Sam Smith, ünlü “Jordan Rules” kitabında Jordan’ı öteki yıldızlardan ayıran şeyi en güzel şekilde ifade ediyordu:
“Play-off’lar Michael Jordan’ın sahnesiydi. Aynı anda hem Mick Jagger hem Michael Jackson hem Bob Hope hem de Frank Sinatra’ydı. Olağanüstü oyunu, büyük alkışlara mazhar olan tatlı bir melodinin bestekârıydı. Herkes zıplıyordu, herkes topu potaya yolluyordu fakat Jordan bunu bir stil, bir gülücük, bir ışık, bir pırıltı eşliğinde sahneye taşıyordu. Ve özellikle play-off, bunun zirvesiydi.
Bu doğru: Jordan’ın play-off performansı Shakespeareyen soneler gibiydi, güzel ve zamansız. Ve Shakespeare gibi, Jordan da mesleğinin en iyisiydi. Henüz ikinci sezonunda, kırık bir ayak nedeniyle 64 maç kaçırdıktan sonra doktorların tüm uyarılarına rağmen parkelere geri dönmeyi teklif etti. Bulls ve Jordan’ın yakın çevresi, geri kalan kısımda dinlenmesinin Jordan açısından daha iyi olacağını düşünüyordu. Öfkelenen Jordan, takımını sırf daha iyi bir draft pick’i alsın diye play-off’a gitmeyi istememekle suçladı. Kulüp sonunda zoraki şekilde Jordan’ın 15 maç kala parkelere dönmesine izin verdi. Play-off’a kalan Bulls’un daha sonra şampiyonluğa gidecek olan Boston Celtics’e karşı oynadığı ikinci maçta Michael Jordan tam 63 sayı attı. Larry Bird’ün meşhur sözü her şeyi yerli yerine koyuyordu: “Tanrı, bugün Jordan’ın bedeninde sahadaydı.”
Michael Jordan Legendary belgeseli:
Birinci Bölüm: The Birth
İkinci Bölüm: The Rise
Üçüncü Bölüm: The Champion (İlk kısım) (İkinci kısım)
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane