Terkedilmişlik, sahipsizlik ve yarım bırakılmışlık…
Hasan Deniz’in Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde 26 Nisan’a kadar açık kalacak sergisinin insanda yarattığı duygular bu olsa gerek. Dünyanın birçok noktasında çekilen kareler sizi bir yolculuğa sürüklüyor. O ana, yere dair bilgiler özellikle verilmezken, insanın değil mekânın hafızası sanki rol oynuyor. Hayatı boyunca olaylardan zamana not düşen bu metnin yazarı için biraz da ürkütücü bu zamansızlık, mekânsızlık. Hele bir de artık zaman, mekân, kişiler yaşla beraber soyutlaşmaya başlamışken…
Almanca eski aşk anlamına gelen Alte Liebe’nin sergi kitabındaki yazı Murat Gülsoy’a ait.
Ona bir pas atalım…
“Bir zamanlar buraydık. Birileri vardı. Şimdi: İnsan-sonrası dönemin hüzünlü işaretleri. Bir zamanlar, biz varken… evet vardık bir zamanlar. O zamanlar neşeli, bencil ve uçucuyduk. Korktuğumuz ve korkuttuğumuz da oldu ama hiç böyle bir son hayal etmemiştik. Tamamen yok olabilmeyi. Bu aklımızın alabileceği bir şey değildi. Mezarlıklarda güldüğümüz, şarap içtiğimiz de oldu, şarkı söyleyip seviştiğimiz de. Ölüm zavallı bir böcekten başka bir şey değildi, yanımıza yaklaşmaya cesaret edemezdi. Küstahtık. Heykellere sarılır, taştan dudakları öperdik. Etimizde yanan ateşin asla sönmeyeceğini sanırdık. Var olmanın kaçınılmaz kibriyle gülerdik. Çoktuk, fazlaydık, diriydik, güçlüydük… Dünya bizimle yaşam bulurdu. Mekan bizimle genişlerdi. Zamanın ve nesnelerin sahibi olduğumuzdan emindik. Sonra… parti bitti.”
Sahi o tatil mekanlarında çok şut atmamış mıydık ilk gençlikte… Kim bilir belki de ilk aşkımız için.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane