Bu sefer gerçekten özellikle bekledim. “Çarşamba yazarım, PSG – City de belli olur hem” diye düşündüm. Yazıklar olsun.
Bizim parmamaniac hiç sevmez Blanc’ı, yetersiz bulur. Dört sene üst üste şampiyon olup kendi tarzını ve dominasyonunu oturtan, yine dördüncü senede de üst üste Şampiyonlar Ligi çeyrek finali gören Blanc rezalet bir adam mıdır, bence değil. Ama dün elit teknik direktör olmadığını da göstermiştir sanıyorum. Şöyle ki; EURO 2012’de Fransa’nın başındayken son grup maçında Mexes cezalı duruma düşer ve Lass sakatlanır. İspanya maçıyla ilgili olarak “Bakalım kimi oynatacak, ne yapacak” şeklinde bir dolu soru işareti yağar doğal olarak. Blanc son ana kadar açıklamadığı kadroyu yine 3-5-2 olarak açıklar ve Revelliere’yi stopere, Debuchy’yi de orta sahaya çeker, Fransa 2-0 kaybeder, çok kötü oynadıktan sonra.
Dün yukarıda anlattığım şey oldu. Blanc stres altında doğru karar verme yetisine büyük ölçüde sahip değil gibi duruyor. 4 yıldır ligde onu tam anlamıyla dürten kimse yoktu, at koşturdu. Daha önce kariyer performansı diyeceğimiz şeylerin hepsini üzerinde baskı yokken yaptı neredeyse. Şu an PSG’nin başında olmasının ana sebebi olan Bordeaux’nun şampiyonluğunda kimse onların şampiyon olabileceğini düşünmüyordu, kaybedecekleri bir şey yokken şampiyon oldular. Dünse Blanc’ın kariyeri söz konusuydu, olmadı. 3-5-2’de İbrahimoviç’in duran topu dışında pozisyon bulamadılar, Motta çıkıp 4-3-3’e dönünce bir anda açıldılar. Sezon başında Cabaye’ın yerine 10 milyon euro civarı döküp takıma aldığı Stambouli’ye o kadar güvenemedi ki, ön liberosu kenarda dururken o bölge için Motta-Marquinhos-Rabiot üçlüsünü kullandı. Sonuç, bu sefer felaket.
Neyse biz geyiğimize dönelim. Düşük bütçeli Alexandre Lacazette duble yaptı. Bu Cornet alındığında Lyon Lacazette’i satacak, iki sene içinde de Cornet Lacazette olacak deniyordu. Bu maçtan biraz parıltılar saçmış arkadaşımız. Lyon, Rennes’le birlikte Lille’den sonra son beş maçta dört galibiyet alabilen tek takım. 2016’da ligde en fazla gol atan takım aynı zamanda. Genesio bu seneyi idare edecek deniyordu, adam 10 senedir altyapıdan yukarı çıkanları o kadar iyi teslim etmiş ki, üstyapıda şov yapmaya başladılar. Fournier’nin oyunundan ufak tefek farklarla çok başka bir takım gibi gözüküyorlar lig başındakinden. Fekir de dönüyor bu arada. Öyle bir yetenek bir daha sakatlanmasın be. Bu arada Montpellier de düşmez dedik ama 5 puan kaldı?
Bir maç inanılmaz heyecanlandırıyordu ki zaten geçen hafta söylemiştim. Nice – Rennes hiç fena olmadı. Şovmenlerin tecrübeli olanı şov yaptı gerçi. 29 maçta 16 gol attı Ben Arfa ki bundan önce Ligue 1’da attığı toplam gol sayısına bir sezonda ulaşmış oldu. İki takımın da 20’şer başarılı dripling yaptığı -beklendiği gibi tabii- maçta Ben Arfa’nın üçlemesi (son 11 şutun 8’i gol, hepsi kaleyi buldu) Deschamps’ın karnına ağrı sokmuştur artık. Çünkü biliyorum, bi bahane olsa da takıma almasam diyor. Seve seve almazsa, gerçekten çok eleştirilir.
Bir maç da içimdeki tüm heyecanı yok ediyordu, o da Marsilya – Bordo. Ama sağ olsun Marsilya’nın Ultras’ı öyle bir şey yaptı ki kahkalar attım. Böyle bir kulübün normal protesto edilmemesi lazımdı, çok ekstra bi şekilde protesto edildi, helal olsun. Ulrich Rame ve Bordo için söylenecek tek şey var, takımda önceki görevinin performans analizcisi olması maçlara yansıyor. Herkes, her oyuncu oynadığı mevkide üst düzeyde performans gösteriyor ki, Biyogho Poko’nun sağ açıkta böyle oynayabilmesi falan çok acayip şeyler. Hafta içinde Marsilya taraftarıyla oyuncular görüştü. Artık “Sizin oynayacağınız topu sikerim” mi dediler, kibar davranıp “Beyler ayıp oluyor” mu dediler toplantıda bilemiyorum. Michel maçtan sonra Margerita Louis-Dreyfus’e istifasını sunmuş, Margerita uşağı alışveriş faturası getirdi sanmış. Mehehehe, zengin şakası. Neyse, Marsilya çok boktan durumda. Yalnızca Avrupa kıtasının en kötü takımı Troyes Marsilya kadar iç sahada galip gelememe serisine sahip.
Lille Monaco’yu da 4-1 yendi ya, neler oluyor? Beş maç üst üste oldu, Avrupa kovalıyorlar. Herve Renard’ın dipte bıraktığı takımı da Eder’in sırtlaması çok acayip. EURO 2016 hak ettiğini geçen hafta söylemiştim, son iki hafta üç gol iki asist, lige geldiğinden bu yana maç başına gol katkısı. Takımın başına geldiğinde “Ssdkjslkdj bu ne lan” dediğim Frederic Antonetti’den huzurlarınızda çok özür diliyorum. Adam büyük başkan çıktı. Zaten Korsika’dan boş adam çıkmaz, yiğit olurlar. Lille Avrupa’dan 2, Şampiyonlar Ligi’nden 6 puan uzakta. Gerçekten büyük saçmalık dönüyor.
Ben Yedder inanmış demiştim. Ajaccio son beş haftada PSG, Lille ve Lyon’la oynayacak. Bu üçünden puan almaları gerçekten doğa olayı olur. Toulouse ise Lyon ve St. Etienne’le oynayacak büyük maç olarak. Ligde kalmayı hak eden, hatta neredeyse orta sıralarda olmayı hak eden Toulouse ama Bor’un Pazarı geçti mi, onu daha görmedik. Pascal Dupraz, Ali Rıza Bey gibi aileyi bir arada tutmaya çalışıyor.
Bi an Nantes gerçekten Avrupa’ya falan gidecek diye çok korkmuştum. Der Zakarian’ın Avrupa’ya gitmesi demek ölü ve donuk futbolun UEFA Avrupa Ligi’ne girmesi demekti, neyse ki olmuyor. Klasik bir Nantes serisi olan “X maç üst üste yenilme” olayına başladılar yine ve artık Avrupa 7 puan uzakta.
St. Etienne’in Troyes’yı 1-0 yendiğine bakmayın, bütün maç tokatladılar, Troyes anca düştü. 7’si isabetli 16 şut, Dreyer biraz yıldızlaştı. Troyes sezonun son 5 maçına 14 puanla giriyor. Ligue 1 puan rekoru bu sene gelecek gibi. Ligde bir sezonda en az puan toplayan takım 88-89’da Lens, 17 puanla. O rekor hakikaten Troyes’ya yakışır.
Hafta bombayla açılıyor; Lyon – Nice. Milli takım için savaşan Lacazette – Ben Arfa birbirlerine karşı oynayacaklar. Monaco – Marsilya da eğlenceli geçer, demedi demeyin.