Viyana’nın göbeğinde bir ev. Otuzlarının ortasında çok hasta bir adam. Şişmiş vücuduyla yatakta bile dönemez halde. Bilinci kapanmış, akrabaları çaresiz dua ediyor. Saat birde adamın karısı dizlerinin üzerine çöküyor, gözyaşlarına boğuluyor.
Bir süredir çok hasta olan Wolfgang Amadeus Mozart, 5 Aralık 1791’te son nefesini vermişti. Dahinin naaşı ertesi gün kentin sembolü Stephansdom’a taşınırken, hava günlük güneşlikti. Sonradan mezarlığa götürülen tabutuna kimse eşlik etmemişti. Zira o zamanlar alışık olunmayan dört kilometrelik yol gözlerde büyümüştü.
7’sindeki cenaze törenine bestecinin Requiem’ini tamamlayan öğrencisi besteci Franz Xaver Süssmayr; çocukken tanıştığı, Avusturya İmparatorluk Kütüphanesi’nin başı Gottfried van Swieten; birçok yerde ezeli düşmanı olarak gösterilse de oğlunu bile emanet ettiği Antonio Salieri ve iki müzisyen katılmıştı. Her ne kadar sonradan o karlı, fırtınalı olarak tasvir edilse de Viyana’nın gördüğü en güzel Aralık günlerinden biriydi.
İnsanlık tarihinin en önemli kültür ikonunun bugün nerede yattığı bilinmiyor. Hakkında hep kimsesizler mezarlığına gömüldüğü söylense de belki de bu iddia doğruyu yansıtmıyor. Çok müsrif olsa da iyi bir geliri olan dünün ustası, bugünün metası sıradan halkla birlikle de defnedilmiş olabilir.
Peki Mozart bugün yaşasa ne olurdu… Onu kestirmek güç ama bir belgeselde belirtildiği gibi, aynı üretimle Viyana’nın yarısını üzerindeki binalarla birlikte satın alabilirdi. Mevcut durum nedir derseniz, 221 yıldır kafatası aranıyor. Oysa o notalarda yaşıyor!
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane