Uluslararası İlişkiler uzmanı değilim. Orta Doğu analisti hiç değilim. Devletler hukuku benim için Fransızca. İktisat bilmem. Sosyolojiden anlamam. Uluslararası anlaşmalar, imzalanan bildiriler, düzenlenen konferanslar, yaşanan uyuşmazlıklar, hayata geçirilen ya da geçirilemeyen eylem planları hakkında en ufak bir fikrim yok. Bu birbirinden esaslı konuların hiçbiri hakkında hiçbir şey bilmediğimden herhalde, özellikle dün geceden bu yana Gazze’de olanları, bizler uyurken olup bitenleri düşündüğümde, gelen haberlere biraz baktığımda, çaresizlikten ve umutsuzluktan tüm bedenimi ateşler basıyor.
Oruç tutmuyorum. Tutmayı da hiç düşünmüyorum. İç politikanın da dış politikanın da ne kadar aktörü varsa, topunun canı cehenneme. Şu anda Filistin’de sıradaki bombanın nereye düşeceğini kestirmeye çalışan insanların özellikle Müslüman olması da beni zerre ilgilendirmiyor. Eğer “Müslüman kardeşlerimiz” edebiyatı filan peşindeyseniz, ağzınız hiç sulanmasın. Kimin, niye böyle bir hınç ve nefretle saldırdığı da benim için pek önemi olmayan konulardan. Amatör kamerayla Gazze’de bir evin çatısından çekilmiş bir videonun tam da 60. saniyesindeyken, tam da “şurda hareket eden nedir, insan mı kedi mi” diye ekrana yaklaşıp dikkat kesilmişken, tam da videonun başındaki uyarı ateşinin ardından kısa süre içinde füzenin geleceğini unutuvermişken, patlayıveren ve o evle birlikte o “hareket eden şeyi” de havaya uçuran bomba beni bilgisayarın başında korkudan havalara zıplatıyorsa, bunun için tek yapabileceğim utanç içinde ağlamaktır.
FIFA’nın katliamlarından, dolaylı cinayetlerinden, rant için giriştiği rezilliklerden, kıta kıta dolaşarak, hiç üşenmeden, hiç utanmadan ortak olduğu sistematik suçlarından uzun uzun, paragraf paragraf bahsedemeyecek kadar sabırsızım, affedin. Nefretimi ve öfkemi, aşık olduğum bir oyunun dört yılda bir oynanan en büyük maçının olduğu bir gün, yine o oyunun üzerinden kusma şansına sahibim ve işin en güzel yanı, sonunda yine o çok sevdiğim oyunun kendisine müteşekkir olma ihtimalim var. Futbolun tüm dünya için söz edilebilecek en geniş “çatı”lardan biri olduğu, bugün dünya nüfusunun bilmem kaçta kaçının Almanya-Arjantin arasında oynanacak Dünya Kupası finalini canlı izleyeceği gibi konularda hemfikirsek, Gazze için kılını kıpırdatmayan sen, ben, o, onlar, attı mı mangalda kül bırakmayan kısacık kısacık adamlar, daha da çok adamlar ve işte külliyen hepimizin keyfini kaçırabilecek tek bir şey geliyor aklıma: Bu akşamki Dünya Kupası finali oynanmamalı!
Almanya ya da Arjantin, kupayı kazansalar ne olur, kazanmasalar ne olur? Bilmem kaç kere finale çıkan iki takımdan biri, bilmem kaçıncı kere “dünya şampiyonu” olsa ne olur, olmasa ne olur? Sivilleri bir bir öldürülen Gazze’nin gözümüzün önünde en ağır silahlarla yakılıp yıkılmasına ses çıkaramayan bir dünyanın şampiyonluğuna tüküreyim!
Almanya ve Arjantin, bu akşam büyük bir maç için sahaya çıkacak. Maçın büyüklüğü ise son düdükten sonra gelecek havalı kupanın gramajı değil, ilk düdükten önce, bir seferliğine, ama sadece bir seferliğine reddedilecek oyunun kendisi! Almanya ve Arjantin’in önünde iki seçenek var bu akşam: Ya Brezilyalı oyuncular gibi seremonide marşlarını bangır bangır söyleyerek kendi bayraklarına olan bağlılığı “dosta düşmana” sergileyecekler ya da “Böyle dünyaya şampiyon getirmek istemiyorum!” deyip meşin yuvarlağı santrada bırakacaklar.
Eğer ilkini yaparlarsa, içlerinden aynı formayı giyen 20-25 tanesi bileklerinin hakkıyla dünya şampiyonu olacak –onları bağlamasa da; kirli bir dünyanın. Daha epik olan ikinci yolu seçerlerse, umudun biraz olsun yeşerebileceği bir dünyanın ebedi şampiyonları olarak sansasyonel bir şekilde tarihe geçecekler. 90 dakikalık bir futbol maçı izlemezsek ölmeyiz, ama halihazırda Filistin’de sistematik bir şekilde öldürülenlerin hayatlarını da yine sadece futbol ve futbolun yaratacağı şok kurtarabilir –yalama olmuş takım elbiselilerin kendi aralarındaki telefon görüşmeleri değil. Bugün, futbolun 90 dakikalık afrodizyak etkisine değil, istediğinde pek de sert olabilen mesajlarından birine ihtiyacımız var.
Almanya ve Arjantin,
Elinizde, şampiyonu olacağınız o dünyanın içine edenlerin keyfini birkaç günlüğüne de olsa kaçırabilecek bir şans var. Şu anda otel odalarınızda, kupayı kaldırdığınız anı değil, maça çıkmayacağınızı tüm dünyanın duyduğu anın çirkin ve kirli suratlarda yarattığı şaşkınlığı hayal ediyor olmanız dileklerimle.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane