Özgürlüğün bedeli her zaman ağır olmuştur. Kimileri sayısız işkenceye göğüs germek zorunda kalmış, çoğu zaman da hiç tanımadıklarının hayatları uğruna kendi canlarını vermiştir. Tarih onları yazmıştır elbet; ama unutmamak gerekir ki tarihi yazan da onlar olmuştur.
23 Ağustos 1305’te Londra’daki Smithfield’de ayrı bir heyecan yaşanıyordu. İskoçya’nın İngiltere boyunduruğundan kurtulması için savaşanlardan, Braveheart sayesinde tüm dünyada tanınan, William Wallace’ın infazı için toplanmıştı kalabalık. O zamanlarda pek görünmeyen iki metreye yakın boyuyla bu dev adam, vatana ihanetten asma, sürme ve dörde bölme cezasına çarptırılmıştı.
İngiltere’de 18. asrın sonuna kadar geçerli olan bu yaptırım, neredeyse engizisyon işkencelerine rahmet okutacak kadar vahşiydi. Wallace dışında V for Vendetta’nın ilham kaynağı Guy Fawkes ve Oliver Cromwell’in de sonu bu olmuştu. Gerçi Oliver şanslıydı, ölümünden sonra bu cezaya çarptırılmıştı.
Mahkumlar önce asılıyor, tam ölecekken indiriliyor, sonra cinsel organı kesiliyor, bağırsakları çıkarılıyor, kafası kesiliyor ve sonradan dörde bölünüyordu. Kurbanlara ölümden sonra da huzur yoktu, vücudundan kopartılan parçalar değişik yerlerde sergileniyordu.
Kafası Londra Köprüsü’ne asılan savaşçının kolları ve bacakları dört ayrı yerde sergilenmişti.
Kim bilir İngiltere Kralı Birinci Edward, belki de Wallace’ın bu kadar vahşi bir şekilde öldürülmesinin İskoç direnişçilerin savaşçı ruhunu parçalayacağını düşünüyordu. Oysa bu vahşet popüler bir askeri azizleştirmiş, asırlarca süren bir mücadeleyi başlatmıştı. Ne de olsa insanları parçalayarak özgürlük parçalanamazdı.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane