Hibernian bugün İskoçya Kupası finaline çıkıyor. Son beş yıldaki üçüncü finali. İskoçya gibi köşeleri tutulmuş bir ülkede az şey değil. Ama Hibernian için finale çıkmak artık bir teselli değil. Zira kulüp, dünya spor tarihindeki en büyük, en bahtsız serilerden birine sahip. Bizim yeşil beyazlılar kupayı en son 1902’de kazanmıştı. 114 yıllık bu bekleyiş, ne Benfica’nın lanetine, ne Tottenham’ın Arsenal’in üzerinde lig bitirme hasretine benziyor.1
Son iki finalin birini ezeli rakibimiz Hearts’a 5-1, diğerini de Celtic’e 3-0 kaybetmiştik. Bugün ise Rangers’la oynayacağız.
Celtic’e 3-0 kaybettiğimizde ben de Hampden Park’taydım. Sene 2013’tü ve 111. sene, bir hasretin bitmesi için güzel bir zaman diye düşünmüştüm. Üstelik o sezon iyi bir takımımız vardı ve İskoçya’nın en iyi golcüsü Leigh Griffiths bizdeydi. Binlerce kilometreyi uçup Glasgow’a gitmiştim ama hüsrana uğrayıp dönmüştüm.
Hibernian taraftarı olarak geçirdiğim son 7-8 yılda bu hüsranlara alıştım. 2014 yılında Hearts sezona -15 puanla başlamışken ligi 11. bitirip (yani fiilen ligden doğrudan düşecek tek takım belliyken) play-off’ta son dakika golüyle küme düştük. Açmak gerekirse, Hamilton Academical’la ilk maçı deplasmanda 2-0 kazandıktan sonra iç sahada maç 1-0 giderken son saniyelerde ikinci golü yiyip maçı uzatmalara götürmeyi başardık. Sonra da evimizde penaltıları kaybedip küme düştük. Ertesi sene Hearts, Rangers ve Hibs tarihin en inanılmaz Championship sezonunda buluştu. Bu sezon da 2-2 ve 3-2’lik (yine son dakikada gol yiyip kaybederek) skorlarla Championship’ten çıkamadık. Bu sene Lig Kupası’nı da yine son dakikada yediğimiz golle 2-1 kaybettiğimizi hatırlatayım.
Aslında bugün umutlu olmak için sebep var. Hibernian play-off’ta kaybetmesine karşın iyi bir sezon geçirdi. İyi bir teknik direktörümüz (Alan Stubbs) ve genç bir kadromuz var. Rakibimiz de adı ve kalibresi tabii ki bizden büyük, ama son iki yılda Rangers’la oynadığımız 12 maçın altısını kazandık (altısını kaybettik). Ama umutlu değilim. Hibernian bana umutlu olmamayı öğretti. Her seferinde daha acı verici, daha kötü kaybedilmez derken bunu yaşattı çünkü. Ezeli rakibine finalde 5-1 kupa kaybetmek, tüm sezonun emeklerini bir son dakika golüyle heba etmek, iyi olduğunu düşündüğün zaman Avrupa Ligi ön elemelerinde Malmö’den yedi gol yemek… Bunları yaşattı hep. Totem falan değil, umutlu değilim. Ama yine de izleyeceğim ve heyecanlanacağım.
Son sözü de 2012’deki final öncesinde okuduğum ve Hibernian’ın her önemli dönemecinde hatırladığım harika bir futbol yazısına bırakacağım. Şu anda Brezilya’da yaşayan İskoç futbol yazarı Andrew Downie imzalı bir yazı. O finalin öncesinde Reuters için yazmıştı ve tesadüfen denk gelmiştim.2
İskoçya Kupası Ocak ayında başlar, doğumgünüm de Şubat’tadır. Bu yüzden her sene pastanın üstündeki mumları üflerken aynı şeyi dilerim.
Bu dileğin ne olduğunu babama hiç söylemedim, ama o da benim gibi bir Hibernian taraftarı ve adam aptal değil.
Gençliğimin başlarında bir sene, mumları üflerken artık adam kendini tutamamıştı: “İstediğin kadar dile, oğlum. Hibs kupayı kazanamayacak.”
Hibernian’ın İskoçya Kupası’nı 1902’den bu yana kazanamadığı düşünülürse oldukça isabetli bir tahmindi.
Ama bu hafta, Brezilya’daki evimden 6,000 mil uzağa uçup, babamın tahmininde yanılmasını umarak Edinburgh’ya geldim. Hibs, bir asırdan daha uzun bir süredeki dokuzuncu finalinde, Hearts’la oynayacak. İki ezeli rakip, 1896’dan bu yana ilk defa İskoçya Kupası finalinde karşılaşacak.
Pek çok kişinin benim deli olduğumu düşündüğünü biliyorum ve kabul etmeliyim ki Cumartesi günkü büyük maç yaklaştıkça ben de kararımın arkasındaki akli dengeyi sorguluyorum. Çünkü yenilgi serileri arasında bizimki rakipsiz. Manchester City’nin 44 yıldır şampiyon olamamasını, hatta Chicago Cubs’ın World Series’i 103 yıldır kazanmamasını bile unutun. Hibs, kupayı son defa kazandığında Boer Savaşı hala devam ediyordu ve Titanik daha düşünülecek şey değildi.
Yaptığım en delice şey, tüm paramı harcayıp eve geldim ve biz maçın favorisi bile değiliz. Son 30 yıldaki en kötü Hibernian olmamıza karşın finale çıktık. Bu sene oynadığımız 47 maçın 14’ünü kazanabildik ve zar zor ligde kaldık. Ve rakibimizi üç senedir yenemiyoruz.
Ama elimde değil. Hibs’in nihayet kupayı kazanıp da benim orada olmama fikrine dayanamıyorum.
Eğer Celtic veya Rangers’ı, Chelsea veya Manchester United’ı destekliyor olsaydım, bu çok da büyük bir kumar sayılmazdı. Kazanma şansımız epeyi yüksek olurdu.
Ama burada Hibs’ten bahsediyoruz: Zengin ve şanlı tarihini kupalarla desteklemek konusunda beceriksiz bir takımdan.
Elbette 1875’te İrlandalı göçmenler tarafından kurulduğumuzdan bu yana hiç iz bırakmadık değil. Futbol bir sektör değil de bir sporken ve insanlar yerel kulüplerini desteklerken Hibernian, sadece İskoçya’nın değil, tüm dünyanın en heyecan verici takımlarından biriydi.
1950’lerde bu sporun gördüğü en iyi hücum hatlarından birine, Famous Five’a (Meşhur Beşli) sahiptik. O dönemde Barcelona ve Real Madrid’i yenmiş, Sporting Lisbon’u tokatlamış ve Manchester United ile Arsenal’i darmadağın etmiştik. Bir zamanlar dünya şampiyonu olduğumuzu gururla söyleyebiliriz; her ne kadar bu 1887’de, dünyanın geri kalanı bu spordan haberdar değilken olduysa da.
Ama Hibs her zaman zamanının ötesindeydi. Avrupa’da oynayan ilk Britanya takımıydık, daha sonra Şampiyonlar Ligi’ne evrilecek Avrupa Kupası’nda 1955’te oynamıştık. İskoçya’da formasına reklam alan ilk takımdık; ayrıca stadına alttan ısıtma sistemi kuran ve elektronik skorbord taktıran.
Sadece pek kupa falan kazanamadık.
Sir Alex Ferguson’ın “her zaman aklımdadır” dediği Famous Five’ın baş döndüren günlerinden bu yana lig şampiyonluğunun yakınına bile gelemedik.
Hayatımda üç kez İskoçya Kupası finali gördüm ama her seferinde kaybettik. Daha önemsiz olan Lig Kupası’nı üç kez kazandık ama hiçbirinde orada değildim: İlkinde beş yaşındaydım, ikinci ve üçüncüde yurtdışına taşınmıştım.
1991’de annem bana zaferimizin acı-tatlı haberini vermek için beni aradığında Meksika’daydım. “Sonunda bir şey kazanabildiler ama bu sefer de sen yoksun” demişti kesik telefon hattından, mutluluk ve hüznün karıştığı hıçkırıklar eşliğinde. “Onları acısıyla, tatlısıyla takip ettiğin yıllardan sonra.”
Daha doğrusu acısıyla ve acısıyla olmalıydı.
Annem artık aramızda değil ama babam bu Cumartesi benimle birlikte Hampden’da olacak.
Küçük oğluna asla kupayı kazanamayacağımızı söylediğini hatırlamıyor. Ama biliyorum ki yanılmış olmayı gerçekten çok istiyor.
Hepimizin dileği bu.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane