Yeryüzünün gördüğü en büyük solak o. Yeşil sahalarda döktürmüş bir asri zamanlar sanatçısı. Kimilerine göre mezhep, bazılarına göre aşk. Gözünden yaş döküldüğünde Arjantin ağlamıştı; güldüğünde bir ulus ayaktaydı.
Ayağının yaptıkları sadece bir insanoğlu ile karşılaştırılabilen, eliyse Tanrı’ya atfedilen Diego Armando Maradona, 30 Ekim 1960’da doğmuştu. Kim bilir belki de gerçekten bir Tanrı vardı ve varoşlarda büyüyen delikanlının sol ayağını özene bezene yaratmıştı…
Argentinos Juniors aktarmalı geldiği Boca’da Tanrı’ydı, 1984’te adımını attığı Napoli’de peygamber. O kadar ki 1990 İtalya Dünya Kupası’nın yarı finalinde Arjantin ile İtalya kozlarını onun topraklarında paylaştığından sahadaki İtalyanlar Tangocular’ı desteklemişti.
Fakat insandı o. Yaşamı boyunca devam eden uyuşturucuyla olan ikili mücadelesi, skandalları… 1997’de sanatını icra etmeyi bırakan Diego’nun teknik direktörlüğü hiç başarılı olamasa da, yeryüzünün büyük bir bölümünün kalbi hâlâ onun için çarpıyor. Çünkü o kadar gerçek ki…
23 Ekim 1940’ta güneş Brezilya’yı bir başka ısıtıyordu. Tres Coraçoes’te doğan bir çocuk, başta ülkeyi sonradan dünyayı sarsıyordu.
Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu olarak kabul edilen Pele, bundan tam 75 yıl önce dünyaya gelmişti. Çok fakir bir köyde doğmuş, tüm yeryüzünü fethetmişti. Nijerya, iç savaşı bile durdurmuştu onu görebilmek için. Ne de olsa sonra yine çarpışılabilirdi ancak Pele, Lagos’a hiçbir zaman gelmezdi!
Siyah İnci’nin doğumgününde malum konuya girmemeli; yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan dememeli, Maradona’yı zikretmemeli. Yoksa bana futbolu sevdiren rahmetli babam, Sambacı’ya tapardı. Bu satırların yazarı ise Tangocu’ya aşık ya neyse…
Bin gol barajını yıkan adama dair yazılabilecek tonlarca şey varken, pası ona uzatalım; bugün yazılmasının esbab-ı mucibesini sorgulayalım.
Benim dünyaya gelmemden kısa zaman önce, Tres Coraçoes’e başka bir şey gelmişti: Elektrik. Bunu kutlamak isteyen babam, Edison’dan hareketle bana Edson adını vermişti. Doğum belgemde adım bugün bile Edison olarak duruyor. Benim adım Edson ve bunu defalarca açıklamak zorunda kaldım. Bu yetmezmiş gibi doğum belgemde doğduğum günü de yanlış yazmışlar: 21 Ekim. Bunun nasıl olduğunu bilmiyorum fakat bu yanlış da bugün duruyor.
Anlaşılan başka bir ülkedeki savaşı durdursa da kendi ülkesindeki bürokrasiyle savaşını kaybetmişti büyük usta. Kim bilir belki de üç Dünya Kupası kazanmış, yeryüzünün en iyisi olarak anılmış bir adam, insan olduğunu da böyle hatırlamıştı.
gelecekte bugünler kapını çalacak
önce hoş-beş edip sonra sana soracak:
— nerdeydin, ne yapıyordun?
cevap içinde olacak
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane