Sezon öncesi durumu herkesçe malum Batı Konferansı hakkında sezon sonuyla ilgili öngörüde bulunan insanların pek çoğunun kafasındaki, tam olarak sürpriz olmasa da, doğru tahmin edince, arsızca, eşe dosta havası atılabilecek şampiyonluk adaylarından ikisi sezona da, bu tahmincilerin daha da arsızlaşarak erkenden gevremeye başlamasına yetecek kadar iyi başlamışlardı. Z-Bo’nun cezalı olduğu bir yedinci maç sonunda Thunder’a elenerek sezonu noktalayan Grizzlies, ayrılan Mike Miller’ın yerine Vince Carter’ı koyarak, hafızalardan silinmesi zaman alacak bir şekilde önce Rockets’ı eleyen, sonrasında şampiyona elenerek geçtiğimiz sezonu kapatan Blazers ise küçük çaplı veteran eklemeler yaparak bu sezona girmişler ve 2015’e ligin en iyi dördüncü ve ikinci derecesine sahip olarak giren bu iki takım, pek çok gelişmiş takım istatistiğinde de derecelerinin haklarını verip, çok üst sıralarda yer almaktalardı.
Geçtiğimiz sezonu geçer notlarla tamamlayan iki tane takım, ana çekirdeklerinden önemli bir parça kaybetmeden, herhangi bir yönetimsel değişikliğe gitmeden devam etmekte ve tozu da dumana katmaya başlamalarına ramak kalmıştı. Bir süredir, kapalı kapılar ardında konuşula konuşula adı müzmin dark horse’a çıkan Grizzlies ve doğru parçaları doğru yerlere, çok da çaktırmadan koyan Blazers, Spurs’lü abilerin artık doymuş ve birer yaş daha yaşlanmış olduklarının speküle edildiği, Thunder’ın sakatlıklardan bir türlü kafayı kaldıramadığı ve start’tan çıkarken rakiplerinden en az ikiyüz metre geç başladığı 2015 yılı Bill Russell koşusunda start’ı çok iyi alıp, grubun önüne düşmüş ve koşunun temposunu veren üçlüden biri gibi gözükmektelerdi. Lakin bu iki safkan da, aman takım da normal sezonun son bir buçuk, iki ayını önceki üç buçuk, dört aya kıyasla o kadar kötü geçirdiler ki, son düzlük dönülürken önlerinde, ciddi bir avansla düzlüğü dönen tank gibi bir takım, onları çoktan atlatıp tempolarını arttıran grubun pişkin takımları mevcut. Hatta görüntü o kadar vahim ki, grubu en gerilerden takip eden takımlar bile son düzlükte, potaya varıncaya kadar, temposu çok düşmüş bu iki takıma hakim olacakmış gibi gözüküyor.
Blazers’ın düşen temposunu tahlil etmek çok daha kolay. Yeni yıla girerken dahi pek çok önemli oyuncusu irili ufaklı sakatlıklar yaşayan, ve bu oyunculardan bazıları hala bu sakatlıklara rağmen sahada kalan, Blazers, o günleri bazı bench oyuncularından beklenmedik katkılar alarak atlatmayı başarmıştı. İşler daha ciddileşmemişti, Portland’ın ölüsü bile çok zor bir deplasmandı, takım zaten belli bir momentuma sahipti ve beklenmedik oyunculardan beklenmedik katkıları almak doğal olarak daha kolaydı. Ancak Mart ayının hemen başında Matthews’un sezonu kapatması iyileşmesi pek mümkün olmayan yaralar açtı. Ligin en iyi 3&d’si haline gelmesini sağlayan üstün formunun ve intangibles dedikleri hadiselerde, bizim bile ekrandan görüp de hissedebildiğimiz kadar bariz bir şekilde olumlu bir adam olmasının yanında, Blazers’ın da bu üç kategoride birden bireysel olarak en iyi oyuncusuydu Matthews. Hadi onun oyunculuğuyla ilgili ahkam kesmeyeyim de, Blazers’ın bildiğimiz beşinin herhangi bir parçasının önemiyle ilgili şu notu düşeyim: 2013-14 normal sezonunda, en fazla net rating’e sahip beşinci beşti, Blazers’ın bildiğimiz ilk beşi. Üstelik bu listeye hak girmeye kazanan beşler arasında da, Pacers’ın olağan beşinden sonra en fazla maç ve dakikada beraber oynamış beş de Blazers’ın Lillard-Matthews-Batum-LMA-Lopez’iydi.
Daha Matthews sakatlanmadan önce, trade deadline’ın son saatlerinde takıma getirilen, Blazers’ın müzmin sıkıntısı, zayıf bench’ine sınıf atlatabilecek, daha önce defalarca bench rolü üstlenmiş, kafaya oynayan bir takımda süresini kısa vadede dert etmeyecek gibi bir adama benzeyen Afflalo’nun da katılışıyla, puzzle’ın eksik parçası da yerini bulmuş gibi gözükmüş ve Blazers taraftarları da haklı olarak heyecanlanmıştı. Afflalo’nun gelişi, farklı amaçlara hizmet etmesi beklense de, Matthews’ın sakatlığı sonrasında, Blazers hücumunun alması olası yarayı minimumda tuttu. Afflalo’lu Blazers beşleri, elit düzeyde skor üretmeye devam etti; ancak 6 Mart’a kadar ligin en efektif üçüncü defansif istatistiklerine sahip Blazers’ın, 6 Mart’tan sonraki süreçte bu kategoride yirmidördüncü sırada yer almasıyla ilgili yapabilecek bir şeyi lige girdiği zamandan beri hiç olmamıştı, Afflalo’nun. Bu durum, daha bir buçuk ay önce, ciddi ciddi “acaba” dedirtmekte olan Blazers’ın, playoff ilk turunu saha avantajı olmadan oynamasına neden olacak sürecin başlamasının bir numaralı etkeniydi. Ancak, bütün bunlar yetmezmiş gibi, playoff’a da irili ufaklı sayısız sakatlıklarla başlayacaklar. Afflalo ve Batum’un maç kaçırmayacaklarını düşünüyorum; ancak yüzde yüz hazır olmayacakları kesin gibi gözüküyor. Zaten Aldridge’in de sezonun büyük bir bölümünü ayak bileğinden rahatsız bir şekilde geçirdiğini biliyoruz, Matthews ve Wright yok, Kaman ve McCollum’da da sakatlık sıkıntıları mevcut.
Grizzlies’ta neler olup bittiğini kestirmek de çok zor değil aslında, onlar Blazers gibi göze batan sakatlık problemleri yaşamadı. Ancak form durumlarının gerilediği, sahadaki görüntülerinin bildiğimiz çivi gibi, civa gibilikten uzaklaştığı ve bu ayarda bir takımın, o veya bu şekilde, ite ite de olsa kazanması gereken maçları kaybetmeye başladığı dönemde neler olduğunu hatırlamak, tetikleyici unsuru bulmamıza yardımcı olacaktır. Tayshaun Prince ve Quincy Pondexter’ı verip Jeff Green’i aldıklarında, pek çoğumuz bunu şampiyonluk hamlesi olarak yorumlamıştık. Prince zaten artık etkisiz elemandı, hatta çoğu zaman varlığı zarar vermeye başlamıştı, Pondexter ise hala Grizzlies’ın en etkili dış şutörüydü; ancak geçirdiği sakatlıkların da etkisiyle, 2012-13 playoff’larında kıvılcımlarını çaktığı ayarda bir oyuncuya hiçbir zaman dönüşecekmiş gibi bir saha içi görüntüsü sergileyememekteydi. Green ise ne olursa olsun, kariyerinin en skorer dönemini geçirmekte, Grizzlies bench’ine seviye atlatabilecek, takımın genel savunma kültürüne zarar vermeyecek, hatta zaman zaman fayda bile sağlayabilecek bir adamdı. Ancak, Grizzlies’la ilgili sıkıntıların ya da saha içi görüntülerinin eskisi kadar sert olmadığı dönemin de Green’in takıma katılmasıyla paralel olması da ne kadar tesadüf acaba?
Koç Joerger’e ilk kez zorlu bir görev verilmişti. Kısa kariyerinde henüz bu kadar ciddi ayarda bir kadro mühendisliği yapması gerekmemişti ve sezonun son aylarında gördüğümüz kadarıyla, ilk zorlu görevinden alnı ak çıkamadı. Antremanda çıkan kavgalar, en olağan şüpheli Tony Allen’ın ayyuka bir şekilde çemkirmesi, yıllardır belli bir düzenin içinde olan pek çok yıldızın kullandığı top sayısı ya da şekillerinin değişmesi ve belki de çok daha basit insani sebeplerle, aşı beklendildiği ayarda tutmadı. Üstelik normal sezonun bittiği son günlerde dahi, henüz, bahsettiğim kadro mühendisliği görevinin çözümü hakkında net bir fikri yok gibi görünüyordu, koç Joerger.
Normal sezonda Grizzlies’ın aralarındaki maçları süpürdüğünü, son üç normal sezondaki aralarında oynadıkları 11 maçın 9’unu Grizzlies’ın kazandığını da biliyorum. Ancak hem yakın çevremde hem de malum sanal kaynaklarda, herkesin tek bir ağızdan bu seriyi Grizzlies’ın, hem de çoğunlukla rahat bir şekilde, geçeceğini düşünmesi de şüphelenmeme yol açıyor. Benim hatırladığım kadarıyla, geçmişte bu tip taktiklere başvurmayan bir camia olsa da, Blazers ile ilgili sakatlık sorunlarının biraz fazla abartıldığını düşünüyorum. Matthews’ın eksikliği tabii ki çok önemli; ancak bu türlü türlü sakatlıklarla boğuşan rol oyuncularının firesiz bir şekilde bu gece sahada olacaklarını tahmin ediyorum. Ancak belki de en önemlisi, mevcut kadro ve olası rotasyon karşılaşmalarını değerlendirdiğimde, 2-9’luk son üç normal sezon istatistiğinin sağlamasını yapacak bir durum da göremiyorum. 11 maç ufak bir örnek boyutu; ancak 2-9 da kaydadeğer bir veri. Ama böyle bir verinin aktörü olan iki takım arasında görmeyi bekleyeceğiniz farkları da ben kesinlikle göremiyorum.
Bunların yanında, Grizzlies’ın son aylardaki görüntüsünü, Blazers’ın görüntüsüyle karşılaştırıldığında çok daha sakıncalı görüyorum. Her zaman, üzerinden belli bir süre geçmiş sakatlıkların ve oluşturduğu sonuçların, kimyasal ya da yapısal sorunların oluşturduğu sonuçlardan çok daha kolay çözülebilir olduğunu düşünmemin bundaki etkisi yadsınamaz. Ancak bir yandan da, riskli tahminim tuttuğu zaman eşe dosta hava atmak istediğimi de itiraf etmeliyim.
Tahmin: 2-4
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane