Önce bir düzeltmeyle başlayayım. Kaan Özaydın dürttü Twitter’dan sağolsun, iki yazıdır Terrelle Pryor’a çaylak deyip durdum. Halbuki, bu sezon ligdeki üçüncü sezonu ve hatta geçen sezonun son haftasında, Carson Palmer’ın sakatlığı sebebiyle maça ilk 11’de başladı. Takımının ilk 11 QB’si olduğu ilk sezon olması dolayısıyla, böyle bir hata yaptığımı düşünüyor, beyne giden oksijenin azaldığı bu an için de okuyanlardan özür diliyorum. Bu uyarı için de Kaan Özaydın’a teşekkür ederim, elimden geldiğince bilgi hatası yapmamaya çalışıyorum, arada gözünüze çarpan olursa türlü türlü mecralardan dürtmeniz de beni mutlu eder.
Bir tane de notla devam edeyim; Andrew Luck gelecek Pazartesi, ulusal yayında olacak ve bir aksilik olmazsa oturup seyrederim. Dolayısıyla programı biraz değiştirip, hali hazırda geçtiğimiz Pazartesi seyrettiğim Geno Smith’i de içeren üçüncü grupla devam ediyorum. Yeni nesil süper dörtlünün arasına girmiş olacaklar; ama böylesinin daha sağlıklı olacağına inanıyorum. Neyse; düzeltmedir, nottur derken uzatmadan, mevzuya girelim.
Şehrin öteki takımı deyince aklıma direk Los Angeles Clippers gelir. NBA’i en az değme Amerikalı kadar takip ediyor olmamla alakalı bir durum tabii ki; ancak Clippers’ın öteki takımlıktan öteye geçmek için onlarca sene hiçbir şey yapmamış olması da bunda bir etken, kuşkusuz. Pearl Jam Twenty belgeselinin başlarında, Jeff Ament reis, müzik kariyerinin başlarını Clippers’a şu sözlerle benzetir:
I can relate to the Clippers, because I feel like my musical career is kind of in that way. Everytime, it seems like it’s starting to take off, somebody goes down for an injury, or coach gets fired, something happens…1
Andrew Wood’un ölümünden sonra; Montana’nın 10000’den az nüfuslu, ufak bir şehrinden gelen Ament’ın, içinde bulunduğu ruh halini betimlerken Clippers’tan örnek vermesi acı verici mi, yoksa gurur kaynağı mı ona Clippers taraftarları karar versin. Jets, her ne kadar kafalarda şehrin öteki takımı yaftasına aday da olsa, o kadar da ötekilik durumları yok. 1960 yılında kurulduğundan beri toplam 377 galibiyet alırlarken, şehrin asıl çocuğu Giants, aynı yıldan beri toplam 423 galibiyet kazandı. Tarihinde Super Bowl şampiyonluğu da olan Jets’in eksikleri, çok daha tırt bir isme sahip olması ve tarihinin Giants kadar eskilere gitmiyor oluşu gibi.
Bu milenyumda, üç kez Super Bowl oynayıp, bunların ikisini kazanan Giants’ın gölgesinde kalan Jets, bu süreçte altı kez playoff’a kalıp dört sezonu 10+ galibiyetle bitirdi. 2009 yılında koçluk görevine gelen Rex Ryan ve aynı sezon takıma katılan QB Mark Sanchez önderliğinde, ilk iki sezonda 20-12’lik normal sezon derecesi elde eden, iki sezon üstüste konferans finali oynayan Jets’in, sadece iki sezonluk bir süreçte bu noktaya geleceğini tahmin edebilen pek fazla kişi olduğunu zannetmiyorum. 2011 sezonunu idare ederek geçen Sanchez, geçen sezon kelimenin tam anlamıyla yere çakıldı. İstatistiğe boğmak istemiyorum; ancak normal sezonun son ayı olan Aralık’ta, dört maçta, 1TD-8INT ve 37.4’lük QB rating puanı gibi trajikomik istatistiklere imza atarak, alay konusu olarak sezonu tamamladığını not düşmeliyim.2
QB’ler açısından vasat olarak değerlendirilen 2013 Draft’ının 39. sırasından seçilerek lige adımını attı, Geno Smith. Draft öncesi, ilk turda seçilmesi beklenen, hatta QB pozisyonunda sıkıntıları olan takımların ilk üç sırada seçim yapacak olması dolayısıyla, en yukarılardan bile seçilebileceği konuşulurken, ikinci turun başlarına kadar düştü, Smith. Kimi yazarlar, bunda üniversitedeki son senesinde yaşadığı düşüşün etkili olduğunu savunurken, kimisi de draft öncesi yapılan çalışmalarda profesyonellik anlamında hatalar yapmasının takımları etkilediğini ortaya sundu. Askerde olduğum için takip edemediğim bu süreç hakkında atıp tutmam doğru olmaz.
Mark Sanchez’in geçirdiği felaket sezonun üstüne, beklenenden aşağıda seçilen bir çaylağın gelişinin, koç Rex Ryan’a rahat geceler geçirtmediğine eminim, ta ki Sanchez, üçüncü hazırlık maçında, sezonu kapatmasına neden olacak omuz sakatlığını yaşayana kadar. Ekonomik konularda uzman olduğu bilinen John Idzik’in GM’liğe getirilmesi, takımın en baba oyuncusu CB Darrelle Revis’in 2013 Draftı’nın ilk tur, 13. sıra3 ile 2014 Draftı’nın ortalarından bir seçim için takas edilmesi, sezona göreceli olarak genç bir kadro ve defans takımının ilk 11’inde yedi yeni oyuncuyla başlanacak olmasının beklenmesi gibi nedenlerle beklentilerin çok düşük olduğu bu sezonda ilk 11 rolüne konan Geno Smith’ten, böyle bir sezon başlangıcı bekleyenlerin sayısı çok azdı.4
Sezona 3-2 başlayan Jets’i sırtlayan kişi kesinlikle Geno Smith değil, herhangi bir sakatlık ya da saha dışı sıkıntı yaşamadan devam ederlerse, kariyerlerinin sonunda Hall of Fame’e girmeleri çok olası olan Muhammad Wilkerson ve Sheldon Richardson önderliğindeki defans takımı, beklentilerin çok üzerinde iş yaptı, şu ana kadar. Ancak, takımın açık ara en iyi top tutucusu Santonio Holmes sakatlıklardan dolayı bir var bir yokken, bu beş maçlık süreçte, iki kez ulusal yayında ve ikisinde de deplasmanda oynayan bir çaylak QB’nin de hakkını teslim etmek gerekir. İlk maçta, sonradan uçurumdan düşecek Buccaneers’e karşı ve Falcons deplasmanında maç kazandıran hücumlara öncelik eden Smith’in, şu ana kadar beklentilerin üzerine çıktığı aşikâr. Bu 5 maçlık kısa kariyerine, ilerisi için fikir verebilecek, ilginç anlar sığdırmayı da başardı, Smith.
Dördüncü haftada, Tennessee Titans karşısında felaket bir oyun ortaya koyan Smith, maçı toplam 4 top kaybıyla tamamladı. O haftaya kadar henüz bir çaylak batırışı (Daha ayıp bir kelime, daha güzel anlatır bu durumu…) yaşamadığı için, çok da abartılacak bir durum gibi gelmeyebilir bu durum. Ancak maçın son çeyreğinde, 24-6 gerideyken, kendi gol çizgisinin dibinde, baskı altında geriye doğru adımlarını atarken, kendisinden beklenen ve mantıklı da olan topu güvenli bir noktaya fırlatıp baskıyı sonuçsuz bırakması ya da en kötü ihtimalle sack’i5 kabullenmesiydi. Ancak, dibine kadar gelmiş 1.91 metre, 125 kiloluk Karl Klug’dan, topu, arkadan el değiştirerek sıyrılmaya çalışırken düşürürerek, rakibe 7 sayı daha hediye etti. İnsanın aklına üçüncü çeyrekte, 8 sayı geride oldukları maçta, bacak arası smaç deneyip de kaçıran Ricky Davis ya da çoktan bitmiş gitmiş maçın son saniyelerinde, faul çizgisinden smaç deneyip, yakınından bile geçemeyen Javale McGee geliyor. Halen çevrilebilir bir maçta, kendine gereğinden fazla güvenip işi berbat etmek6 ya da bitmiş bir maçta, şovumu yapayım kafasına girmek olarak yorumlanabilir bu durum ve ikisi de QB pozisyonu için kabul edilebilecek kafalar değil, ne yazık ki.
İlk dört haftayı toplam 11 top kaybıyla tamamlayan Smith, bu maçtan sonra, defans takımının bütün veteranlarına teker teker gidip özür dileyip, bir sonraki hafta, bahis şirketleri tarafından 10 puanlık bir handikapla sürpriz olarak nitelendirildikleri, ulusal televizyon maçında, deplasmanda maçı top kaybı yapmadan ve neredeyse kusursuz bir performansla tamamlayıp, maçı da kazandıran hücumu da, kırk yıllık veteran bir QB ayarında hatasız yönetince, bir önceki hafta yaptıklarının istisna olduğunu düşündürttü, ister istemez.7 Draft öncesi ortaya atılan spekülasyonlardan sonra, benzer bir performans, kariyerinin ilerisi için önemli hasarlar bırakacaktı, şüphesiz. Ancak, zor bir ortamda, krizden çıkarak ve takımın veteranlarını da arkasına alarak, önemli soru işaretlerini arkasında bırakmış gibi gözüküyor şimdilik. Takım arkadaşlarıyla çok iyi ilişkiler kurmasıyla bilinen Sanchez’den sonra, kendini takıma kabul ettirmek konusunda da kritik bir “iki haftalık” periyot yaşamış oldu böylece, kariyerinin henüz başında. Geçen sezonun başında aldığı büyük kontratın, garanti para içeren kısmı bu sezon sonunda bitecek olan Mark Sanchez’in sakatlıktan döndükten sonraki akibeti, Geno Smith’in sezonun geri kalanında sergileyeceği performansla doğrudan alakalı, şüphesiz. Ancak ilk beş maçta sergilediği görüntünün paralelinde ilerlediği sürece, Geno Smith’in NFL piyasasında uzun süre yer alacağını tahmin etmek de çok zor değil.
2013 Draft’ının 16. sırasında seçilerek, en yukarıdan seçilen QB olan EJ Manuel için ise işler o kadar da iyi başlamadı. Fena olmayan bir kadroya gelen Manuel’in, üçüncü periyodunda sakatlanıp sahayı terk ettiği Browns maçına kadarki derecesi 2-2 ve bu galibiyetlerden biri de geçen sezonun Super Bowl şampiyonu Baltimore Ravens’a karşı geldi. Ancak, kazandığı diğer maçın, her ne kadar maçı kazandıran hücumda kusursuz oynasa da, maç içerisinde ikinci seviye defansından üç ilk 11 oyuncusu ve bir de sonradan giren oyuncusu sakatlanan Panthers’a karşı olduğunu da not etmek gerekir. Kusursuz bir vücuda ve kol gücüne sahip olan Manuel, sakatlandığı maça kadar, oldukça istikrarsız bir görüntü sergiledi. Maç içinde dalgalanan pas isabet performansları ve karar verme konusundaki yavaşlığı ile çekingenliği, Bills maçlarını takip edenlerin rapor ettiği konulardan bazıları…Benim adam akıllı izlediğim tek maçında, Jets’e karşı, açık ara en berbat performansını ortaya koydu. 42 pas denemesinde sadece 243 pas yardı kaydedip, bu 42 denemenin sadece 19’unda hedefi vurabildi. Diğer maçlarında adam akıllı seyredemediğim için, ahkâm kesmek istemiyorum, genel olarak çizdiği görüntüden, Jets maçının istisnai bir durum olduğu anlaşılıyor.
İkinci hazırlık maçının ardından dizinden ufak bir operasyon geçirip, geri kalan hazırlık maçlarını kaçırdıktan sonra, Browns maçında aldığı darbenin ardından, sağ dizinden LCL operasyonu geçiren Manuel’in 6-8 hafta kaçırması bekleniyor. Bu süreçte, içeride Bengals ve Chiefs, dışarıda Dolphins ve Saints gibi zorlu maçlar oynayacak Bills, takımdaki diğer sakatlıklarda da düşünülünce, Manuel dönene kadar playoff trenini çoktan kaçırmış olacak. Benzer bir sakatlık geçmişi olmadığı için çok da endişelenilecek bir durum olmasa da oyununun önemli özelliklerinden birisi, koşu oyunlarına yatkınlığı olan bir QB’nin, NFL kariyerine irili ufaklı iki diz ameliyatı ile başlaması, çok iç açıcı bir durum değil. Ancak, baskının olmadığı bir ortamda, sorunsuz bir şekilde rehabilitasyon sürecini de atlattıktan sonra, NFL seviyesini anlaması ve adapte olması için yeterli 5-6 haftalık bir süreçle sezonu kapatabilir. EJ Manuel dışında da bazı çaylak ilk 11 oyuncularına sahip Bills, veteran yıldızların hiçbirinin kontratının bitmediği 2014 yazından sonra, EJ Manuel’in de gerekli adaptasyonu sağlamasıyla, gelecek sezona sürpriz adayı olarak başlayabilir. Eğer, bu lige ilginizi arttırmak için bir takım tutmaya başlamayı düşünüyorsanız ve hali hazırda zaten “olmuş” takımlardan birini tutmak istemiyorsanız, yeni milenyumda playoff yüzü görememiş, 90-93 arası dört sezon üstüste Super Bowl kaybetmiş ve tarihinde henüz Super Bowl şampiyonluğu olmayan Buffalo Bills’i tavsiye edebilirim.
Geliyorum iki yazıdır çaylak yaptığım Terrelle Pryor’a. Oakland Raiders, renkleriyle, logosuyla ve formasıyla, bu ligi takip etmeye başladığım ilk günden beri ilgimi çeken bir takım olmuştur. Tarihi başarılarla dolu Raiders için işler, 2002 yılında kaybettikleri Super Bowl maçından beri çok kötü gidiyor. 2003 sezonundan itibaren, bu sezona kadarki 10 sezonluk süreçte, toplam 49(!) maç kazanabilen Raiders, haliyle playoff yüzü de göremedi. Yine aynı süreçte, toplam 16 farklı QB ile bir maça başlayan Raiders, 7 farklı koçla bu sezonları geçirdi. Bu sezonla ilgili de beklentiler çok düşük ve kadroya bakıldığı zaman da hücum ve defans çizgi oyuncuları ve linebacker’lar8 gibi ana üç departmanın iyileştirme istediği çok açık. Ancak, asıl mesele tabii ki QB pozisyonu, diğer bütün mevkiler başarılı bir draft ve/veya yaz sezonu transferleriyle halledilebilecek şeylerken, adam akıllı bir QB bulmanın zorluğunu, kimse Raiders taraftarlarından daha iyi tasvir edemez, sanırım.
Olağanüstü bir lise kariyeri sonrası, ülkenin en önemli genç yeteneklerinden biri olarak Ohio State’e adım atan Pryor, burada geçirdiği iyi üç sezonun ardından, saha dışı skandallara karışarak noktaladı üniversite kariyerini. İnanılmaz bir hıza ve atletizme sahip olan Pryor, 2011 Supplementary Draft öncesinde kötü bir kamp geçirmesine rağmen, üçüncü turda Raiders tarafından seçilerek, lige adımını attı. İlk sezon farklı pozisyonlarda kısıtlı süreler alan, ikinci sezonunda ise ilk paragrafta belirttiğim gibi sadece son maçta, ilk 11’de kendisine yer bulan Pryor, Carson Palmer’ın ayrıldığı bu sezona, vasat rakiplerinin arasından sıyrılarak ilk 11 biletini kaparak başladı ve şu ana kadar hakkındaki şüpheleri bertaraf etti. Hatta, bu etkileyici performansı, bahar döneminde ilk 11 başlaması hedefiyle takasla getirilen Matt Flynn’in, Pryor’ın bir önceki maçta başına aldığı darbe sonucu, ligin rutin testlerini geçememesi sebebiyle oynamadığı maçtaki kötü performansından sonra, gözden çıkarılmasına ve serbest bırakılmasına sebep oldu.
Hızı ve atletizmiyle ilgili söylenen her şeyin altını doldurdu, Pryor. Deneme başına 6.2 yard koşması ve ilk haftada Colts’a karşı 13 denemede 112 yard gibi bir QB için müthiş bir performans ortaya koymasından daha önemlisi, pas verimliliği hakkındaki eleştirilere, denediği pasların %68’ini tamamlayarak cevap verirken, oynadığı 4 maçta sadece 2 top kaybı yaptı. Bir maçlık aradan sonra döndüğü Chargers maçında ise kısa kariyerinin en iyi oyununu oynarken, kaydettiği 135.7’lik QB rating puanı da 2002 yılından beri bir Raiders QB’sinin kaydettiği en yüksek puan oldu. Kendisini adam akıllı izleme şansı bulduğum Broncos maçında gözüme çarpan ve son Chargers maçından sonra okuduğum raporlardan da anladığım kadarıyla, baskı altında, QB cebinin dışına çıktıktan sonra dahi başarılı paslar atabiliyor ve yine baskıdan, atletik özellikleri sayesinde kurtulabiliyor. Özellikle garip fiziksel hallerde attığı ve isabet bulduğu paslardan etkilendiğimi belirtmeliyim.
Takımının genel olarak kalitesinin düşük olması ve gerçekçi bir playoff hedefi olmaması, Pryor’ın rakamlarını sezon boyunca etkileyecektir. İki sezondur, Jason Campbell gibi çok kötü bir QB ile Raiders kariyeri boyunca vasatı hiçbir zaman aşamayan Carson Palmer’ı, hiç kesememiş olması, belki de basiretsiz koçluk yüzündendi; ancak pek de hayra alamet değildi. Fakat, sezon başında taraftar yorumlarında dile getirildiği gibi, şansını farklı bir pozisyonda denemesini gerektiren bir durum da yok, meydanda. Broncos ve Chiefs gibi namağlup iki takımın yer aldığı bir grupta bir şey yapması beklenmeyen bir takım, Raiders ve kalan maçları da çok iç açıcı değil. Geçen sezonki felaket 4-12’ye yakın bir derecede normal sezonu noktalayabilirler; ancak aceleleri yok ve en azından uzun bir zamandan sonra, umutlanmaya değecek bir QB’leri var.
Bu sezon ilk 11 QB’lik görevini üstlenen adamlara, bir de Buccaneers’in çaylağı Mike Glennon eklendi, Josh Freeman’ın felaket üç haftalık performansı ve koçla sürekli yaşadığı konuşulan sorunlardan sonra. Kendisini izleyemedim ilk maçında ve felaket oynadı. Josh Freeman takas edilmeye çalışılıp da alıcı çıkmadıktan sonra, serbest bırakıldı ve Vikings ile anlaştı. Dolayısıyla bir sakatlık yaşamazsa, Glennon ile sezona devam edecek, Bucs. Müthiş performanslar ortaya koyarsa, kendisiyle ilgili 2000+ vuruşluk bir yazı yazma sözü vererek, bugünlük burada noktalıyorum. Bir sonraki yazı, Pazartesi maçından sonra Andrew Luck ile olacak ve sürekli değişen program bu kez değişmeyecek.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane