Kızları Maria’yı Fransa Kralı IV. Henry’ye veren Medici Ailesi, besteci Jacopo Peri’nin kapısını çalıyordu. Yeni bir tür üzerinde çalışan müzisyen düğün için kolları sıvıyor, Euridice adlı eserini bitiriyordu. 6 Ekim 1600’de Floransa’daki Pitti Sarayı’nın duvarları notalarla çınlıyordu.
Daha önce de olduğu gibi şair Ottavio Rinuccini ile beraber çalışan Peri, eserini kral ve kraliçeye ithaf etmişti. Orfeo, ölümsüz aşkı Euridice için cehenneme bile gidedursun, Henry Fransa’dan İtalya’ya gidememişti ya neyse. Zaten o zamanlarda vekaletle evlilik modası vardı.
Erken dönem Nuri Bilge Ceylan filmi gibiydi. Jacopo Peri esas oğlanı canlandırırken, müzikte yer yer kendisine el veren meslektaşı Giulio Caccini’nin ailesi değişik rolleri oynuyordu. Hattâ o gün 13 yaşında olan kızı Francesca kim bilir belki de bu yüzden kendi yapıtlarının peşinden koşacaktı. Evet, tarihin ilk kadın bestecilerinden biri olan Francesca Caccini de o gün sahne almıştı. Yıllar sonra kendi düğününe teşrif edemeyen Henry’nin, genç kadını o günlerin en iyi şarkıcısı ilan etmesiyse şeytanın takılacağı türden bir detaydı.
Her iki besteci de eserin kendi versiyonlarını bastırmıştı. Her ne kadar sahnede yan yana olsalar da aralarında tatlı bir rekabet vardı. Sanki yarışı kazananın uygarlık mirasına geçeceğini biliyorlardı…
Yarışın galibi, daha önce 1597’de de Rinuccini’nin sözlerini notalara döken Peri idi. Fakat ikisinin imza attığı, tarihin ilk operası olan Dafne zaman içinde kaybolurken, bugüne türünün ikinci örneği olan Euridice kalmıştı.
Georgia gazetelerine ve yasa dışı bahis bürolarına göre “Yılın Babası” ödülünün en büyük adaylarından biri olan, NBA’deki temsilcimiz Emre Yürüktümen’in yerine bakmam istendi bu hafta. Mevsimin ilk hastalığını karşıladığım böyle bir akşamda, 57. dakikada oyundan alınmayı adet edinmiş hücuma dönük orta sahanıza benzer bir katkı vermeyi amaçlıyorum: 1 puan.
Haftanın bankosu kim?
Liverpool gitgide tam teşekküllü bir Klopp takımına benzerken, iç sahada Hull’u ağırladıklarını gördüğümde heyecanlanıp Roberto Firmino’yu kaptan yapmak gibi düşüncelere kapılıyorum. Kubilay Kahveci’nin kehaneti belki bir hafta gecikmeli olarak gerçeğe dönüşecek. Küçük tasarruflar, marjinal kazanımlar peşindeki arkadaşlar için kötü gol atmayı beceremeyen Philippe Coutinho (8.1) her zaman geniş kuponlarda yer almalı. Swansea-Guidolin ilişkisinde sonun yaklaştığına dair haberler geliyor, Manchester City de acımıyor. Takım ekranınızı açtığınızda o mavilikten bir parça da olsa görüyorsunuzdur umarım.
Kaptan kim olacak?
Aslında Firmino’dan henüz vazgeçmedim ama size tavsiye verirken biraz daha temkinli yaklaşıp Kun Agüero diyeceğim. Pep de Çarşamba günkü Celtic maçından önce temkinli davranır ya da Kun’un yokluğunda hiç fena iş çıkarmayan Iheanacho’yu ödüllendirmek ister mi, orada bir rotasyon söz konusu olur mu? Bunları bilmiyorum. Ama içime kurt düştü bir kere. Muhabir arkadaşlarımız ise Kun’un onbire döneceğinden emin gözüküyorlar.
Tabii ben bu hafta wildcard kullandığım için böyle atıp tutabiliyorum. Cezalı olduğu haftalarda Agüero’yu elden çıkaranlar da şunu soruyor: Transfer hakkını kullanmaya, ceza ödemeye değer mi? Bence hayır, Zlatan’la bir hafta daha devam edebilirsiniz.
Kelepir?
Bu daha güzel bir sözcük değil mi ya? Sadece soruyorum.
Joshua King’i (5.5) aldım ben. Bournemouth gol sezonunu henüz açmadı. Beş haftada üç gol atmışlar,1 fikstürün de pek yardımı dokunmadı doğrusu. Bu hafta olmasa bile, önümüzdeki ay içinde oynayacakları Hull, Boro, Sunderland maçlarında birer ikişer üretime başlamalarını bekliyorum. Orada da güvendiğim isimlerden biri Norveçli kardeşimiz olacak. Solskjaer’in Manchester United menajeri olduğu, King’in de öndeki dörtlünün herhangi bir yerinde rotasyona girdiği bir bugünde daha mutlu olabilir miydim? Biraz da hastalıktan tabii bu sorular…
Sat sat sat!
Eden Hazard milli takımıyla iyi bir yaz geçirdi, beklendiği gibi Mourinho-Conte değişiminden olumlu etkilendi ve ilk üç maçındaki 25 puan için kendisine teşekkür ettik. Nitekim şu an için kadroların dörtte birinden fazlasında kendine yer bulmuş durumda. Yine de bugün Sánchez (11.0), De Bruyne (10.8), Hazard (10.0), Firmino (8.4) dörtlüsünün içinden doğru ikilileri bulmaya çalışırken elim Hazard’a bir kere bile gitmedi.
Denemeye değer
İki klas golcünüzün yanına düşük profilli bir başbakan mı arıyorsunuz? Bony, Benteke ya da (Kane’in sakatlığı sonrası) Janssen gibi alternatifler sayılıyor olsa da, yolun sonunda sizi Watford’ın iki forvetinin beklediğini göreceksiniz.2 Şöyle güzel, yemyeşil bir yola giriyorlar: Burnley (D), Bournemouth, Boro (D), Swans (D), Hull. Geçtiğimiz sezonun ilk devresinde yarattığı sansasyondan sonra kayıplara karışan Odion Ighalo’nun (7.3) yeniden form yakalayacağına inanıyor musunuz? Yoksa United maçında kaçırdığı golü mü gördünüz? O zaman Watford hücumuna girmenin yolu Troy Deeney (6.9) olabilir, cebinizde kalan 0.4 ile belki Amat’tan daha güvenilir bir defans alırsınız. (Koné? Collins?) Tabii Capoue üretime devam edecektir,3 Pereyra ve kanat beklerin de “tabela yapması” sürpriz olmaz. Ben hem Deeney’yi hem de Ighalo’yu aldım, bankada da gelecek hafta bu ikisinden Lukaku’ya çıkacak kadar bir para bıraktım. Bu hatalı stratejinin bir sonucu olarak, Pazartesi gecesini Burnley-Watford maçını izleyerek geçireceğim.
Avrupa Ligi maçlarıyla takvimin yoğunlaşması rotasyonları karıştırmaya, takım sayfanıza kırmızı/sarı ünlem işaretleri düşürmeye başlıyor. Eskiden Alex Ferguson’ın rotasyonu Manchester United’dan oyuncu seçmeyi zorlaştırırdı; bu yıl Avrupa’daki konumları ve Jose Mourinho’nun tutumu evdeki hesabı çok bozmayacak gibi. Perşembe günü kaybettikleri Feyenoord maçına, Manchester derbisinden sadece üç oyuncuyu (David de Gea, Eric Bailly ve Paul Pogba) koruyarak başladı Mourinho. Pep Guardiola’nın geçen haftaki üstünlüğü bu değişikliğe sebep oldu sanılmasın; Mourinho’nun maç öncesi yorumları durumu özetliyor:
“It is not the competition I want, it is not the competition the players want, but it is a competition where we are and that’s the reality.”
Haftanın bankosu kim?
Bugünkü Chelsea – Liverpool maçını bir kenara ayırırsak oligarşik büyükler, ortancalar ve Leicester’ın görece rahat bir fikstürü var bu hafta. Arsenal ve Manchester United’ın deplasmanda oynayacak olması elinizi geri çekmek için bir etken olabilir ama Manchester City, Everton, Tottenham ve Leicester için kolay geçilebilecek rakipler var. Leicester’a tekrar güvenmek için görmemiz gereken bazı şeyler var ve her yazıyı City ile bitirmek eğlenceli olmadığından benim tercihim Spurs olacak.
Kaptan kim olacak?
Sergio Aguero’nun cezası devam ediyor, Kelechi Iheanacho’nun henüz çok fazla FPL kadrosuna girdiğini tahmin etmiyorum, United’ın son bir haftası biraz endişe veriyor ve Eden Hazard geçen hafta çok kalp kırdı. Romelu Lukaku (£9.1) ise hat-trick ile geri döndü! Bu hafta kaptanlık pazubendi taşımayı hakediyor. Alternatifi Alexis Sanchez (£11.0).
Bargain?
Tam olarak bu başlığın karşılığı değil ama Philippe Coutinho ilk 11’e dönerken Daniel Sturridge’i kenara gönderecek ve hiperaktif Roberto Firmino gole bu kadar yakın kalmaya devam edecekse £8.4’lük fiyatı ile birçok orta saha oyuncusundan daha yüksek potansiyelli bir tercih. Sadio Mane (£8.9) ve Coutinho (£8.1) da fiyat/performansı iyi seçimler ama sorun Liverpool’un ön tarafında kimin kenarda oturmak zorunda kalacağını kestirebilmek.
Sat sat sat!
Sezon öncesi değerlendirmelerde savunmaya ilk yerleştirilen oyunculardan birisi Hector Bellerin’di (£6.5). Şu anda da takımların %26’sında yer alarak oyunun en çok seçilen üçüncü savunma oyuncusu. Fakat Arsenal ilk dört haftadan tek clean sheet çıkarabildi. Önümüzdeki 6 hafta Chelsea dışında çok ciddi bir rakiple oynamayacaklar ama Arsenal bir şekilde gol yemeyi başaracaktır. Kyle Walker, John Stones, Luke Shaw/Antonio Valencia, Leighton Baines gibi £5.5 bandının üstüne çıkmadan alabileceğiniz çok iyi savunmacılarla Bellerin’e yaptığınız gereksiz yatırımdan kurtulma şansınız var.
Muhtemelen bu haftayı sakatlığı sebebiyle kaçıracak olan David Silva’dan (£8.9) da vazgeçme zamanı gelmiş olabilir. 2014’teki gibi bir double-double sezon (10+ gol, 10+ asist) gelir diye umuyordum ama yaşasın yeni kral Kevin De Bruyne!
Denemeye değer
Christian Benteke’nin ilk maçının ardından Alan Pardew 4-2-3-1’e geri döndü. Bu değişiklik arkadaki Wilfried Zaha, Jason Puncheon ve Andros Townsend üçlüsünün değerini de arttırıyor. Nitekim Middlesbrough maçında Zaha hem gol attı hem de Benteke’nin golünde asisti yaptı. Son orta saha pozisyonu için listenin sonlarında çöplük karıştırmak istemeyenler için Zaha (£5.4) çok temiz bir seçenek.
Spending mental effort trying definitively categorize a Guardiola lineup as either 4231 or 4141 is kinda silly.
— Mike L. Goodman (@TheM_L_G) August 13, 2016
“Her ülke, sahada olan biteni farklı şekillerde ifade ediyor gibi gözüküyor. Aynı pozisyondaki bir oyuncu Almanya’da 6 numara, Arjantin’de 5 numara ve Barça’da 4 numara veya ‘pivot’ olarak biliniyor.4 Benzer bir durum, oyuncuların sahadaki pozisyonlarını göstermeye çalışan sayısal diziler esnasında da yaşanıyor. Guardiola, tüm bu şematikleri reddediyor ve onları ‘telefon numaraları’ olarak anıyor. Pep’in İspanya’daki 4-3-3’ü, bir Alman için 4-1-4-1 olabilir.”
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane