“Ciddi görünmek için gülmemek, gülümsememek gerektiği yolunda yaratılmış şartlanmayı yıksak, bir de gülmek, gülümsemek için sadece mizahçılara muhtaç olmaktan kurtulsak…” diyor Abdi İpekçi. Biz soyadından y’yi eksiltmiş ama ömründen müstehzi bir gülümsemeyi eksik etmemiş bir şairin yalancısıyız şimdi.
Ama biz, başka yalanların yok ettiği bir ülkenin orta yerinde, güzel bir adamın fotoğrafına bakmaktayız. Parlak ve güzel kol düğmeleri, şık gelmişti bu ülkenin topraklarına. Çok kısa sürede spor muhabirliğinden genel yayın yönetmenliğine varan o Milliyet yolculuğu boyunca özenle biçilmiş bir kumaş gibi kullanmıştı hep kelimeleri.
İnancı belliydi, gazetecilik özenli yapılması gereken bir işti. 1929’da başlayan hayatı, 50 yaşında sona erdirildiğinde, katillerinden yıldızlar yaratılacağını kimse bilmiyordu. Oysa zaman değişecek, bebekten katil bile yaratılacaktı.
1 Şubat 1979’da katledilen Abdi İpekçi kanlı gömleğe dönüş(türül)ürken, ‘unutulmuş ölüler’ ülkesinin o malum sorusuyla bizi başbaşa bırakmıştı; neden ve ne uğruna!
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane