Christian Petzold hakkında bir şeyler yazmaya niyetlenip Gespenster ve Wolfsburg’u yeniden izlememle noktalanan gecelerin ardından, bu sefer serbest çağrışımın kollarında başka bir yere sürüklenmiş buldum kendimi. Barbara’nın, Kara Kartal’ın Fransa-Almanya dostluğunun simgesi haline geliş hikayesinde.
1964’te o dönem Göttingen Gençlik Tiyatrosu’nun müdürü olan Hans-Günther Klein, Fransa’da ünlü şansoncu Barbara’yı izledikten sonra onu şehirlerinde ağırlamak ister. Paris’te bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Barbara, 10 yaşındayken Nazi işgaliyle tanışmış ve 1944’e kadar şehrin nispeten güvenli bölgelerinde Vichy milislerinden saklanmıştır. Bu teklifi doğal olarak soğuk karşılar ve reddeder. Fakat bir gün sonra kararını değiştirip, gönülsüzce de olsa Göttingen’de konser vermeye yanaşır. Sahneye çıktığında kuyruklu piyanosunun hazır olmasını istediğini belirtir. Konser günü gelmiştir, fakat tiyatroya adım attığında karşısında gördüğü bir duvar piyanosudur. Barbara sinirden küplere biner ve dönmemek üzere kulise gider. Klein her şeyi dener ama şehirde bir kuyruklu piyano olduğundan bile emin değildir. O sırada öğrencilerden birkaçı, Barbara’nın istediği tipte bir piyanoya sahip yaşlı bir kadından söz eder. Yaşlı kadın bulunur, piyano tiyatroya getirilir. Bu seferberliği gördükten sonra Barbara, iki saat gecikmeli de olsa sahneye çıkmayı kabul eder. Seyirciler birkaç saat önce hoşnutsuzluğunu ifade ederken kendini hiç sakınmayan Barbara’yı, Fransa’da dahi görmediği bir alkışla selamlar.
Gerek seyircinin, gerekse de konseri organize etmeye çalışanların davranışlarından etkilenen Barbara şehirde bir hafta daha kalmaya karar verir. Tiyatronun bahçesinde yukarıdaki şansonu yazmaya başlar ve gitmeden önceki gece verdiği konserde tamamlanmamış da olsa bestenin bu ilk halini çalar.
“Ne diyeceklerini bilemediklerinde
Sadece durur ve gülümserler,
Ama biz onları yine de anlarız
Göttingen’in sarı saçlı çocuklarını
Buna şaşıp kalanların olması acı
Ama beni bağışlasınlar:
Çocuklar hep aynı
Paris’te veya Göttingen’de
Kanın ve nefretin dünyada hüküm sürdüğü
O günlere geri dönmeyelim
Çünkü sevdiğim insanlar var
Göttingen’de, Göttingen’de
Ama savaş çanları çalar da
Silahlar yeniden kuşanılırsa
Kalbimden bir gözyaşı dökülecek
Göttingen için, Göttingen için”
Barbara’nın ölümünün ardından bu eseri politikleştirmek isteyenler de çıkar. De Gaulle-Adenauer arasındaki Elysée Antlaşması’nın 40. yıl dönümü kapsamında Versay Sarayı’ndaki konuşmasında dönemin şansölyesi Gerhard Schröder, Göttingen’den alıntılar yapar. Halbuki otobiyografisinde tiyatrodaki o geceye yer veren yüce gönüllü Barbara, notun sonuna şöyle eklemiştir:
“Bu şansonu Hans-Günther Klein ve beraberindeki on tiyatrocu çocuğun sabrına ve azmine, yardımımıza koşan yaşlı hanımefendiye, Göttingen’in sarı saçlı çocuklarına ve barışa duyulan derin bir arzuya borçluyum. Barışa, ama unutkanlığa değil.”
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane