2010 yılının Mayıs ayında, FA Cup finalinde Kevin-Prince Boateng, Chelsea’de oynayan Michael Ballack’ın bileğine sert bir darbe indirmişti. Almanların prensi, en tecrübeli ve en güvendikleri oyuncuları Ballack, Dünya kupasına sadece 1 ay kala, 2 ay antrenman bile yapamamasına sebep olacak şekilde sakatlanmıştı. Kadrosu genç ve tecrübesiz isimlerden oluşan Alman milli takımı, ülke dışında oynayan tek oyuncusunu da kaybetmişti. Joachim Löw ise kimilerini şaşırtan bir tercihle Ballack yerine 23 yaşında, Stuttgart’ta oynayan Sami Khedira’yı tercih etti. Bu tercihe şaşırmayan belki de tek grup Stuttgartlılardı. Sami Khedira daha 20 yaşındayken, alt yapısında1 yetiştiği VfB Stuttgart’la Bundesliga şampiyonluğu yaşamıştı. Üstelik bu şampiyonlukta sadece gelecek vadeden genç oyuncu olarak değil, takımın en önemli oyuncularından biri olarak yer almıştı.
2010 Dünya kupasında Ballack gibi yüksek kalitede bir oyuncunun yerine oynayan Khedira, daha ilk turnuvada onun unutulmasını sağladı. Son maçta Uruguay karşısında attığı galibiyet golü Almanya’ya dünya üçüncülüğünü getirirken, Ballack döneminin bittiğini de resmileştiriyordu. Khedira ertesi sezon daha 22 yaşında kaptanlığa yükseldiği Stuttgart’tan ayrıldı ve dünyanın en büyük takımlarından Real Madrid’in yolunu tuttu. Burada 2010/11 sezonunda İspanya kupası, bir sene sonra da lig şampiyonluğu yaşadı. 2012 Avrupa kupasında ise yarı final oynayan Alman milli takımının vazgeçilmez oyuncusu konumundaydı.
Khedira, sahada bazen varlığı bile hissedilmeyen ama her zaman doğru zamanda, doğru yerde durmasını bilen, oynadığı takımların hep en istikrarlı ve önemli isimlerinden olmuş bir futbolcu. Tekniği aslında ortalamanın üstünde olsa da birlikte oynadığı Ronaldo veya Mesut gibi oyuncuların gölgesinde kaldığı bir gerçek. Fakat gerek milli takımda gerekse Real Madrid’de aldığı sorumluluk sadece gol atmanın veya estetik futbolun çok ötesinde. Khedira kendi oyun tarzını ve saha içindeki görevini, 2012 Avrupa kupasında Yunanistan’a attığı gol üzerine verdiği bir röportajda, yine en güzel kendisi anlatıyor:
Sahadaki asıl sorumluluğum gol atmanın veya asist yapmanın ötesine geçiyor. Benim ilk görevim orta sahada oyunun akışını iki yönlü kontrol etmek.2 Saha içinde dikkat çekmeyen birçok olay içinde yer alıyorum. Bu nedenle futbolcuların ve takımların taktiksel gelişimlerini, saha içi dizilişlerini sürekli takip etmek zorundayım.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane