Skip to content

Ağustos 10, 2015

Ligue 1 Notları #1

Laurent-Blanc-va-quitter-le-PSG-selon-Leonardo

  • PSG forvetsiz kalsa da, 10 kişi olsa da, kolu bacağı kopsa da maç alabilecek durumda. Ben 8+ puan fark diyorum. Hatta belki 10.
  • Lyon geçen sezonki gibi başladı ama bu sene Şampiyonlar Ligi’nde. Geçen seneki gibi “şampiyon olamayacak ama sempatik” olayını yemezler Fournier. Valbuena ve Yanga-Mbiwa gelecekmiş, bir nebze. Formasyonu bozma, transfer yap.
  • Caen Şubat’ta vurmuştu, bu sefer dağıttı geçti. Bielsa’nın tekrar anlaşması bile enteresanken başkan Vincent Labrune neye güvenip anlaşılan kontratı değiştirmeye kalkmış anlayamadım. Bu kadro Şampiyonlar Ligi yapamaz, kusura bakmayın. Tabii takımın başına kim gelecek o da var.
  • Monte Carlo cephesinde değişen bir şey yok. Jardim deplasmancı, gerek öldüren, gerek süründüren ama skoru alacak takımı yapmış yine. Tecrübe problemlerini yetenekle çözmeye çalışacaklar, olur mu göreceğiz. Sene Layvin Kurzawa’nın senesi, herkes kendisini hazırlasın. Nice’te Koziello-Mendy-Seri üçlüsünden nükleer enerji üretilir ama az bi şey fizik lazım be Claude hocam.
  • Nantes hala sıkıcı. Sigthorsson-Sala-Adryan üçlüsünü alıp sıkıcı kalabilmek ekstra çaba ister. Guingamp da dikkat etsin, valla düşer.
  • Toulouse, Martin Braithwaite’i nihayet kullanabilen bir teknik direktörle sezona girdi. Ben Yedder’le birlikte can yakarlar ama sezon boyu savunma problemi çekecekleri açık. Bu arada birisi Galtier’ye gol atması gerektiğini söylesin. 4-6-0 böyle bir şey değil. Mevlüt, van Wolfswinkel, Gradel ve Saint Maximin’i yollayıp sadece Roux’u alacaksın ve onu da oynatmayacaksın. Saçmalamayalım.
  • Sezonun yeni takımı ve muhtemelen sezonun belli bir noktasında gidip maçını izleyeceğim, sonrasında da Steve Savidan abimin K-9 adlı pub’ında kafa çekeceğim Angers deplasmanda Montpellier’yi yenerek başladı. Ligde kalmaları her ihtimalle zor ama Montpellier’den ayrılan Barrios’un yerinin dolmaması ve savunmanın pişmaniye olması daha ciddi problem. Bensaibani-Deplagne diye stoper ikilisi olmaz Courbis.
  • Batı cephesinde değişen bir şey yok. Rennes yine hayal kırıklığı galiba. Bastia’da Kamano bu sezon sonu büyük transferini yapar gibi gözüküyor. Brandao’yu da yakalım, keselim, bi şey yapalım da artık insanımıza zeval vermesin. Yeter.
  • Sagnol patlama yapmak için ne bekliyor, söylesin de bilelim. Kadroyu korudu, istediklerini aldı, içeride Reims’e kaybederek başladı. Elinde Thelin gibi potansiyel var, harcarsan bozuşuruz.
  • PSG ve diğerleri diye geçecek sezonun üçüncü sırasını merak etmeye başladım. PSG-Monaco-x diyordum, x’in Lyon olması transfer olmazsa zor. Gerçi daha dur. Neyse, gala tatsız, haftaya Saint Etienne – Bordeaux dikkat çekiyordu ama ondan da ses çıkmaz gibi. Oturmaya zaman var.

Temmuz 18, 2015

Beş Satır

18 Temmuz 1610’u düştüler Caravaggio’nun mezartaşına.

Caravaggio_-_David_con_la_testa_di_Golia

Kurşun zehirlenmesiydi tevatüre göre son nefesini vermesinin esbab-ı mucibesi.

Caravaggio_-_Fanciullo_con_canestro_di_frutta

Tualinden dökülenler başka bir çağı müjdeliyordu.

Caravaggio_-_Amor_vincit_omnia

Tablolarında gölgeyle ışık muhteşem dans ediyordu.

Medusa_by_Caravaggio

38 yıllık esrarengiz yaşamı gizlerle örülü; başyapıtları insanlık tarihine gömülü.

Caravaggio_-_Giuditta_che_taglia_la_testa_a_Oloferne_(1598-1599)

Nisan 19, 2015

NBA Normal Sezon Ödülleri 2015

Golden State Warriors v Minnesota Timberwolves

Bu kez normal sezon ödüllerini dağıtırken birbirinin kopyası paragraflar yazmak yerine tabloyu bırakıp kaçıyoruz. Bir de ufak hatırlatma iliştirelim: yazılan isimler ekibin oy hakkı olsa tercih edeceği oyunculardır; ödülün kime verileceğine dair tahminler değil.

MVP ROY MIP DPOY 6TH MAN COY
Alp Akbulut J. Harden A. Wiggins D. Green D. Jordan I. Thomas M. Budenholzer
Atlas Sepet J. Harden A. Wiggins J. Butler K. Leonard I. Thomas M. Budenholzer
Emre Yürüktümen S. Curry A. Wiggins J. Butler D. Jordan I. Thomas M. Budenholzer
İnan Özdemir S. Curry A. Wiggins D. Green D. Jordan I. Thomas S. Kerr
Kaan Kural J. Harden A. Wiggins D. Green M. Gasol L. Williams M. Budenholzer
Kubilay Kahveci J. Harden A. Wiggins R. Gobert K. Leonard T. Thompson S. Kerr
Sedat Koç S. Curry A. Wiggins J. Butler K. Leonard I. Thomas S. Kerr

Nisan 9, 2015

Jumbonun Hikayesi

Jumbo_and_Matthew_Scott[1]

Sirk… Küçücük çocukların hayvanlarla tanıştığı, akrobatların aklın sınırlarını zorladığı sihirli topraklar. Ya da yine sirk… Palyaçoların makyajındaki noktalar sayesinde gözyaşının anımsatıldığı, hayvanların sayısız işkenceye uğradığı açık hava hapishaneleri.

İşte gezici sirkleri sayesinde küpünü dolduran, Kârun kadar zengin olan 19. yüzyılın unutulmaz müteşebbislerinden P.T. Barnum, Londra’daki bir filin ününü duymuştu. İçlerinde İngiltere’nin başbakanı olacak Winston Churchill ile Amerika’yı yönetecek Theodore Roosevelt’in de olduğu bir milyondan fazla çocuğun sevgilisi olan Jumbo’yu satın almak için Kraliçe Victoria’ya 10 bin dolar teklif eden iş adamı sonunda istediğini alıyordu. Üzerinde güneş batmayan imparatorluğu 63 yıl yöneten kraliçe, kendisine küçücük parmaklardan yazılan binlerce mektubu ciddiye almıyor, o zamanlar için akıllara durgunluk veren bu miktarı kabul ediyordu.

9 Nisan 1882’de Yeni Dünya dev hayvanla tanışıyordu. Adı Swahili dilinde merhaba demek olan jambo ile şef manasına gelen jumbe kelimelerinin karışımından alan bu tatlı fil, New York’a ayak basmış; ardından Amerikalılara merhaba diyeceği Madison Square Garden’a götürülmüştü.

Filin Amerika kıtasındaki serüveni üç buçuk yıl sürmüştü. Kanada’da bir lokomotifin altında kalan sevimli hayvanın ardından Barnum, hemen hikâyeyi de yazmıştı; Jumbo sözüm ona sirkin genç fillerinden birini kurtarmaya çalışmıştı.

Dünyada bugün büyük için jumbo kullanılıyorsa, esbab-ı mucibesini bu filde aramalı. Eğer 133 yıl önce New York’a gitmeseydi, kuvvetle muhtemel İngiltere’nin sevgilisi olarak kalacak, adı da unutulacaktı…

Mart 20, 2015

Deliliğin Eşiğinde

Hölderlindenkmal_Lauffen

İki kutuplu Alman şiirinin tımarhaneyi bile gören yüzüydü Friedrich Hölderlin. “Düşüncemin ilk şafağından beri kendimle dünya arasında uyumsuzluk bulunduğunu hissettim” diyen şair, asırlardır Goethe ile karşılaştırılıyor. Rakibinden daha dar bir kelime dağarcığıyla beyninin damıttıkları bambaşka bir dünyayı anlatıyor; delirmenin arifesindeyken atladığı eşik hâlâ aşılamıyor.

Filozofların en şairi Heidegger’in aradığı şiirselliği bulduğu Hölderlin, 20 Mart 1770’te doğmuştu. Hegel’in yurt arkadaşı, Alman idealizminin romanı Hyperion’u yazdıktan sonra yavaş yavaş insanlardan kopmaya başlamış, ardından adımlarını hızlandırarak deliliğe koşmuştu.

Tek kişilik bir odada tedavisi görülürken, bakımını üstlenen bir hayranı sayesinde 36 yaşındayken hastaneden çıkan şair, son 36 yılını bir kulede geçirmişti. Ona sahip çıkan, Hyperion’u okumuş bir marangozdu; Hölderlin’in hayatının ikinci yarısında iletişim kurmayı seçtiği belki tek insan da oydu.

İnsanın dünyaya fırlatılmışlığını anlatan dahi, yıllarca imzasını Scardanelli diye atmıştı. Ona kulak verirseniz zaten adı hiçbir zaman Hölderlin de olmamıştı…