İki kutuplu Alman şiirinin tımarhaneyi bile gören yüzüydü Friedrich Hölderlin. “Düşüncemin ilk şafağından beri kendimle dünya arasında uyumsuzluk bulunduğunu hissettim” diyen şair, asırlardır Goethe ile karşılaştırılıyor. Rakibinden daha dar bir kelime dağarcığıyla beyninin damıttıkları bambaşka bir dünyayı anlatıyor; delirmenin arifesindeyken atladığı eşik hâlâ aşılamıyor.
Filozofların en şairi Heidegger’in aradığı şiirselliği bulduğu Hölderlin, 20 Mart 1770’te doğmuştu. Hegel’in yurt arkadaşı, Alman idealizminin romanı Hyperion’u yazdıktan sonra yavaş yavaş insanlardan kopmaya başlamış, ardından adımlarını hızlandırarak deliliğe koşmuştu.
Tek kişilik bir odada tedavisi görülürken, bakımını üstlenen bir hayranı sayesinde 36 yaşındayken hastaneden çıkan şair, son 36 yılını bir kulede geçirmişti. Ona sahip çıkan, Hyperion’u okumuş bir marangozdu; Hölderlin’in hayatının ikinci yarısında iletişim kurmayı seçtiği belki tek insan da oydu.
İnsanın dünyaya fırlatılmışlığını anlatan dahi, yıllarca imzasını Scardanelli diye atmıştı. Ona kulak verirseniz zaten adı hiçbir zaman Hölderlin de olmamıştı…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane