Geçen sene bugünlerde Houston’daki NCAA dörtlü finali için geri sayım yaparken Büyük Dans aslında son saniye basketleri, Cinderella hikayeleri ve -Louisville’in Kenneth Faried ve tayfasına kaybettiği ilk tur mücadelesini de içeren- büyük hayal kırıklıklarıyla en iyi figürlerini harcamışa benziyordu. Butler’ın hikayesi 2010’daki kadar şatafatlı değildi, VCU’nun tavanına ulaştığı açıktı. Kentucky ise planladığından bir sene önce Final Four görmüştü ve sonuç ne olursa olsun John Calipari kampüste kral gibi karşılanacaktı. Manşetleri hala Kembamania fenomeni süslüyordu ama Big East turnuvasından bu yana ziyadesiyle bayatlamıştı. Gerçekten de vadettiğinden fazlasını vermeyen bir hafta sonu ve tarihin en çirkin finallerinden biriydi bizi bekleyen.
Bu sene New Orleans’a giden yol ise daha farklı seyredemezdi. Belleklerdeki tüm kalıntılar son saniyelerdeki sakar kahramanlık çabalarına ait. Erken gelen gece yarısında kaybolan birkaç Külkedisi çoktan unutuldu. Neyse ki önümüzde duran menü esaslı bir ziyafetin habercisi ve ağızlardaki buruk tatla birkaç gün daha dolaşmayı kimse dert etmiyor. Ohio State-Kansas eşleşmesi, ülkenin en dominant iki uzununun nihayet er meydanına çıkacağını müjdeliyor. Son yıllardaki geleneğin bir parçası olarak yine en yetenekli çocukları kadrosunda barındıran Kentucky de burada ve ağır favori. Yeteneğin emekle alt edildiğini defaatle gördüğümüz bir sahnede, ülkenin en sert takımlarından Louisville’e rakip olmak her takım için rahatsız edici olurdu. Calipari’nin ve Lexington kampüsünün, Cumartesi gecesi onları bekleyen rakip için sakladıkları kelime ise muhtemelen ‘rahatsız edici’ değil.
Yeni bir rekabet dosyasına girişmek için erken, çok şükür ki YouTube var. Mavi çayırların kralı olmak için savaşacak iki takımın hikayesini sezon başında Adam Lefkoe belgeselleştirmişti. “Denny Crum is not walking through that door.”
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane