Matrak oyunu, ahşap bir sopa ve yastığa benzeyen bir kalkanla oynanırdı. Sopalar şimşir ağacından imal edilir, içi keçeyle doldurulmuş yastıklarsa deriyle kaplanırdı. Oyunun yegane amacı vardı: rakibe vurmak. Matrakçılar adeta dans edermişçesine ahenkli adımlarla hareket ederler, gelen darbelerden kıvrak hareketlerle kaçarlardı.
Kanunî devrinin renkli simalarından Nasuh Efendi’nin matrak oyununu icad ettiğine dair garip bir rivayet var. Oysa matrağın kökleri muhtemelen Mısır’a dek uzanıyor.1 Askerlerin savaşlara hazırlanması amacıyla oynandığı için zamanla İstanbul talimhanelerinde rağbet görür olmuş. Evliya, matrak oyununun yüzaltmış bendi olduğunu söylüyor; kesme, sürme, bağal, haddâd, muhâlif, gazel, kulak, serre, zîr, rehâ, fidye, topkafa, hevâkes, cângûş… Farklı savaş aletlerine (kılıç, gürz, balta…) benzeyen sopaların ve farklı ağırlıklardaki kalkanların kullanıldığını tahmin etmek zor değil. Fakat saydığım disiplinlerin ne olduğuna dair hemen hiç bilgi yok elimizde.
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde devrin meşhur matrakçılarından da bahsediliyor:
Taslak Kaptan: Yiğitlik davasıyla İran’dan dört kâmil matrakbâz geldi. Hep beraber Taslak Kaptan’a hamle ettiler. Taslak Kaptan dördüne de matrak yetiştirince kaçıştılar.
Cin Ahmed: Sultân Bâyezîd Meydânı’nda kârhâne sahibiydi. Cin Ahmed’e denk bir pehlivân bulunmazdı.
Murâd Hân (IV. Murâd): Üstâd-ı kâmil bir matrakbâzdı. Her üstâdın bir zaafını bulur, “matrak-tırak” deyu bağırıp rakibine vururdu. Ammâ matrakbâzlık yüzaltmış benddir, Murâd Hân ancak yetmişini bilirdi.
Baba Arab: Matrağın yetmişyedi bendini bilen cesur ve yiğit bir matrakbâzdı.
Daha çok matrakbâz vardır. Eğer bildiğimiz her mâhir matrakbâzı buraya yazsak, seyâhat edecek vakit kalmazdı.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane