Skip to content

Metin

metinn

Metin’in kafasında bir darp var
Polis karakolundan morga kadar
Mosmor
Bir darbe var
yüreğimizde beynimizde
Soruyor bir işaret fişeği
Biz ölerek mi yaşamayı
öğreneceğiz hâlâ…

– Can Yücel

8 Ocak 1996… Bir muhabir habere koştu, “Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar” diyerek. Devlete bakarsanız ne gözaltına alındı, ne da işkenceye uğradı. Olmayan sarı basın kartı, bir duvardan “düşmesini” sağlamıştı. Zira haberi izlemek konusunda ısrarcıydı.

Metin Göktepe’nin tam 20 yıl önceki ölümü ne başlamaktı, ne son. O bu koşunun en yılmazıydı. Ruhu esmerdi, elleri titremezdi. Çağlayan’da adalet dışında her şeyi sunan hülasa sarayın önünde adalet bekleyen insanların içinde defalarca görülen annesinin gözlerine acıyla keder aynı gün düştü, yüreğineyse bir mücadelenin bayrağı.

Mahkumiyet kararı çıkan ilk gazeteci cinayetiydi onunki. Davanın sonunda polislere verilen hapis cezası sonradan hafifletilmişti. Gerçi çok daha fazla yatsalar ne olacaktı; ne Metin geri gelecekti ne onu 27 yaşında öldüren devlet düzelecekti…