18 Temmuz 1610’u düştüler Caravaggio’nun mezartaşına.
Kurşun zehirlenmesiydi tevatüre göre son nefesini vermesinin esbab-ı mucibesi.
Tualinden dökülenler başka bir çağı müjdeliyordu.
Tablolarında gölgeyle ışık muhteşem dans ediyordu.
38 yıllık esrarengiz yaşamı gizlerle örülü; başyapıtları insanlık tarihine gömülü.
Bu kez normal sezon ödüllerini dağıtırken birbirinin kopyası paragraflar yazmak yerine tabloyu bırakıp kaçıyoruz. Bir de ufak hatırlatma iliştirelim: yazılan isimler ekibin oy hakkı olsa tercih edeceği oyunculardır; ödülün kime verileceğine dair tahminler değil.
MVP | ROY | MIP | DPOY | 6TH MAN | COY | |
Alp Akbulut | J. Harden | A. Wiggins | D. Green | D. Jordan | I. Thomas | M. Budenholzer |
Atlas Sepet | J. Harden | A. Wiggins | J. Butler | K. Leonard | I. Thomas | M. Budenholzer |
Emre Yürüktümen | S. Curry | A. Wiggins | J. Butler | D. Jordan | I. Thomas | M. Budenholzer |
İnan Özdemir | S. Curry | A. Wiggins | D. Green | D. Jordan | I. Thomas | S. Kerr |
Kaan Kural | J. Harden | A. Wiggins | D. Green | M. Gasol | L. Williams | M. Budenholzer |
Kubilay Kahveci | J. Harden | A. Wiggins | R. Gobert | K. Leonard | T. Thompson | S. Kerr |
Sedat Koç | S. Curry | A. Wiggins | J. Butler | K. Leonard | I. Thomas | S. Kerr |
Sirk… Küçücük çocukların hayvanlarla tanıştığı, akrobatların aklın sınırlarını zorladığı sihirli topraklar. Ya da yine sirk… Palyaçoların makyajındaki noktalar sayesinde gözyaşının anımsatıldığı, hayvanların sayısız işkenceye uğradığı açık hava hapishaneleri.
İşte gezici sirkleri sayesinde küpünü dolduran, Kârun kadar zengin olan 19. yüzyılın unutulmaz müteşebbislerinden P.T. Barnum, Londra’daki bir filin ününü duymuştu. İçlerinde İngiltere’nin başbakanı olacak Winston Churchill ile Amerika’yı yönetecek Theodore Roosevelt’in de olduğu bir milyondan fazla çocuğun sevgilisi olan Jumbo’yu satın almak için Kraliçe Victoria’ya 10 bin dolar teklif eden iş adamı sonunda istediğini alıyordu. Üzerinde güneş batmayan imparatorluğu 63 yıl yöneten kraliçe, kendisine küçücük parmaklardan yazılan binlerce mektubu ciddiye almıyor, o zamanlar için akıllara durgunluk veren bu miktarı kabul ediyordu.
9 Nisan 1882’de Yeni Dünya dev hayvanla tanışıyordu. Adı Swahili dilinde merhaba demek olan jambo ile şef manasına gelen jumbe kelimelerinin karışımından alan bu tatlı fil, New York’a ayak basmış; ardından Amerikalılara merhaba diyeceği Madison Square Garden’a götürülmüştü.
Filin Amerika kıtasındaki serüveni üç buçuk yıl sürmüştü. Kanada’da bir lokomotifin altında kalan sevimli hayvanın ardından Barnum, hemen hikâyeyi de yazmıştı; Jumbo sözüm ona sirkin genç fillerinden birini kurtarmaya çalışmıştı.
Dünyada bugün büyük için jumbo kullanılıyorsa, esbab-ı mucibesini bu filde aramalı. Eğer 133 yıl önce New York’a gitmeseydi, kuvvetle muhtemel İngiltere’nin sevgilisi olarak kalacak, adı da unutulacaktı…
İki kutuplu Alman şiirinin tımarhaneyi bile gören yüzüydü Friedrich Hölderlin. “Düşüncemin ilk şafağından beri kendimle dünya arasında uyumsuzluk bulunduğunu hissettim” diyen şair, asırlardır Goethe ile karşılaştırılıyor. Rakibinden daha dar bir kelime dağarcığıyla beyninin damıttıkları bambaşka bir dünyayı anlatıyor; delirmenin arifesindeyken atladığı eşik hâlâ aşılamıyor.
Filozofların en şairi Heidegger’in aradığı şiirselliği bulduğu Hölderlin, 20 Mart 1770’te doğmuştu. Hegel’in yurt arkadaşı, Alman idealizminin romanı Hyperion’u yazdıktan sonra yavaş yavaş insanlardan kopmaya başlamış, ardından adımlarını hızlandırarak deliliğe koşmuştu.
Tek kişilik bir odada tedavisi görülürken, bakımını üstlenen bir hayranı sayesinde 36 yaşındayken hastaneden çıkan şair, son 36 yılını bir kulede geçirmişti. Ona sahip çıkan, Hyperion’u okumuş bir marangozdu; Hölderlin’in hayatının ikinci yarısında iletişim kurmayı seçtiği belki tek insan da oydu.
İnsanın dünyaya fırlatılmışlığını anlatan dahi, yıllarca imzasını Scardanelli diye atmıştı. Ona kulak verirseniz zaten adı hiçbir zaman Hölderlin de olmamıştı…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane