Bu akşam da 7. maç haftası maçı var ama bu Fransızlar hafta içi fikstürlerini aralıksız şeyettikleri için artık yedinci maçları yazmanın zamanı.
PSG kaçmaya çalışıyor ama bir kere düştüler, çabuk hızlanamazlar. Üst üste iki beraberlikten sonra Guingamp’ın aklını aldılar ama, özellikle ben ilk devredeki Guingamp performansını beğendim, PSG ise kötüydü. Şöyle söyleyebiliriz galiba; Blanc kendi takımlarına yaşattığı “Ağustos problemi”ni aşmış ama taptaze bir Eylül problemi oluşmuş. Fazla sert girip erken sakinleştiler gibi. Puan farkının bu sezon 10’dan aşağı olmaması lazım ama Lyon, Monaco ve Marsilya korkunç ötesi başlamışken bile kaçamadılar kimseden. Angel di Maria ısınmaya çalışıyor ama biraz zaman alır. İlk 12 dripling denemesi de boşa gitti. Ligue 1’a hoşgeldin Marya.
Kimse dediğim St. Etienne. Avrupa’da galibiyet serilerine bakınca beş maç üst üste kazanan yeşiller görünüyor artık listede. Tekrar söyleyeyim, geçen seneye göre çok ciddi güç kaybetmiş olmalarına karşın Ruffier-Sall-Perrin gibi bir savunma üçlüsüyle oynuyor olmak artık rakiplerin dizini titretmeye başladı galiba. Her şeyden önce benim son yıllarda gördüğüm en sağlam ve homojen dağılımlı takım. Sadece istikrarlı şekilde işini yapan “kütükler” de var, saf yetenek olup Galtier’nin sistemine müthiş ayak uyduracak disiplinde olanlar da. Dediğim gibi, Troyes’u yendiler, üst üste beş oldu. St. Etienne için kupa kazanmakla ligi Lyon’un üstünde bitirmek aşağı yukarı aynıdır, bu sene ikisi de olabilir. Bu arada Troyes menajeri Jean-Marc Furlan’ın Ligue 1’da galibiyet alma yüzdesi 21’miş. Ben denesem daha fazla çıkarır mıyım acaba?
Adamlar Fekir-Yattara-N’Jie-Lacazette-Benzia diye bir beşli çıkardı altyapıdan, o beşli geçen sezon toplam 60 gol attı. N’jie ve Yattara satıldı, paraları kasaya atıldı, Benzia olmadı, Fekir sakat, Lacazette formsuz, şimdi gidip yine altyapıdan 97’li, maç kurtaran Aldo Kalulu’yu çıkardılar. Ya bu nasıl altyapı be kardeşim. Çocuk ilk kez Ligue 1’da 11 oynadı, 18’de mutheşem kontrol, harika çalım, nefis gol vuruşuyla bitirdi. 1992’de ilk 11 başlayan Jean-Claude Rivenet’den sonraki en genç oyuncu olmuş 11’de başlayıp gol atan. Flash gibi zaten, aşırı hızlı. Bir 20 milyon euro daha cepte sayın Jean-Michel Aulas. Daha Maxwell Cornet gelecek. Adamların üç tane Lacazette’i oldu. Neyse, Bastia bundan daha iyi takım. Dört maçtır kaybediyorlar ama içeride bir maça iyi başlarlarsa Printant toparlar bu takımı. Geçen sezon son sıradan alıp bir kupa finali oynattı, ligi 12. tamamladı.
Monaco şu an Fransa’nın açık ara en kötü takımı Montpellier deplasmanında ilk devreyi 2-0 kapayınca Jardim’in yerine kim gelir diye bakındım. Şöyle izah edeyim, savunma anlayışı en katı takım Monaco, Montpellier’nin son bir buçuk yılda ilk kez ilk yarıda iki gol atabilmesine ses çıkaramadı. İkinci yarının başında Boudebouz’un yaydan kaçan bir şutu var, orada maç kırılmış. Montpellier’nin helva defansı arka direği iki kez boş bırakıp gol yemiş, 95’te de Ligali’nin amatörce yaptırdığı penaltı düşme hattını Montpellier’ye yapıştırmış. Son 15 deplasman maçında 12. galibiyetlerini aldılar. Bu da bir garip takım ha. Montpellier hafta sonunda Lorient’la oynuyor. Adamlar deli gibi formda. Aklımdaki tek senaryo Lorient galibiyeti ve istifa.
Lorient dedim, adam gibi adam Sylvain Ripoll’ün takımı. Jordan Ayew’u nefis paraya okutup yerini buradan kovalanan Waris ve Moukandjo’yla doldurdular, sanki kimse gitmemiş gibi gol atıyorlar. Burada geçen sezon başı Gabon yerel liginden Faslı Sfaxien’a transfer olan, AFCON sonrası da Lorient’a gelip Avrupa futboluna hızlıca ayak uyduran N’Dong’a parantez açmak lazım. Adam bi buçuk senede fakir adamın Lassana’sı oldu. Takım hakikaten acayip. Ön tarafta ve orta alanda çok atletler ve Jeannot veya Guerreiro gibi zeki oyuncuları var. En büyük sıkıntı savunma dörtlüsü, çünkü zaten dörtlünün içindeki iki stoper savunma yapabiliyor (kısmen) zaten. Buna ek, geçen sezon Ligue 1’ın açık ara en fazla şut başına kurtarış yapan kalecisi Lecomte’a sahipler. Ben merak ediyorum sezonu nerede bitireceklerini.
Nice Bordeaux’yu tarumar etti. Şimdi ben Sagnol’e soruyorum, benim bile sezon başından beri bildiğim söylediğim orta sahada adam yiyen Seri-Mendy-Koziello üçlüsüne karşı sen deplasmanda orta sahada nasıl Plasil-Saivet-Khazri-Chantome dörtlüsüyle çıkarsın ya? Sıkıldın mı Bordeaux’dan n’aptın? Neyse, Bordeaux’nun işi 1-1’ken Khazri’nin kaçırdığı karşı karşıyada bitmiş. Sonrası zaten Mickael Le Bihan ve Ben Arfa. Nice geçen sezon en iyi oyuncusu Amavi de dahil olmak üzere ilk 11’inden 6 oyuncu kaybetti ama hakikaten güzel top oynuyorlar, 16 tane attılar 7 haftada. Geçen hafta da dediğim gibi, savunma yapmayı öğrenince harika takım olacak bunlar. Bordeaux’yu da aşağıda özetliyorum:
Marsilya’nın istikrarsızlığı haber değeri taşımıyor, kusura bakmayın. Geçen sezon bu noktada 16 puan toplamışlardı. Sonra çözüldüler gerçi ama şu an yarısındalar. Önce Mendy’nin klasik salaklıklarından biriyle gol yiyip 10 kişi kalmışlar, sonrasında tamamen N’Koudou’nun bireysel yeteneğinden aldırdığı iki kırmızı kartla 9 kişi Toulouse’a karşı oyuna 61’de giren Batshuayi’nin bireysel performansıyla puanı kurtarmışlar. Durun, geri sarıyorum. Batshuayi niye sonradan girdi Michel? Ocampos’un en uçta tam olarak ne işi var? En formda adamlarından birini niye Jardim’cilik oynayıp kenara atıyorsun savunma yapabiliyormuş gibi? Cabella-N’Koudou-Ocampos üçlüsünün son 5 yılda attığı toplam gol 15 falandır herhalde. Ligin en kötü savunmalarından birine karşı böyle korkmak acayip.
Rennes bu sefer Ajaccio deplasmanında puan kaybetti. Son iki maçta iki beraberlik olmasa şu an PSG’nin önünde liderlerdi. Yine Sio 89’da kurtardı. Ajaccio maç başına 15+ şut çekmeye devam ediyor ki rakipten bağımsız bunu yapabilmeleri çok acayip. Ön tarafta Erciyes’ten Zoua, buradan kovulan İssiar Dia ve pişmaniye Pujol var. Kompaktlık Ajaccio’nun işi, 1910’dan beri…
Reims-Lille maçı var bugün. Bir mucize olmazsa 1-0 bitecek. Lille’de Renard olmasa onları da Nantes’la aynı kefeye koyacağım da, kıyamıyorum. Nantes’ı protesto ediyorum bu arada. Artık kiminle oynuyorlarsa oynasınlar bu yazıya almayacağım. Öyle takım olmaz ya.