Bobcats hücumunun temel taşı Al Jefferson. Bloklarda topla buluştuğunda takım arkadaşları çekirdeğin etrafında dönen elektronlarmışçasına hareket ediyorlar. Rakipler yardım getirirse boş 3’lükler filizleniyor, MKG ve Gerald Henderson gibi iyi cut yapan oyuncular potaya yönelip topla buluşuyor, Jefferson’ın adamı yardıma gelmekte tereddüt ederse boş turnikeler palazlanıyor… Al Jefferson’ı bloklarda topla buluşturmak için uyguladıkları zilyonlarca şema var. Mesela şu veya şu… Bazen 4 oyuncu yay etrafına dağılıp1 top çeviriyor ve boşluk çıkarsa Jefferson topla buluşuyor.
Playoff’larda henüz bir haftayı devirmiş değiliz ama LaMarcus Aldridge’den Tony Allen’a dek müthiş performanslara şahit olduk. Al Jefferson da kafamıza kazınan bir irade gösterisi sergiliyor. Dün akşam yürümekte bile zorlanmasına rağmen sahada kaldı. Muhtemelen serinin kalanında da sakat sakat oynamaya devam edecek. Bobcats için gelecek maçlara dair ümit ışığı yok ama Koca Al rahat hareket edebilidiği zamanlarda özel olarak Heat’i zorlayabilecek bazı şemalar kullanıyorlar. Mesela rakip sahada topun olduğu tarafı boşaltıp Al Jefferson’la ikili oyun oynuyorlar.
Jefferson perdede kontağı sağlamaksızın adeta kayarak devriliyor. Henderson’ın köşeye yaptığı cut’la beraber topun olduğu tarafıta PnR’ı oynayanlar -ve savunanlar- hariç kimse kalmıyor.
Heat PnR’larda ball-handler’ı iki kişiyle sıkıştırdığı için Jefferson bomboş kalıyor.
Videoda aynı fikirle boş şut buldukları birkaç farklı şema var.2 Hepsinde Al Jefferson’ın rahat hareket edebilmesi en önemli unsur.
Koca Al tamamen sağlıklı olsa bile bu serinin ömrü beş maçı geçmeyecekti. Yalnızca ufak tefek playoff ayarlamalarına şahit olacaktık. Fakat sakatlık haberiyle beraber Miami cephesinde kafa yorulacak mevzu bile kalmadı. Serinin son iki maçında Jefferson’ın acıya karşı verdiği epik mücadeleyi izlemeye devam edeceğiz.
Warriors’ın 3’lük bulmak için kullandığı, geometrik bir neşe saçan pek çok şema var.1 Bugün bahsedeceğim şema da bunlara bir örnek. Genelde kenardan oyuna başlarken kullanıyorlar.
Bogut down screen yapıyor. Iguodala perdeyi kullanıp tepeye çıkınca Stephen Curry topu oyuna sokuyor.
Curry hem Bogut’un, hem de sağ bloktaki David Lee’nin perdelerini kullanıyor, adeta yarı sahayı turlayan bir cut’la sağ kanada çıkıyor. Bu esnada oyunun mekaniği gereği Klay Thompson da sol kanada geçiyor ve iki farklı şut tehdidi yaratıyorlar.
İlk plan topu Curry’e vermek. Tabii rakip savunmanın hamlelerine göre farklı seçenekleri de kullanıyorlar. Mesela aşağıdaki videonun ilk örneğinde Matt Barnes Steph’in peşine düşünce Klay Thompson boş 3’lük buluyor. Clippers serisinin ilk maçından bir enstantane. Başk bir örnekteyse Iggy topu pota altına indiriyor.
Hawks’un ilk maçı kazanmasıyla beraber Frank Vogel aylardır zihnini kemiren soru işaretlerini tekrar tekrar kafasında tartacak. Uzun rotasyonunu nasıl ayarlamalı, line-up’larda keskin değişiklikler lazım mı, sezon sonlarında test ettiği –ve pek işe yaramayan– garip 5’lerle küçük avantajlar yakalayabilir mi, alan paylaşımını Roy Hibbert’ın 3’lükleri üstüne mi inşa etmeli?.. Pacers hem hücum edemiyor, hem de Hawks’un yarattığı yapısal problemler sebebiyle savunmada ahenkli hareket edemiyor. Tabii Atlanta cephesinin elindeki avantajı kullanabilmesi de önemli. Şutör uzunları, penetreci guard’ları ideal kullanıyorlar, topsuz hareket ve alan paylaşımından taviz vermiyorlar.
Atlanta Hawks sezon başında Doğu’nun Spurs’ü olma ümidiyle yeni bir adım attı. San Antonio geleneğinden gelen Danny Ferry, Spurs’un yardımcı koçlarından Budenholzer ile anlaştı.1 Jeff Teague’e Parkervari bir rol verecekler, dairenin merkezine Al Horford’u yerleştireceklerdi. Horford sayısız özelliğe sahip bir yıldız ve oyunun her alanına etki ediyor. Sakatlığı da yalnızca belli alanları etkilemedi, takımın toplam kuvvetini büyük ölçüde zayıflattı. Fakat bazı temel prensipler üstünden oynamaya devam ettiler ve ucu ucuna playoff’a kaldılar.
Çok daha küçük ölçekli olsa bile sahada Spurs esintilerini görüyoruz: Teague’in ikili oyunları, alan ve top paylaşımı…2 Sahada uyguladıkları şemalar arasında da Spurs’un ayak izleri görülebiliyor. Mesela Motion-Strong. Zamanında Spurs bu şablonu en çok kullanan takımdı. Şu sıralar Thunder’dan Heat’e, Bobcats’ten T-Blazers’a dek cümbür cemaat kullanıyor. Budenholzer yönetimindeki Hawks da bu takımlar arasında.
Teague topu tepedeki uzuna (Antic) veriyor, Antic de weak-side’daki kanat oyuncusuna.
Teague ve Antic sağ köşedeki kanat oyuncusu için perde yapmaya gidiyor. Bu oyuncu genelde Kyle Korver oluyor. Perdelerden çıkıp pas alınca boş şut imkanı buluyor.
Eğer boş şut bulamazlarsa topsuz hareketten vazgeçmiyorlar. Tepedeki uzunun şut atması veya penetreci bir guard’ın topu uzun oyuncudan alıp boyalı alan girmesi, Hawks hücumunun ideal seçeneklerinden.
Mavericks’in senelerden beri kullandığı meşhur bir şablon var. Aslında ligdeki pek çok takım (Warriors, T-Wolves, Blazers…) aynısını kullanıyor ama 2011 Finalleri bu küçük oyunu Mavs ile özdeşleştirdi.
-4 ve 5 numaralar (Nowitzki ve Chandler) perde (high staggered screen) yapıyor.
-2 numara (Jason Terry) perdeleri kullanıp topla tepeye geliyor.
-5 numara, şutör uzun için perde yapıyor (akabinde potaya devriliyor).
-Şutör uzun topla buluşuyor.
2011 Finalleri’nde ikinci maçın son çeyreğinde 15 sayılık farkı kapamışlar ve finaller tarihinin en heybetli zaferlerinden birine imza atmışlardı. Son çeyrekte bu oyunu üç kere kullanıp sürekli sayı buldular. Bitime 25 saniye kala aynı oyunu dördüncü kez deneyip Nowitzki’nin 3’lüğüyle öne geçtiler: 93-90.
(Muhtemelen videoyu seyreden herkes 2011 hatıralarına boğulduğu için burada 30 saniye ara veriyorum)
Hâlâ bu küçük şablonu kullanıyorlar. (YouTube’a son maçlardan birkaç örnek yükledim) Hem ball-handler, hem potaya devrilen oyuncu, hem de Nowitzki sayı imkanı buluyor. Artık ellerinde Chandler gibi bir uzun yok ama Nowitzki’nin varlığı bu oyunu daima tehlikeli kılacak.
Zaten Nowitzki’nin perde yapması rakip savunmalar için alabora etkisi yaratıyor. Mavericks NBA’de hücum başına en fazla PnR kullanan takımların başında geliyor. Ardı arkası kesilmeyen ikili oyunların en kritik parçası Nowitzki. Rakip uzunlar, şut tehdidi sebebiyle ikili oyunlarda Nowitzki’nin dibinde duruyor ve Mavericks guard’larına hareket alanı veriyorlar. Penetreci guard boyalı alana girince rakipler ekstra yardım getirmeye mecbur kalıyor ve bir yerlerde açık vermiş oluyorlar.
Tam 25 yıl önceydi. Gelen bir haber, tüm Türkiye’yi yasa boğmuştu. Baba ölmüştü…
“Beşiktaş’a ne kaldı ondan? Tek kişiden kalabilen en çok şey… Bu gün, Fenerbahçe’yi zaman içinde var olmuş birçok oyuncuyu yan yana koyarak tanımlayabiliriz. Galatasaray’ı da. Beşiktaş’ı yalnız onu düşünerek de açıklayabiliriz. Bu bir olay. Mutlaka adı olmalı.
Bulaşıcı güç.
İkinci devrede 6 gol atarak ve attırarak bir maçı 6-3 alan kaptan.
Beşiktaş, sermayesi insan olan bir kulüp. O yarattı bunu.
Bir Recep, bir Mehmet Ali, bir Lefter, bir Can, bir Metin… Bunları tek tek sanatçılar olarak anımsıyor kişi.
Baba Hakkı ise bir kurum gibi, bir ordu gibi, bir okul gibi… Tuhaf şey çok büyük buluyorum, ama tek başına düşünemiyorum onu. Maksim’den Kristal’den, Novotni’den, başka eğlence yerlerinden çıkmazmış. O yanını ise hiç düşünemiyorum.
Şükrü’sünü bulmuş bir Hakkı benim için çok büyük şey.
Beşiktaş bugün gerçek bir spor kulübü. Galatasaray daha da sağlam bir spor kulübü. Fenerbahçe ise bir türlü kulüpleşemedi. Beşiktaş’ınkini burda biraz da Baba Hakkı geleneğine bağlayamaz mıyız? Beşiktaş’la özdeşleşen ad. Yöneticilik, genel kaptanlık, başkanlık ve onursal başkanlık da yaptı kulüpte. Kulübüne böylesine damga vurmuş başka bir sporcu var mı ülkemizde?
Kurtuluş Savaşı tadı var Baba Hakkı’nın adında. O da var.
Şemsiyesi koskoca bir palto. Çok da uzun geliyor ona.”
Cemal Süreya’nın satırlarında böyle anlatılmıştı futbol tarihimizin en özel figürlerinden biri olan Hakkı Yeten. Ufacıkken ailesinin taşındığı Beşiktaş’ın önce kaptanı, ardından simgesi olacaktı.
Karagümrük’te başlamıştı gollerini sıralamaya. O atıyor, semtte iklim değişiyordu. Takımın gözbebeği, 1931’de siyah-beyazlı camiaya adımını atıyordu. Gerisi malumunuz…
Herkese hizmet etmişti Baba Hakkı, gerek saha içinde, gerek saha dışında. Ağzından çıkan kanun hükmündeydi, kararsız kalan hakem gol mü diye ona sorardı. Rahat götürdükleri bir Fenerbahçe maçında rakip kaptana ‘biraz asılın’ demişliği bile vardı. Taraftarın izleyeceği maçın kalitesine takmıştı…
Yine sarı-lacivertliler karşısında kendisine edilen küfürlere kızıp şortunu indirmişliği vardı. Fakat başka bir maçta Fenerbahçe’ye, Beşiktaşlıların ettiği küfürlere kızıp tribünleri boşaltmıştı.
Süleyman Seba’yı alnından öptüğü resme bakın, Beşiktaş’ı görürsünüz… En azından bazılarımızın kalbindeki takımı!
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane