koziello orta sahası nasıl öldüremedi Cabella-İsla-Lass dörtlüsünü, onu bir türlü anlayabilmiş değilim. Vincent Koziello adım adım lig 11’ine gidiyor. 6 başarılı defansif müdahalesi, 3 başarılı üçüncü bölge driplingi, bir asisti ve %92 pas başarı oranı var. Asisti de, oyunu da inanılmazdı. Michel için artık dörtyol ağzındayız. Ya şu deplasman performansını bir şekilde Velodrome’a taşıyacak ve Şampiyonlar Ligi’nin ucundan tutacak, ya da böyle devam edip yukarıdakilerin hatasını bekleyecek. Bu kadar az topla oynayıp bunca pozisyona girebilmek çok fazla deplasman kokuyor ama iç sahada tabii ki bekleyen takımlara karşı tutmuyor. Formsuz Batshuayi de hiç çekilmiyormuş lan. Bu arada Nice 1977-78 sezonundan beri 25. hafta sonrasında hiç ilk 3’te olmamış. Şu anda durum bi değişik.
  • Caen’i gene vurdular. Tolisso’nun şovmenliği yine ön plana çıktı. Hakikaten muhteşem bir oyuncu ve büyük ihtimalle sezon sonu Premier League bu sefer ona saldıracak. İki asistin yanında defansif olarak muazzam performans ki, ağır Gonalons’un yanında Caen gibi ışık hızıyla hücuma çıkan takımlara karşı hem hücum hem savunma oynayabilmek, hele bu derecede çok acayip. Whoscored’a baktım maç sonu, 10 almış. İlk defa 10 verdiğini görüyorum Whoscored’un, siz düşünün.
  • Angers Rennes’e kaybetti, 2015’te 4 kez yenilen takım 2016’nın ilk bir buçuk ayında 5 mağlubiyetini aldı. Teşekkürler overachieving underdog.
  • Nantes’ın Lorient galibiyetinde tek bir şey dikkatimi çekti, Alejandro Bedoya şu an çok üst seviyede. Geçen sezon sürekli oyuna sonradan skoru tutmak için giren orta sahaydı, şu an Jordan Veretout’nun yerini doldurmuş durumda. Özellikle Gillet’nin devre arasında takıma gelmesi forvetin arkasında oynayan Thomasson-Adryan-Bedoya üçlüsünü inanılmaz rahatlattı, böylece defansif görevi azalan Adryan ve Bedoya coştular. Sigthorsson ve Sala da birbirlerinin ikamesi halinde şu an. Sağlamlık bu ligde bayağı iş gören bir olay, Nantes şu anda inanılmaz sağlam.
  • Bastia deplasmanda 13 maç sonra kazandı. KORSİKA KENETLENDİ.
  • Montpellier’nin Toulouse galibiyeti şu anlama geliyor, haftaya Toulouse-Ajaccio maçında kan, gözyaşı, ihanet ve kemik sesleri olacak.
  • 3-12 arası 6 puan var ligde. Dev keyif.
  • Haftaya düşme hattını ya bitirecek, ya da resetleyecek maç var: Toulouse-Ajaccio. Marsilya-St. Etienne maçının berabere kokusu buraya kadar geldi, demek ki Marsilya kazanacak. Caen-Rennes ve Lille-Lyon maçlarını izleyenler gol yağmurlarına gark olabileceklerini unutmasınlar.
  • PSG hafta içi Chelsea’yi dümdüz etmeli. Fransızlık bunu gerektirir.

Şubat 10, 2016

Sacred Loops

Derek Fisher’ı nasıl bilirdim? Ne iyi bilirdim, ne kötü; bilmezdim çünkü. Koçluk kariyerine, imkansız bir görevle başlamıştı: basketbol takımından ziyade reality show’a benzeyen bir camia, pace & space devrinde triangle fantezileri kuran bir yönetim, point guard’ların domine ettiği bir ligde Vujacic ve Calderon ile tutunmaya çalışan bir kadro.

2014-15 sezonuna playoff parolasıyla başlayan Knicks, aklı başında her insan evladının beklediği gibi ligin dibine demir attı. Bir buçuk yıl boyunca umut vaat eden bazı maçlar izlememize rağmen Fisher vasat seviyeyi bir türlü aşamadı. Çaylak koçun yanında maharetli asistanlar olsa manzara daha parlak olabilir miydi? Belki. Fakat Kurt Rambis ve Jim Cleamons gibi karnaval karakterleriyle başbaşa kalan Derek Fisher, en nihayet görevini Matt Barnes’a Kurt Rambis’e devretti.

NBA: Oklahoma City Thunder at New York Knicks

Artık Knicks’in önünde iki ihtimal var:

– Basketbol tarihinin en başarısız koçlarından olan Kurt Rambis küllerinden doğacak ve New York şehrinin beklediği Mesih olarak tarihe geçecek.
– Sezon sonunda yeni koçla anlaşacaklar.

Yaz aylarında yeni bir koçla anlaşacaklarına, kadrodaki bariz gedikleri1 kapamaya çalışacaklarına şüphe yok. Esas mesele, Phil Jackson’ın üçgen hücum obsesyonu. Savunma kurallarının değişmesiyle beraber triangle mazide kaldı. Bir zamanlar oyuncuların ve basketbol topunun özgürce hareket etmesine imkan veren şemalar, artık oyuncuları kalabalık alanlara hapsedip hücumları kangren ediyor. Triangle tarikatının sofu papazları, günümüz NBA’inde, yok olmayı bekleyen dinozorlardan farksız. Fakat reformistlerin bir şansı olabilir.

Triangle, PnR’ı yasaklayan bir hücum değil. Günümüz dünyasına modifiye edilebilir; pick & roll ihtimallerini çoğaltmak, emprovize 3’lüklere müsaade etmek, yarı saha hücumuna başlarken alçak post yerine genellikle yüksek post’u kullanmak, kısaları alçak post’a yollayıp yay etrafını şutörlerle doldurmak (Porzingis!), kısaların etrafında cut yapabilecek uzunlarla oynamak (Porzingis!)…

Knicks’in elinde hem basketbolun inceliklerini icra edebilecek, hem de modern basketbol temposuna ayak uydurabilecek2 müthiş bir parça var: Porzingis. Kadrodaki veteran süperyıldız hem takımı çekip çevirebilir, hem de müthiş bir takas kozuna dönüşebilir. Eli yüzü düzgün rol oyuncuları (dengeli savunmacı uzun, aklı başında kanat, genç guard…) ve New York şehrinin albenisi, Knicks’in kara bahtına, makus talihine, işkenceye benzeyen on yıllarına nokta koyabilir. Yeter ki doğru koç ve doğru üslup takımın geleceğine şekil versin.

Phil Jackson’ın yeni koç tercihi, Knicks’in rotasına dair soru işaretlerini silecek. Bu ismin kim olacağı meçhul. Luke Walton gibi piyasası yüksek isimlerin New York macerasına yanaşıp yanaşmayacağı muamma. Triangle’dan ilham almasına rağmen takımı triangle ile kelepçelemeyecek bir koç var mı; belli değil. Hem Phil Jackson’la orta yolda buluşmayı kabul edecek bir üslup, hem de Phil Jackson’ı spread pick & roll’e yaklaştıracak bir karakter lazım.

  1. Mesela ucundan kıyısından savunma yapabilen bir oyun kurucu. []
  2. Uzunların şut atamaması büyük dezavantaj. Fakat 7 küsur boyundaki devasa oyuncuları basketbol haritasından silen esas faktör: Mobilite. Sürekli hareket halinde olmak, hücumda potaya devrilebilmek, savunmada switch yapıp kısaları oyalayabilmek, iki pota arasında mekik dokuyabilmek… []

Şubat 8, 2016

Ligue 1 Notları #25

Görüntü 1

Kapıların açılmasını böyle beklemiş Marsilya taraftarı

  • Have no fear, Notlar is here.
  • 10 maçta 9 kırmızı var, beyler sakin. 2002/03’te 6. haftada çıkmış en son bu kadar. Neye kızdınız?
  • Sapkınlık sürüyor. 3.5 senede Le Classique tarihinin en golcüsü olan, bir de üstüne rekabet tarihinin en hızlı ikinci golünü atan İbra mı dersin, bu maçla birlikte ligde kendi evinde kazanamama rekorunu kıran (9 maç) Marsilya’ya mı bakarsın… Golle başlamasalar ilk devreyi geride kapatabilirdi Blanc’ın çocuklar. Lass’ın bu maçta oynayıp oynamayacağı belli değildi, 11 çıktı, Motta’yla Rabiot’yu üst üste koyup geçti. Rabiot’nun bu seviyede olmadığını iyiden iyiye düşünmeye başladım. Sıfır mücadele, sadece topla klas bir oyuncunun pek işi yok. Matuidi gibi “ciğerless” bir insan olmasa daha beter dağılabilirlerdi. Cabella çok rahat geçti her seferinde merkezi, bereket, Thiago Silva’nın en iyi maçlarından birine denk geldi. 4 maç üst üste Parc des Princes’teler şimdi. Kupada Lyon, sonra Lille, sonra Chelsea ve sonra Reims. Verratti dönmezse bu dört maçtan biri, özellikle de Lille kazaya kurban gidebilir. Michel’e de yazık oldu yine. En oynaması gereken maçta Michy, Luiz-Silva arasında nefes alamadı, sınavı geçemedi.
  • Haftanın teknik direktörü Galtier herhalde. 21 Nisan 2012’den sonra ilk kez deplasmanda 4 gol buldular. Mayıs 2012’den beri de ilk kez bir Ligue 1 maçında ilk 10 dakikada 3 gol olmuş. Durun şimdi. Bernardoni-Debuchy-Guilbert-Yambere-Contento. Ben bu beşliyi Reims’e yazabilirim, Reims düşer. Bordeaux’nun nasıl böyle bir geri beşlisi olabilir ya? Söderlund oturuyor. Cohade’ın yerini de Selnaes alınca devasa bir keyif haline gelebilir St. Etienne.
  • Nabil Dirar’ın sabotaj çabasına rağmen Zengin derbisini kazandı Monaco. Ben Arfa’nın orta performans diye bir şey bulması lazım. Bir hafta gol+asist, diğer hafta “70’e kadar zar zor dayanılan adam” hüviyetinden çıkabilmesi kendi hayrına olur. Tam geçen seneki Monaco’nun alacağı tipte bir galibiyet oldu bu arada. Ben o takımdan gerçekten keyif alıyordum. Hatta aynı İnter’in Mou dönemi gibiydi. Nice maçı biraz öyle oldu, olan Nice’e oldu. Jardim haftaya St. Etienne’e yenilmezse direkt Şampiyonlar Ligi biletini alır.
  • Nantes yine yenilmedi. Toulouse’a yenileni zaten…
  • Düşene bir tokat da Angers vurur diyordum, korkunç bir senaryoyla başladı maç. Angers zaten oyunu tutan, geriye düşünce bocalayan takım, bir de 13’te yenen golden sonra Mangani kırmızı yedi. İşin garibi, Caen ve Angers için Leicester’a yazılan son oluyor yavaş yavaş. Ne yaparlarsa yapsınlar Avrupa’ya gidemeyecekler galiba. Bu arada Maçkolik forumuna falan bakıyorum, “Beyler Lyon bu ya, futbolu bilmeyenler Angers’ye oynamış” falan yazmışlar. Bu hale düşmeyecektin Angers :(
  • Ya Caen, nabıyon Caen?
  • Lille – Rennes’i izledim. Sezon başında Rennes’i izlemek istiyordum, şimdi tam tersi, insan Boufal’i falan izlemek istiyor. Yalnız Boufal gerçekten büyük bir gerizekalı. Ulan asistini yapmışsın, taş gibi top oynuyorsun yine, öndesiniz, Rennes’in Ntep’e çapraz top atmaktan başka yaptığı bir şey yok, gidip beş dakikada iki kırmızı kart görüyorsun. Geçen sene Willy Sagnol “Afrikalı futbolcuların disiplin sıkıntısı oluyor. Ben Bordeaux’nun başında oldukça Afrikalı almayacağım, takımı kurutabiliyorlar” gibi bir açıklama yapmıştı da canlı yayında geçirmiştim kendisine. Ya ama bir değil iki değil be kardeşim. Rennes’in de bu sezon aldığı yedinci penaltı oldu. Bilemiyorum sevgili FFF.
  • Lille kazansa 32 puandaydı. Şampiyonlar Ligi’nin son bileti 39 puanda. 15. Lille’le arada 9 puan var. Fransa Ligi yine sezon sonu sapık bir yere gidiyor.
  • Haftaya hayvani güzellikte maçlar var. Lyon – Caen, St. Etienne – Monaco ve Nice – Marsilya. Marsilya’nın son şansı, saldırıp maçı golleyecekler bence. Lyon – Caen de keza 3-5 gole aday. St. Etienne – Monaco’yu bilemiyorum, tam Jardim’in 1-0’da tutmaya bayılacağı maç gibi.

Şubat 4, 2016

Ligue 1 Notları #24

  • Bu da iyice iş gibi oldu ha. Hafta içi mesaisi falan.
  • PSG rekoru kırdı. Lorient’ın maçı güzelleştirebileceğini söylemiştim geçen yazıda, ilk devre direndiler, Aralık 2014 Montpellier maçından sonra ilk kez ilk devrede önde değildi PSG ama Lamine Koné’yi Wesley Lautoa uzun sakatken satarsan ikinci golde İbra’yı tutacak adam bulamazsın Ripoll abi. Son 33 maç, 30 galibiyet, 3 beraberlik. Bunu rahat rahat genişletirler, belki 50 maça falan çıkarırlar isterlerse. İbra 19 maçta 20 gol oldu, Kurzawa biraz beyin nakliyle Maxwell’in ikamesi olacağını gösterdi. Şöyle söylemek lazım, şu an Fransa’daki herhangi bir takım PSG’nin 4-5 ışık yılı gerisinde. Rus veya Arap alsa da bu planlamayı kısa sürede geçmek mümkün değil, seneye sezon yine böyle olacak. Ha, Blanc’ın 100. lig maçıydı PSG’yle, %73 oldu galibiyet oranı.
  • Lyon – Bordeaux maçını izlemedim. Bordeaux’yu izleyemiyorum çünkü. 3-0 ama son 3 dakikada 2 gol var ve bence bu sayılmaz. Maç önce bir not gördüm, eğer lig 1 Aralık’ta başlamış olsaydı Lyon son sırada olurdu yazıyordu. 2 aylık felaketi bir 3-0’la çıkaramazsın Lyon. Ama çabanı beğendim. Bordeaux’da Debuchy hemen ilk 11’e girdi. Euro 2016 kadrosu için kasacağından yararlı olacaktır Sagnol’e ama at üreme organındaki kelebeğin genel görünümü değiştirmesi bayağı zor.
  • Kim sormuştu hatırlamıyorum, Nice net alamaz mı maçı diye, net alamadı. Toulouse’u şu an her takım yenebilir ama 82’de anca attı Nice. Neyse o mühim değil, Angers ve Caen’in kaybettiği haftada bayağı tatlı bir 3 puan aldılar.
  • Nantes 28 Kasım’dan beri yenilmiyor, Eylül’den sonra ilk kez arka arkaya maç kazandı. Onu geçtim, bayağı acayip bir not, Şubat ayında oynadıkları son 19 maçı kazanamamışlardı Ajaccio maçına kadar. Devre arasında ne yapıyorsa takıma der Zakarian artık… Avrupa potasının 1 puan gerisine geldiler. İşin garibi, önlerindeki 3 maçtan en az 5 çıkarabilirler, bu da Caen’i falan geçmelerini sağlar, ben deliririm.
  • Bu nasıl bir istatistik bilmiyorum ama Monaco oynadığı son 6 hafta içi maçını da kaybetmemişti, 7 oldu. Fransızlar dalga geçiyorlar Jardim ve tabii Rus sahiplerle. Üç sene önce vizyon Porto’dan Falcao almaktı, şimdi ölmüş Vagner Love’ı alıyorlar diye. Bence olay o değil. Monaco, Bastia’ya karşı topa sahip oldu. Monaco bu sezon ligde topa en fazla sahip olan beşinci takım. %52 Jardim’in oyunu için çok fazla, zaten ne yapacaklarını bilemiyorlar topa sahip olduklarında. Aha Bastia gelip daha fazla şut çekti mesela. Pasalic de işe yaramıyor.
  • Caen’e yazık oldu ama mağlubiyet Garande’a yazar. Bütün pırpırları koymuş sırf deplasmandalar diye. Ne gerek var?
  • Guingamp 1.5 yıl sonra, Jimmy Briand’ın ligdeki 300. maçında 4 gol attı, düşünün Troyes öyle felaket takım. Briand da bi ara Lacazette gibiydi be, hatırlar mısınız bilmem. Angers ilk kez öne geçtiği maçı kaybetti.
  • Akşam Rennes-St. Etienne var. O maç için şu yazıyı hayatta bekletmezdim yani, kimse kusura bakmasın.
  • Hafta sonu Monaco-Nice ve Angers-Lyon var. Bunlarda kan çıkar.