- Seçilen maç saatleri, bu maç haftasının en kısa yoldan ifadesi olmuş. İlk olarak, futbolla ilgisi olmayanların dahi haberdar edileceği “Mourinho, Guardiola’ya karşı” maçını izleyeceğiz. Birkaç sene için Manchester derbisi yerine bu hikâye ön planda olacak. Daha sonra Boro – Palace, Bournemouth – West Brom, Burnley – Hull gibi kısır eşleşmelerin toplandığı bir öğleden sonra fikstürü var. Bu takımların taraftarları haricinde kimse bu maçları izlemeyecek. Günün kapanışı, haftanın rating yönü en yüksek ikinci karşılaşması Liverpool – Leicester ile olacak. Buraya kadar olan maçlarda, net bir şekilde ağır basan bir taraf olduğunu düşünmüyorum. Pazar günü ise tek maç var ve Chelsea, Swansea deplasmanına çıkıyor. Haftanın en dengesiz eşleşmesinin bu olduğunu düşünüyorum. Tarafsız izleyici için bazen tek taraflı maçlar da keyifli olabilir. Pazar günü, bir senelik tatilin ardından geri dönen Hazard’ı ve ligin en hazır takımı Chelsea’yi izlemek için ekran başına geçeceğiz. Bu hafta için favorim Chelsea.
- Chelsea’nin yaz dönemi belirsizliklerle doluydu. Uzunca bir süre Diego Costa’nın ayrılacağı konuşuldu. Oscar’ın Conte’nin sistemine uymadığı ve İtalya’ya transfer olacağı yazıldı. Oscar’ın uymadığı bu sistemden, takımdaki oyuncular 4-2-4 şeklinde bahsettiler. Oscar, “Antrenmanda her gün bunu çalışıyoruz ve daha iyiye gideceğiz” dedi. Ama gidemediler. İşler ancak Amerika turunda rayına oturdu. Conte, burada 4-2-4’ten vazgeçti ve 4-1-4-1’i tercih etti. Kante’nin takıma girişiyle de Oscar ve Costa kendi yerlerini buldular.
- Bunları niye anlatıyorum? Conte’nin denemeleri süresince 4-2-4’ün bu kadar gündemde kalması oldukça ilginçti. Burada İtalya’nın 4-2-4 olarak ifade ettiği iki enerjik kanat oyunculu ve iki forvetli yapının, İngiltere’nin geleneksel 4-4-2’sinden pek farklı olmadığını anlamış olmalısınız. Conte de bunu biliyor. Juventus’u çalıştırdığı dönemde, “Eğer en başta 4-2-4 yerine 4-4-2 deseydim, herhangi bir ‘yenilik’ten bahsediyor olmayacaktık” diye konuşmuş. Sahada olan biteni yorumlamaya çalışırken, numaralara çok fazla ve içi boş bir önem atfedebiliyoruz. Ligin açılış haftasında, Manchester City’nin 4-2-3-1 mi, yoksa 4-1-4-1 mi oynadığını tartışan insanlar gördüm. Bu gerçekten çok manasız. Bu küçük Pep Guardiola Özel bölümünü, Pep Confidential’dan bir alıntıyla noktalıyorum.
“Her ülke, sahada olan biteni farklı şekillerde ifade ediyor gibi gözüküyor. Aynı pozisyondaki bir oyuncu Almanya’da 6 numara, Arjantin’de 5 numara ve Barça’da 4 numara veya ‘pivot’ olarak biliniyor. Benzer bir durum, oyuncuların sahadaki pozisyonlarını göstermeye çalışan sayısal diziler esnasında da yaşanıyor. Guardiola, tüm bu şematikleri reddediyor ve onları ‘telefon numaraları’ olarak anıyor. Pep’in İspanya’daki 4-3-3’ü, bir Alman için 4-1-4-1 olabilir.”
- Maça ekstra heyecan katmak için kaptanımı Zlatan Ibrahimovic olarak seçeceğim. Ayrıca Guardiola’nın takımına gol atma fırsatını kaçıracağını da sanmıyorum. Maçın fazla yakın geçeceğini düşünenler ya da takımında Zlatan olmayanlar (ben bile Rooney’i satıp aldım) gönül rahatlığıyla Hazard’a yönelebilir diye düşünüyorum.
- Kelepir oyuncular arasından favorilerimiz Kingsley ve Jakupovic, önümüzdeki haftalarda ilk 11’deki yerlerini kaybedebilir. Sezona iyi başlayan Capoue, Diomande gibi oyunculara açıkçası uzun vadede pek güvenmiyorum. Hâlâ 4.5 bandında olan Evans’a ise sonsuz güveniyorum. Kulübe için 4.4’ten orta saha arayışında olanlar de Roon’u transfer edebilirler. West Ham’ın nispeten kolay fikstürünü düşünüp 4.6’dan Collins’e de şans verebilirsiniz. Ben vermedim.
- Bu hafta ilk iş olarak Agüero’yu kadrodan çıkarmamız gerekiyor. Hazır fiyatı da henüz yükselmemişken, iki hafta boyunca kulübede oturtmak için mantıklı bir açıklama bulamıyorum. Genel prensip olarak, heyecan yaratan yeni transferlere hemen atlamamak en doğrusu gibi geliyor. Özel bir örnek vermek gerekirse, fiyatı ideal olmasına rağmen Wilshere gibi bir piyangoya girmeyi düşünmüyorum. Bir de, Alonso transferi sonrası Ivanovic’in geleceğinin tehlikede olduğu söyleniyor. O gün belki henüz gelmemiştir ama şimdiden aklınızın bir köşesinde bulunmasında fayda var.
- Everton’ın sayfasını açtığınızda gördüğünüz herhangi bir oyuncuyu denemeye değer bulabilirsiniz. Fiyatları fazlasıyla uygun ve harika bir fikstür geliyor. Koeman’ın önce savunmayı düzene sokacağını okuyoruz. 5.0’ten Stekelenburg ve Martinez sezonu sonrası 5.5’e kadar düşen Baines bence harika tercihler. Barkley konusunda ise kararsızım ve onun yerine Lukaku’yu tercih ettim. Fiyatı daha da yükselmeden Sterling’i bir an önce kadronuza katmak isteyebilirsiniz. Ben sakatlıktan dönecek oyuncuları ve dolayısıyla da takımın değişecek dinamiklerini düşünüyor, henüz tam olarak güvenemiyorum. Son olarak, bir gözünüz de Arsenal’de olsa iyi olur. Xhaka’nın büyük katkısıyla, geçen sezon bu dönemden beri gördüğüm en iyi futbolu oynadılar. Belki sadece bir yarı sürdü ama harikaydı. Ritim buluyorlar ve kolay bir fikstür yaklaşıyor. Alexis, Özil gibi olağan şüpheliler haricinde Walcott da ilgimi çekiyor.