“Şurası açık ki, W’deki spor hayatının temel örgütlenmesinin (bu örgütlenmeye ilişkin en basit örnekleri verecek olursak, köylerin varlığı, takımların oluşumu, eleme yöntemleri) biricik amacı rekabeti kızıştırmak, ya da, böylesi kulağa daha hoş gelirse, zaferi yüceltmektir. Bu açıdan, denebilir ki, W ile rekabete girebilecek hiçbir insan toplumu yoktur. Burada yasa struggle for life esasına dayanır; dahası mücadele o kadar önemli değildir, W erkeklerine hayat veren şey Spor için Spor aşkı, başarı için başarı aşkı değil, zafer susuzluğu, ne pahasına olursa olsun zaferdir. Statlardaki seyirci bir Atletin kaybetmiş olmasını asla bağışlamaz ama galiplerden de alkışlarını esirgemez. Galipler çok yaşasın! Mağlupların vay haline! Bir köyün yurttaşı olan profesyonel bir sporcu için zafer, olası tek çıkış, tek şanstır. Her düzeyde zafer: kendi takımı içinde, diğer köylerle karşılaşmalarda, son olarak da ve özellikle Oyunlarda.
W toplumunun diğer ahlaki değerleri gibi, zaferin bu yüceltilişi de günlük hayatta somut ifadesini bulur: Muzaffer Atletler şerefine muazzam törenler verilir. Doğru, galipler her yerde kutlanır, podyuma çıkarlar, milli marşları çalınır, madalyalar takılır, heykelcikler, kupalar, beratlar, taçlar verilir, doğdukları şehirde şeref yurttaşı payesi, hükümetleri tarafından nişanlar verilir. Ama bu kutlamalar ve onurlar, W Ulusunun kendine layık olanlara yaptıkları ve verdikleri yanında hiç kalır. Her akşam, gün içinde yapılan yarışmalar ne olursa olsun, her serinin ilk üçü, podyuma çıktıktan sonra, kalabalık tarafından uzun uzun alkışlandıktan sonra, kalabalık onlara çiçekler, konfetiler, mendiller attıktan sonra, resmi hattatların elinden başarılarını ölümsüzleştiren armalı beratı aldıktan sonra, köylerinin sancağını olimpiyat direklerinin tepesine çekme şerefli ayrıcalığını elde ettikten sonra, önlerinde meşale taşıyıcılar ve bayrak taşıyıcılar, güvercin uçurucular ve bando takımları olmak üzere, ana stadyumda kendileri için görkemle ve cömertçe hazırlanmış geleneksel davetin verileceği büyük salonlara kadar götürülürler. Eşofmanlarını çıkarırlar, muhteşem bir kostüm seçmeye davet edilirler, işlemeli bir giysi, şeritleri ışıldayan bir pelerin, nişanlarla süslü parlak renkli bir üniforma, bir frak, göğsü, yakası ve kolları dantelden bir cepken. Huzurlarına çıkarıldıkları Görevliler, onları kutlayarak kadehlerini onların sağlığına kaldırırlar. Şereflerine kadehlerin kaldırıldığı, konuşmaların yapıldığı ve içkilerin yere saçıldığı coşkulu bir sele kapılırlar. Şölen çoğu zaman gün ağarıncaya kadar sürer. Onlara en leziz yemekler, en başa vuran şaraplar, en nefis soğuk etler, en ağızda eriyen tatlılar, en sarhoş edici alkoller sunulur.
Büyük Oyunlar sırasında kutlanan şenlikler elbette ki klasman şampiyonalarının veya yerel şampiyonaların galipleri için verilen şenliklerden daha büyük ve şaşaalıdır. Ama bu fark, ne kadar belirgin olursa olsun, W’de geçerli olan değerler sistemini anlatmaya yetmez. Buna karşılık, çok daha anlamlı olan, hatta W toplumunun en özgün özelliklerinden birini oluşturan şey, mağlupların bu şenliklerden dışlanmaları değil –bu adil bir davranıştır– akşam yemeğinden düpedüz mahrum bırakılmalarıdır. Aslında şurası açık ki, eğer hem galiplere hem mağluplara yiyecek verilseydi, galiplerin tek ayrıcalığı, gündelik bir yemek yerine daha nitelikli yiyecek, bir bayram yemeği elde etmeleri olurdu. Organizatörler, haklı olarak, belki bunun Atletlere yüksek düzeydeki rekabetler için gerekli mücadeleciliği vermeye yetmeyeceğini düşündüler. Bir Atletin kazanması için, öncelikle kazanmayı istemesi şarttır. Atletin kişisel şan kaygısı, isim yapma arzusu, ulusal gururu, güçlü itici güçlerdir kuşkusuz. Ancak, en hayati anda, insanın elinden gelenin en iyisini yapması gerektiği sırada, gücünün ötesine geçmesi ve zafere ulaşmasını sağlayacak enerjiyi son bir hamleden alması gerektiği anda, o sırada kazanılması söz konusu olan şeyin temel bir hayatta kalma mekanizmasına, neredeyse içgüdüsel hale gelmiş bir savunma refleksine bağlı olması yararsız değildir. Atletin zaferinin ucunda elinde tuttuğu şey, en güçlü olmanın itibarından –bu ister istemez geçerlidir– daha fazlasıdır, sırf bu fazladan yemeği elde etmekle daha iyi bir fiziksel kondisyona sahip olma garantisidir, daha iyi bir beslenme dengesine ve dolayısıyla daha iyi bir forma sahip olmanın kesin inancıdır.”1
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane