Cuma günü aktiviteleri geride kaldı. Yeni format, kimilerine göre hikaye açısından zayıf kalsa da rekabetçi bir ilk ürün sundu. Rookie-Soph maçları bizim gibiler için oyuncunun kumaşını görmek için bir fırsat yaratmıyor, fakat daha uzaktan takip edenler için bu amaca hizmet ediyor olabilir. Benim içinse bu maçların en güzel yanı, genç oyuncuların karakteri için bir indikatör görevi görüyor olması. Ekseriyetle üst sıradan, kötü takımlarca seçilmiş oyuncuları barındıran bir maç. Yani bu onların karşılaştığı ilk gerçek test.1 Kendisini bu maçın üzerinde gören ve bir an önce pazar günkü ana yemeğe geçmek isteyenler. Bu işe liseden arkadaşlarla yeniden bir araya gelme olarak bakabilen ve ortamın keyfini çıkarmaya çalışanlar. Takımlarında buldukları fırsattan yetinmeyip, burada repütasyonlarını yukarı çekmek için çaba harcayan ve “Bay Ciddi” takılanlar. Daha bir sürü özellik… Genel menajerlerin yakından incelemesi gereken maçlar aslında.
Cuma gününün bu anlamını düşündükçe, meramımı somutlaştırmak adına 2003’ten bir hatırayı çağırıyorum. Sokakta yaygın bir hareket olduğunu biliyorum ama jenerasyonun en iyi oyuncularını karşı karşıya getirmeyi amaçlayan bir sahneye taşınıyor. Küçük düşürme eylemi, ilk planda bir ‘kurban’ ve onu ‘kurban’ olarak niteleyen bir dış göz gerektirir. Duayen Murat Murathanoğlu’nun YouTube favorilerinden olduğunu tahmin ettiğim yukarıdaki videoyu izlediğinde, kaç kişi gerçekten Carlos Boozer’ın durumuna acıyor? Kaç kişi Jason Richardson adına utanıyor? Bu basit soruda hangi saflarda yer aldığınız bile hakkınızda çok şey söyleyebilir. Boozer bu hareketten sonra belki o meşhur sosyal merdivende birkaç basamak aşağı inmiştir. Ancak içeride bu harekete karşı gösterdiği kadar duyarsızsa, gerçekten küçük düşmüş sayılır mı? Yıllar sonunda J-Rich’in yeni nesil yıldızların tepeden bakan bir şekilde kullandığı “dunk contest type of guy” tanımının karşılığı haline gelmesi, öte yandan Boozer’ın sıkça tartışılan oyununa rağmen iki kez All-Star hafta sonunun ana yemeği için davet almış olması yeni bir boyut katıyor olabilir mi?
Dün gecenin en çok konuşulan hareketlerinden biri Greg Monroe’nun top çalmasıydı herhalde. Maçın sonucu belli olmuştu ve John Wall önderliğinde iş, son yıllardaki rutinin bir parçası olarak, smaç yarışmasına dönmüştü. Daha önce J.R. Smith ve Andre Iguodala’dan gördüğümüz, her ikisine de ödül getirememesiyle ‘lanetli smaç’ olarak anılan smacı tekrarladıktan sonra içimden şunları geçiriyordum: “Wall bunları yapabiliyorsa, neden smaç yarışmasında değil? Michael Jordan ve Dominique Wilkins’in içinde bulunmaktan gocunmadığı bir yarışmaydı bu. Şimdi 25 yaşında adamlar, ne akla hizmet bunun yeterince ‘havalı’ olmadığına karar veriyor?” O sırada Wall yeni bir smaç hazırlığında topu havaya dikti, hareketini tamamlamak için hazırlanırken de Monroe araya girdi ve şovu durdurdu.2 Monroe’nun hareketine gereğinden fazla anlam yüklüyor gibi görünebilirim. Onun bunların hiçbirini düşünmediği ve sadece canının sıkıldığını biliyorum. Wall’un biraz kızdığını görebiliyoruz, sokakta da böyle oyun bozanlar bazen can sıkar. O andaki düşüncelerime paralel olarak, benim hoşuma gitti. Ama kimse küçük düşmedi. Monroe yaptığı bu küçük oyun bozanlıktan eğlenmiş gibiydi. Şimdilerde içinde bulunduğu Wizards adındaki sirkin psikolojisini etkilediği açık olan Wall da, 4-5 sene sonra iç huzura kavuştuğunda muhtemelen görüntülere bakıp gülecektir.
Richardson ile Boozer arasında yaşanansa benim ağzımda daha buruk bir tat bırakmıştı. Dün ESPN 2’de yayınlanan Basketball’s 101 Disrespectful Moments içerisinde Pekin 2008 öncesinde bir antrenmanda LeBron James’in, bir fast break pozisyonunda Kobe Bryant yalnız başına smaca giderken arkasından koşup koyduğu blok vardı mesela üst basamaklarda. Kelimenin gerçek anlamında yukarıdaki, o listeye girmeyi daha çok hak ederdi. Bahsettiğimiz belki bir ‘Les femmes tondues’ ya da yukarıdaki karedeki gibi bir şey değil, ancak basketbol sahasında bulabileceğiniz en yakın şeylerden. Bu tip bir şeyi sokakta yapmakla, gözlerin üzerine çevrilmesini sağladığın ilk fırsatta yapıyor olmak da ayrı bir tatsızlık katıyor benim adıma. Just sayin’…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane