Skip to content

Padişahım Senden Büyük…

Müthiş bir ilgi uyandırarak başlayan Bayern Münih'in basketbol projesinde, kelimenin tam anlamıyla sıkıntı var.

“Alman basketbolundaki konumunun öylesine güçlü olduğunu düşünüyordu ki Bayern’in onu kovabileceğini aklının ucundan bile geçirmedi. Yanılıyordu.”

Almanya’da dokuz kez şampiyon olmuş, şöhret konusunda Dirk Nowitzki’nin arkasından gelen ama konum olarak ülke basketbolunun belki de en önde gelen, kariyeri tartışılmayacak ve bu projeye sadece başında o olursa ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci yıl için bir şans tanıyacağını belirttiği eski koçunu kovduktan hemen sonra canlı yayında yerin dibine sokabilecek kadar güçlü bir figür var mıdır? Adınız Uli Hoeness ise evet.

Bayern Münih’in basketbol projesi potansiyelinin hakkını daha şimdiden verdi. Sponsor reddetme lüksüne sahip olacak kadar talep gördüler ve örnek model olarak kabul ettikleri Barcelona ve Real Madrid kadar futbol merkezli gelirlere bağımlı kalmadan, sponsorlarla ligin en yüksek iki bütçesinden birini Bundesliga’daki henüz ilk sezonlarında oluşturdular.1 Bütün sezonu kapalı gişe oynadılar ki ikinci ligde bile Würzburg’la Olympiahalle’de oynadıkları maça 12.000 kişi gelmişti, hani ikinci ligden bahsediyoruz. İş sadece kendi sahalarıyla sınırlı kalmadı, deplasmanları bile kapalı gişe oynadılar.2 Alba Berlin, Bayern maçının 12.000 biletini bir ay öncesinden sattı. Geçen ay Berlin’de oynadıkları hazırlık maçına bile 8.000’den fazla seyirci geldi. Kazanmalarından kaybetmelerine her hafta basketbol gündeminin daha fazla yer kaplamasına bolca katkıda bulundular ve Bundesliga’nın çıkışındaki ivmeyi artıran faktör oldular.3 Eurocup’a dahi ikinci ligden yeni çıkmış bir takım olarak wildcard aldılar, sırf projenin vaat ettiği potansiyelden dolayı.45

Uli Hoeness başta, takımın üzerindeki baskıyı artırmamak için yüksek hedefler Bayern yönetimi tarafından ilk aşamada pek zikredilmedi. Ancak oluşturulan kadro, harcanan parayla içten içe yukarılarda yer almayı beklediklerini tahmin etmek zor değildi. İşler beklendiği gibi gitmedikçe Hoeness, “cool” patronu oynamayı bırakıp, biraz daha müdahil olması gerektiğinden bahsetmeye başladı. Takım Audi Dome’da pek sıkıntı çekmiyordu ama deplasmanlarda dağılıyordu. İşler iyi giderken bile maç içinde öyle anlar geliyordu ki Türk milli takımının en facia performanslarını hatırlatacak kadar hızlı bir şekilde dibe vuruyorlardı. Son haftalardaki çıkışla beşinciliğe kadar çıkıp playoffa kalsalar da ilk sezonun bıraktığı tat pek iyi değildi. Artland’a elendikleri beşinci maçtaki 24-8’lik üçüncü çeyrek skoru, sezonun özeti gibiydi. Mental olarak hazır olmayan bir takım… Kapalı kapılar ardında durum pek iyi olmasa da Hoeness yine de takım için para harcama sözleri veriyor, destek mesajlarını eksik etmiyordu. 

Ancak, ters giden bir şeylerin olduğu açıktı. Bu takım bir Bauermann takımı gibi değildi. Basketbol sözlüğünde, sahada yaptığı hata sıfıra yakın takımın karşısında Dirk Bauermann’ın adı vardı. Onun takımlarının bu kadar savruk, mental olarak zayıf, çok hata yapan takımlar olması normal değildi. Sahada çok risk alan, doğal olarak da çok hata yapan Ben Hansbrough mesela, onun yapacağı bir tercih değildi.

Ne oldu da sezonun sonunda değil de yeni sezonun başlamasına birkaç gün kala yollar ayrıldı? Uli Hoeness canlı yayında onun disiplinsiz bir kadroyu geride bıraktığından bahsederken, muhakkak ki Berlin’de Tyrese Rice, Chevon Troutman ve Jared Homan’ın karıştığı bar kavgasını ima ediyordu. Bu Jared Homan’ın ilk sabıkası değildi aynı zamanda, geçen sezon da karıştığı bir olay sonucu Münih polisi tarafından tutuklanmıştı.6 Bauermann, “Oyuncularımı oturma odasındaki masaya haftanın beş günü zincirleyecek halim yok” derken, görünen o ki Hoeness’e göre dizginleri yeterince elde tutmuyordu.7 “Eğer oyuncuların her gece dışarı çıkacak kadar enerjileri varsa, gündüz yeterince çalışmıyorlar demek” diyen Hoeness takıma ve koçuna inancını çok önceden yitirmişti. Yaşanan son olay da son damladan fazlası değildi.

Bayern’in sezon öncesi oynadığı sekiz maçın beşini kaybetmiş olması –oldukça güçlü rakiplere karşı olsa da– da kararın alınmasına katkı yapmış olsa gerek. Geçen sezon playoff yapılmasa bu kararın daha önceden alınacağını, bunun yeni değil birkaç aylık bir mevzu olduğunu belirtirken Hoeness, Bayern’in başarısızlığa toleransının ne kadar az olduğunu gösterdi. Aldığı sonuçlarla kulüp içinde bir utanç kaynağı olarak bahsedilen basketbol takımına el atması gerekiyordu. Öte yandan, Bauermann isminin de Bayern projesinin gelişimine yaptığı katkıya, getirdiği popülariteye artık ihtiyaç duymadığını resmen ilan etti. Bauermann’ın kibirli, uzlaşmaz tavrı onlara göre değildi. Bu ayrılığın Louis van Gaal olayıyla benzerliğini bizzat başkan kendisi ifade ediyordu. Ona göre Bauermann, gerçekle bağlantısını kaybetmişti, işine kendini vermiyordu, elinden geleni yapmıyordu, takım kondisyon olarak kötü durumdaydı. “Etrafındakilere sorduğumda, on kişiden dokuzu, onun kovulması gerektiğini söylüyordu.”

Muhtemelen bunlardan birisi de asistan koç Yannis Christopoulos’tu. “Görevi istemiyor olsam, evde köpeğimle oynuyor olurdum” diyerek göreve balıklama atlayan Yunan koçun sunduğu konseptten çok etkilendiğini belirten Hoeness’in bir yandan da alternatif isimleri taradığına şüphe yok. Bağlantıyı kurması kolay isimlerden bir tanesi Svetislav Pesic.8 Milli takımla aynı anda Bundesliga’da takım çalıştıramama kuralı Bauermann’ın milli takımı bırakmasına sebep olmuştu. Bu kural ileride delinir mi bilinmez ama Bayern’in Almanya’da herkesten daha eşit olduğuna şüphe yok. Bauermann sonrası, ilk maçlarında evlerinde Oldenburg onları paramparça ederken,9 bir hafta sonra da yine evlerinde belalıları Artland’a buzzer-beater ile kaybettiler.

Uli Hoeness’in daha fazla ilgi göstermesi bu projenin geleceğini nasıl etkiler bilinmez ama futboldaki adımları bire bir takip ederek işleri yoluna sokamayacağının sinyallerini verdi. Duran toplardaki kötü durumun –üçlükler ve serbest atışlardan bahsediyor– antremanlarla düzeltilebileceğini söylerken, başkan yardımcısı Bernd Rauch’un “Basketbolda iki sistem vardır, biri hücum, biri savunma” demecine bile tur bindirdi.

Proje potansiyelini kanıtlamışken, işlerin düzelmesine Avrupa basketbolunun ihtiyacı var gibi görünüyor. Gittikçe monotonlaşan Euroleague’in iddialı takımlarından biri olmaya ciddi aday bir kulüp olarak, artıları eksilerinden çok daha fazla Bayern Münih’in.

“Koçlar ikiye ayrılır: Kovulmuş olanlar ve henüz kovulmamış olanlar…”

Dusko Vujosevic

  1. 7 milyon Euro’luk bütçenin p’ini 10 sponsordan yarattılar. []
  2. Kapalı gişe olmayan tek deplasmanları ligin ortadirek takımlarından Bremerhaven’le oynadıkları 10.000 kapasiteli salondaydı sadece. []
  3. Bundesliga’nın ACB’yi geçişini görmek için 2020’yi bekleyeceğimizi zannetmiyorum. Julios Maroulakis’in derlemesine göz atmakta fayda var. http://euro-step.net/2012/04/the-rise-of-the-germans/ []
  4. Projenin potansiyeline dair Cem’in iki yıl öncesinden yazdıklarına mutlaka göz atılmalı. http://numaraiki.blogspot.com/2010/07/tranen-des-vaterlandes-anno-1636.html []
  5. Daha sonrasında biz de konu hakkında bir şeyler karalamıştık.   []
  6. Bild’e göre Jared Homan’la Baeurmann’ın karşı çıkmasına karşın tekrar imzalanmasını bizzat isteyen kişi de Uli Hoeness. []
  7. Bauermann’ın kurallarına göre maçtan önceki iki geceyi oyuncular evde geçirmek durumundaydı bu arada. []
  8. Bauermann’ı yerden yere vururken, menajer Marko “Evlat” Pesic hakkındaki güzel sözlerini hiç eksik etmedi Hoeness. Bu konuyla ilgili okuma parçamız da gene Cem Pekdoğru’dan geliyor: http://numaraiki.blogspot.com/2011/06/pesic-check.html []
  9. Üçüncü çeyrekte farkın otuzlara ulaştığı maç sonrası Tyrese Rice taraftarlardan özür diledi. []