Skip to content

Nisan 30, 2014

Şıracı & Bozacı

Rockets’ın oynadığı eğlenceli bir PnR kombinasyonu var. Geçen hafta Zach Lowe podcast’inde bahsetmiş, özellikle üçüncü maçta üstüste birkaç kere oynadıkları için Jeff van Gundy de televizyonda methetmişti.

Howard, bloktaki Harden’a pas veriyor, akabinde ikili oyun oynuyorlar. Harden Howard’ın perdesini kullanıp boyalı alan girdiğinde geçmiş olsun zaten. Howard’ın savunmacısı (Lopez) Harden’ın önünü kapamazsa boş turnike imkanı veriyor, kapamaya çalışırsa Howard boş kalıyor (pick&roll’ün oynandığı tarafı boşalttıkları için yardıma gelecek başka bir rakip oyuncu da yok).

Bunun benzerlerini oynayan pek çok takım var. Mesela Spurs (Parker-Duncan/Splitter) ve Clippers (CP3-Griffin).1

  1. Jared Dubin Ocak ayında Clippers örneğini vermişti (dördüncü video). Yalnızca Rockets’la ilgilenenler ise YouTube’da bir derlemeye bakabilir. []

Nisan 29, 2014

Apotheosis

Üç kere üstüste şampiyon olan takımlar NBA hiyerarşisinin zirvesine yerleşir. Three-peat hatıraları, destanlar halinde spor kitaplarına yazılır. Artık karşımızda yalnızca basketbol takımları değil, mitolojik hüviyet kazanmış efsaneler vardır. 1000 gün boyunca takım halinde sporun zirvesinde kalabilmek… Böyle bir başarıyı ancak mucize kelimesiyle tarif edebiliriz. Bill Russell emekli olduğundan beri NBA’de yalnızca üç takım three-peat zaferine ulaşabildi: 1991/93 Bulls, 1996/98 Bulls ve 2000/02 Lakers. Son 30 senedir Kuzey Amerika’daki diğer büyük liglerde Yankees hariç hiçbir takım benzerini başaramadı. UEFA Şampiyonlar Ligi’ni –Şampiyonlar Ligi ismiyle– üstüste üç kere kazanan takım yok.

Three-peat’in reçetesini bilemiyoruz. Bilim adamları henüz mutabakata varabilmiş değil. John Wooden mental mücadeleye işaret ediyor: Şampiyonluğu kazanamak için yetenek, tekrar etmek için karakter lazım. Modern zamanlardaysa çok daha fazlasına muhtacız; yetenek, azim, sağlık, şans… Artık oyuncu sirkülasyonu başımızı döndürüyor, yeni pazarlar peydahlanıyor, tıbbî teknikler ve scouting raporlarıyla ortalama atletlerin seviyesi yükseliyor.

Miami Heat, böyle bir devirde three-peat’e talip. Normal sezon performansları soru işaretleri yarattı ama buna benzer bir tabloyla karşılacağımızı geçen seneden beri biliyorduk. Defalarca Haziran’ı gören takımlar, kış mevsiminde konsantrasyon kaybı yaşarlar.1 Şimdilik asayiş berkemal. Playoff’ların ilk haftasında her şey istedikleri gibi gitti. Hem fiziken zorlanmaksızın üst tura çıktılar, hem de dirayetli bir rakiple karşılaştıkları için playoff havasına girdiler.

Maksimum seviyeye çıktıklarında neler yapabileceklerini geçen seneki 27 maçlık galibiyet serisinde görmüştük. O sıralarda Heat’in temel prensiplerini ve sık sık oynadıkları birkaç pet play’i yazmıştım. Bugün yalnızca LeBron’u alçak post’ta topla buluşturmak için kullandıkları bir oyundan bahsedeceğim.

Heat horns tertibiyle sahaya yayılıyor; iki oyuncu (LeBron & Wade) köşelerde, iki oyuncu (Bosh ve Haslem) elbow’larda, oyun kurucu topu getiriyor.

heat1

-Norris Cole, sağ elbow’daki Chris Bosh’a pas verip, sol köşedeki LeBron için perde yapmaya gidiyor.
-Rakip savunma, LeBron’un bu perdeyi kullanıp tepeye çıkacağını ve Bosh’tan pas alacağını zannediyor. Fakat LeBron sahayı enlemesine geçen bir cut’la sağ bloğa gidiyor.
-Bu esnada Chris Bosh Wade’e pas veriyor. Bosh’un tepede olması, rakip uzunlardan birinin de dışarı çıkmasına sebep oluyor.2
-Son olarak Wade LeBron’a, yani ligdeki en verimli post oyuncularından birine pas veriyor.3

Artık LeBron hem potaya giderek pozisyonu bitirebilir, hem de yay etrafındaki takım arkadaşlarına pas verebilir.

  1. Chicago Bulls 1991 ve 1992 sezonlarında %78 galibiyet yüzdesiyle oynadı; 1993’teyse %69 ile. Keza 1996 ve 1997’de %86 istatistiği var; 1998’de %75. Shaq ve Kobe ise 2002’de yalnızca 50 galibiyet alabildi. []
  2. Bosh zaten 3’lük tehdidi olan bir oyuncuydu, bu sezon zirve yaptı. 2013/14’e dek maç başına 1’den fazla 3’lük denemiyordu. Sezon boyunca maç başına 2,8 adet 3’lük denedi. []
  3. LeBron sezon boyunca post-up başına 1,11 sayı buldu (via synergy). Bu alanda NBA beşincisi. []

Nisan 28, 2014

Değişmeyen

Ben ilkokula Van’da başladım. 1968’de, neredeyse yarım yüzyıl önce…

İlk kez orada tanıdım üstü başı benimkine benzemeyen, şiveleri farklı, her daim asker tıraşlı çocukları… Çoğunun doğru düzgün ayakkabısı yoktu. Yaz-kış, bayram-seyran hep o şekilsiz siyah lastikleri giyerlerdi. Kızlarda önlüğün altından sarkan basma entariler, oğlanlarda her gün giyilmekten kolları ve yakası eprimiş orlon kazaklar değişmez bir üniforma gibiydi.

Daha önce tanıdığım, bizim eve misafirliğe gelen çocuklardan farklıydı hepsi… İsimleri, hatta kokuları…1

Bunları o zaman anlamaz, ayırdına varamazdım elbette. Çocuktuk işte… Beraberce koşar, oynar, güler, eğlenirdik. Şartlar ağırdı belki ama hayat hafifti biz küçükler için.

Hepinizin bildiği, belki defalarca seyrettiği bu reklam beni o günlere götürüyor…

Son yarım yüzyılda dünya nereden nereye gelmiş? Anlatamayacağımız, listelere sığdıramayacağımız kadar çok şey değişmiş… Sınırlar bile aynı kalmamış; yeni devletler doğmuş, bir vakitler sonsuza kadar muktedir kalacağını sandığımız güçler tarihe karışmış…

Türkiye de bir yerden bir yere gelmiş elbette… En azından reklam filmi bunu savunuyor.

Ama o çocuklar, kışın ısıtmaktan aciz kazakları ve basma entarileriyle hala oradalar… Memleketin bir türlü değişmeyen gerçeğini yüzümüze vuruyorlar. Çoğumuzun haftada kaç uçak seferi olursa olsun gitmeyi asla düşünmeyeceğimiz zorlu coğrafyalarda yoklukların içinde kavrularak büyümeye, hayallerini ayakta tutmaya çalışıyorlar.

Reklamı ilk izleyişimde, oturduğum koltukta her saniye biraz daha ufalmam, sonunda burnumu çekerek ağlamam galiba bu yüzden…

  1. Tarif etmesi zordur ama yoksulluğun kendine has bir kokusu vardır. Öyle kötü, insanın yüzünü buruşturacak bir koku değil. Ama nerede duysan tanırsın onu… Yoksulluktur buram buram. []

Nisan 26, 2014

Zeplin Gölgesinde Wembley

Soccer - FA Cup - Final - Arsenal v Huddersfield Town

Tam 84 yıl önceydi. Doksan bini aşkın taraftar Wembley’de yerini almıştı. Herkes, Huddersfield Town’ı Ada’da zirveye çıkardıktan sonra Arsenal’in yolunu tutan Herbert Chapman’ın, eski takımına karşı ne yapacağını merak ediyordu. İngiltere Kralı Beşinci George da izleyiciler arasında yerini almıştı.

Karşılaşmaya hızlı başlayan Topçular, 16. dakikada Alex James ile öne geçmişti. Kolay olmamıştı, kulüp tarihinin en önemli oyuncularından birisinin camiaya kazandırılması. O zamanlarda futbolculara haftalık en fazla 8 sterlin ödenebiliyordu. Evet, yanlış duymadınız sadece 8!

Preston North End’de parlayan forvet, çılgın bir operasyonla kırmızı-beyazlılara kazandırılmıştı. İskoç yıldıza ayrıca alışveriş cenneti Selfridges’da iş bulunmuş, yıllık 250 sterlinlik ek gelir Arsenal’in müzesinin açılmasına neden olmuştu. Sahi diziyi izliyorsunuz değil mi…

İlk yarının sonlarıydı. Tribündekiler gözlerine, kulaklarına inanamıyordu. Kapkaranlık bir gölge futbolun mabedinin üstünü kaplıyor, sağır eden bir gürültü canları sıkıyordu. Stadın üstünden helyum dolu dev bir kuş geçiyordu.

O dev kuş, bir zeplindi. 26 Nisan 1930’da İngiltere semalarında uçan mühendislik harikası, Federasyon Kupası finaline de selam etmişti. Taraftarlar ancak ikinci yarıda kendilerine gelebilmişti. İkinci yarıda sahne alan Jack Lambert son dakikalarda işi bitirmişti.

Tam 84 yıl önce Arsenal, tarihindeki ilk kupasını kazanmıştı; tam da Londra’ya Birinci Dünya Savaşı’nda bomba yağdıran zeplinlerin dost olduğu günde…

Nisan 25, 2014

Gryphus

Beklendiği gibi Dubs vs Clips serisinde en önemli yıldız Blake Griffin. Bogut’un sakatlığıyla beraber karşısında duracak kimse kalmadı. Serinin ilk maçlarında bin atlı akınlardaki çocuklar gibi şendi. Golden State cephesinde Draymond Green’li line-up’larla sahayı terörize etmek, agresif müdafaayla Clips’i zorlamak gibi fikirler var. Fakat Griffin’in benzer performanslarla oynamaya devam edeceği aşikar. Post’ta durdurulamayacak, drive’larında potaya dek gidecek, paslarıyla rakip savunmayı allak bullak edecek.1

Clippers tahtasında kendisine yardımcı pek çok şema var. Kullandıkları pek çok oyunda nihaî istikamet Blake Griffin. Mesela;

clips1

-Warriors horns tertibiyle rakip yarısahaya yayılmış. İki kanat köşelerde, iki uzun elbow’larda, Chris Paul topu getiriyor.
-Chris Paul sağ elbow’daki DeAndre Jordan’a pas veriyor.
-Sol elbow’daki Blake Griffin, Redick için perde yapıyor ve daha sonra sağ blok yolunu tutuyor. (Bu esnada Chris Paul’ün ve –sağ köşeden gelen– Crawford’ın perdesini kullanıyor.
-Yay etrafındaki cut’ına devam eden Reddick sağ kanada gelip DeAndre Jordan’dan topu alıyor.

Topla buluşan ismin Reddick olması önemli. Clippers hücumunu triumvira gibi düşünebiliriz: CP3, Blake Griffin ve perdelerin etrafında çılgın rotalar izleyip boş şutlar bulabilen bir kanat, yani JJ Redick. Rakip savunma Redick’in telaşına düşmüşken Griffin topla buluşuyor. Griffin’i savunan Draymond Green perdelere takıldığı için birkaç salise geç kalıyor ve smaca mani olamıyor.

Başka bir örnek:

Jermaine O’Neal ve Iggy, topu Jordan’dan alan Redick’e alan vermemeye çalışırken Griffin yine sayıya ulaşıyor. Tabii bu örnekte David Lee’nin tamamen pes etmesi, CP3’nin perdesiyle karşılaşınca Blake’in smacını uzaktan seyretmekle yetinmesi ve hiçbir takım arkadaşının yardıma gidememesi şahane.

  1. Playoff’larda tahditli alandan %77 ile sayı buluyor, kenara geldiğinde takımın asist reytingi 3 küsür puan geriliyor (sahadayken/kenardayken istatistikleri kıyaslanınca aradaki makas kadrodaki her isimden daha geniş), sahadayken takım 100 pozisyon başına -rakibine kıyasla- +19 sayı atıyor… []