Palomar romanının 23. sayfasında şöyle bir şeyler karalar Italo Calvino:
“…Ama Bay Palomar’ın içinde, her şeyin bir başka türlü, bir düğüm gibi, bir pıhtı gibi, bir birikinti gibi var olduğu bir nokta kalıyor: Burada olduğun ama olmayabileceğin duygusu, olmayabilecek, ama olan bir dünyada.
(…)
“Burası benim yerim, -diye düşünüyor Palomar- kabullenmek ya da karşı çıkmak söz konusu değil, çünkü yalnızca burada var olabilirim.” Ama, ya yeryüzündeki yaşamın yazgısı önceden çizilmişse? Ya ölüme koşuş, her türlü geciktirme olasılığından daha güçlü olursa?”
Rivayet odur ki, roman piyasaya sürüldükten kısa bir süre sonra, o zamanlar henüz 27 yaşında bir az ünlü olan Lars von Trier, yine o aralar yeni çıkan İnce Memed’in üçüncü cildini almak için gittiği Mephisto’da tesadüfen Calvino’nun bu incecik romanını görür. Roman ilgisini çeker ve alıp okumaya karar verir. O sıralarda Kocamustafapaşa’da eski bir apartmanın bodrum katında ikamet eden Trier, romanı öylesine beğenir ki, evine gitmek için bindiği 35C daha ineceği durağa varmadan okuyup bitirir. Ertesi gün ilk işi, Calvino’nun diğer romanlarını da almak olur. Ve yine bir çırpıda hepsini okur.
İleride çekeceği filmler için de kendisinden epey ilham aldığını düşündüğü Calvino’ya teşekkür etmek ister, Trier. Fakat bu, o vakitler o kadar kolay bir şey değildir. Calvino’nun mail adresini ([email protected]) bulsa da, o yıllarda askerler her şeyi olduğu gibi interneti de yasaklamışlardır ve Turgut Özal seçimleri henüz kazanmıştır. Yine de Trier işini bilir, bir senesini de alsa, sonunda Calvino’nun Siena’daki ev adresini bulur ve mektubunu yazıp, postalar:
“Sevgili Calvino, seni ve kitaplarını canımdan çok seviyorum. Ama Palomar’ı yazmasaydın sikimde olmazdın. Siksen okumazdım kitaplarını. Sevgiler, Lars von Trier.”
Calvino, Trier’in bu mektubuna bir cevap yazmaz. Zaten bir sene içinde de bir beyin kanaması geçirip ölür.
Seneler sonraysa, bir kış gecesi Trier, Tarabya’daki evinde oturmuş televizyonda ilk kez gösterilen dünyanın sonu hakkında güzel bir film izlerken, aniden kapı çalınır. Kapının gözünden bakar, kimseyi göremez. “Kim o?” der, cevap alamaz. Sonunda kapıyı açar ve paspasın üstünde bir not bulur:
“Olmasaydım, ne güzel yazardım! Beni bir tek sen anladın, sen de yanlış anladın. Sevgiler, Calvino.”
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane