Skip to content

Liverpool – Manchester United

Sezon başından beri galibiyet alamayan Liverpool'un geleceğine bir bakış.

Pazar günü Liverpool için tarihinin kötü başlangıçlarından birini yaşadığımız 2012-13 sezonunun Anfield’deki ikinci derbisini de izlemiş olduk. Artık fikir beyan etmek için çok erken değil!

31 Ağustos “transfer deadline” gününden beri aceleci olmamak gerekiyor diye düşünsem de dünkü maçtan sonra sezonun resmini görmek çok zor görünmüyor. Liverpool transfer sezonunda aldığı kararlarla kendi işini fazlasıyla zorlaştırdı. Lucas Leiva’nın sakatlığı sonrasında yeni bir oyuncu almayarak orta sahanın ortasında risk aldılar. Dahası forvet mevkiinde takviyeye ihtiyaç duyarken ellerindeki forvet oyuncusunu da kaybettiler.

Her şekilde zor olan işlerini bu iki kararla daha da zorlaştırdıklarını düşünüyorum. Yine de bugün bütün zorluklarının içinde geleceğe ümitle bakmak için nedenler var.

Tabii ki Andy Carroll’dan başlamak gerekiyor. Brendan Rodgers onun hakkında karar verirken tam olarak ne düşündü bilemiyorum. Yaptığı açıklamalara bakacak olursak yeni bir golcü alabileceğini hesaplamış. Ancak Andy Carroll’ı kadroya dahil eden transferin son günü çılgınlığı bu kez Clint Dempsey’i Liverpool yerine Spurs’e götürdü. Tabii bunun hayır mı şer mi olduğunu zaman gösterecek. Dempsey 30 yaşına merdiven dayamış potansiyeli sınırlı bir oyuncu. Uzun vadede Liverpool bu alışverişte kazanan taraf olabilir. Ancak şurası bir gerçek ki şu anda Luis Suarez sakatlansa ya da geçen yıl aldığına benzer bir ceza alsa, Liverpool rakip kaleye gitmekte çok zorlanacak. Bir teknik direktör bu tip bir risk ile yaşamaması gerektiğini bilmeli.

Brendan Rodgers bu durumda Liverpool Football Academy’e başvurdu. Academy bildiğimiz gibi Avrupa’nın en iyilerinden. Hatta geçtiğimiz yıllarda verdiği bir röportajında Guardiola, La Masia’nın tek rakibi olarak nitelendirmişti. Ancak ne kadar yetenekli olsalar da gençler yine gençler. Dün bunu bir kez daha gözlemledik.

Liverpool 11 kişi olduğu bölümde rakibine karşı etkili ve üstün göründü. Pozisyonlar yakaladı. Maç öyle devam etseydi kazanma şansı yüksekti. Ancak Shelvey gerçekten olduğundan çok daha vahşi bir makas görüntüsünü verince her şey değişti. Ferguson gerekli hamleleri yaptı ve geriye düşmüş olmasına rağmen maçı istediği skorla bitirdi.

Burada Brendan Rodgers’ın bazı hatalar yapmış olduğunu tartışabiliriz. Ancak bana göre asıl hatayı genel programını hazırlarken yaptı. Shelvey ve Sterling’i bu gergin yarışın içine henüz sezon başında atmak böyle bir maçta 10 kişi kalmak demek olabiliyor. Futbolun içinden gelen birisinin bunu bilmesi gerekir.

Geleceğe bakmak adına Liverpool’un gençleri hakkında kısa değerlendirmeler yapmak istiyorum. Kenny Dalglish döneminden beri izlediğimiz genç oyuncuların tamamı gerçekten çok etkileyici. Bugünlerde yıldızı parlayan isim Raheem Sterling. Sahadaki duruşu ve kendine olan inancı çok etkileyici. Manchester United karşısında maçın dönmesinin nedenlerinden birisi de onun dışarı alınmasıydı. Çıkmadan önceki birkaç dakikada üst üste toplar kaybetmiş olsa da içinde bulunduğu baskı altında risk almaya devam etmesi çok etkileyiciydi. 2002 Dünya Kupası’nda 10 kişi kalmasına rağmen 1-0 geriden gelerek maçı 2-1’e getiren ve İngiltere’yi eleyen Brezilya milli takımında benzer bir oyuncu izlemiştim. İsmi Ronaldinho idi.

Dün sahaya sürülen bir başka isim ise Suso. Dün Downing neden kadroda değildi, Suso sahaya girmeli miydi bunları tartışmak gerekiyor. Ancak bu tartışma Suso’nun bariz potansiyelini gölgelemez. Futbola yatkınlığı Messi-David Silva’yı andırıyor. Zaten u-20 seviyelerinde çok başarılı olmuş bir oyuncu. Ancak bu seviyede ne yapacağını kestirmek için erken. Doğru yönlendirilirse çok etkili olabilecek bir oyuncu olabilir.

Shelvey’i artık hepimiz tanıdık. Tabii onun da eksik yönleri var. Birkaç haftadır yaptığı fauller bir gün kart görebileceğinin sinyallerini veriyordu. Kart ne kadar doğru tartışılabilir ama böylesine gergin bir maçta o makas resmini vermemesi gerektiğini bilmesi gerekir. Bunun dışında son derece güvenilir, topla ilişkisi iyi olan, fiziği güçlü bir oyuncu. Çok hızlı değil ama teknik becerisi ile bu eksikliğini kamufle edebiliyor. Her iki kanatta hatta gerekirse forvet mevkiinde değerlendirilebilir. Bu esnekliği de takıma girmesini çabuklaştıran etken olacaktır.

Henüz 5 gün önce Young Boys karşısında Andre Wisdom’ı izlemiştik. Defalarca u-21 ve u-19 milli takım formasını giymiş, defansif anlamda birçok mevkide kullanılabilecek bir oyuncu. Önümüzdeki haftalarda Wisdom’ı sağ bek ya da ön libero mevkilerinde görevli olarak izlersek şaşırmayalım.

Tıpkı Wisdom gibi İngiltere’nin üzerine titrediği bir başka oyuncu da Conor Coady. Defansif orta saha oynamasına rağmen hücuma çıkıp sert şutlar atmayı seven bir oyuncu. Önümüzdeki 6 ay içinde bu oyuncunun da mutlaka ismini duyuracağını düşünüyorum.

Brendan Rodgers hazırlık kampında Adam Morgan’ı da takıma dahil etti. Golü koklamayı bilen bir oyuncu olduğu kesin ancak yukarıda bahsettiğim oyuncular içinde şansı en az olanı diyebilirim. Genel olarak futbol yetenekleri çok üst düzeyde değil.

Geçen yıl Dalglish’in hediye ettiği Flanagan ve Robinson’dan da bahsetmeliyiz. Her ikisi de oynadıkları maçlarda görevlerini en iyi şekilde yapmışlardı. Flanagan’ın mental, Robinson’ın ise teknik özelliklerinin futbol dünyasının dikkatini çektiğine inanıyorum. Eğer teknik direktör olsaydım böyle iki oyuncu varken sağ ve sol bek mevkilerine uzun yıllar transfer yapmazdım.

Bu oyuncuların dışında Liverpool’un birkaç senedir kadrosuna kattığı genç oyuncular da şans bekliyorlar. Özellikle Leverkusen’den sezon başında aldıkları Samed Yeşil Avrupa’nın dikkatle izlediği bir isim. Geçen yıl Alman u-17 takımında Bayern Münihli Emre Can ile birlikte şov yapmışlardı.

Ancak İngiltere Ligi gibi mücadeleci bir ligde genç oyunculardan fazlasının gerektiğini herkes biliyor. Transferde yüksek isabet yüzdesi bir takımın başarısı için en önemli etkenlerden biri olacaktır. Rodgers’ın transfer ettiği oyuncular aslında bence Liverpool projesi için isabetli isimler. Borini teknik olarak olmasa da fiziksel ve mental olarak yükü taşıyabilecek bir oyuncu görünümünde. Joe Allen ise Charlie Adam ile hata yapan Liverpool’un “bu sefer oldu galiba”sı. Scholes’u hatırlatan bir stili var. Eğer sakatlık sorunu yaşamazsa ilerde Avrupa’nın büyük starlarından biri olabileceğini düşünüyorum. Özellikle Lucas Leiva ile iyi bir ikili olabilirler.

Böyle dönemleri tersine çevirmek bir teknik direktör için çok zordur. Beklentilerin çok yüksek olduğu bir kulüpte genç oyunculara bir kimlik kazandırmaya çalışmak doğru strateji bile olsa birçok teknik direktör için kazanılması imkansız bir savaş olmuştur. Böyle durumlarda takımın kazanmasını bekleyen taraftarların yerlerini uyuyan taraftarlara bırakmaları her iki taraf için daha sağlıklı olacaktır. Başarı bazen yaptıklarınızla değil, yapmadıklarınızla gelir. Ben Liverpool taraftarlarına uyumalarını tavsiye ediyorum. İsterlerse denize gitsinler, kız arkadaşlarına vakit ayırsınlar ya da yemek yesinler… Ancak asla galibiyet özlemi ya da beklentisi içinde televizyon karşısına geçmesinler.