Bir köşede dünya ağır sıklet şampiyonu Sony Liston, öbür tarafta Cassius Clay. Miami Beach’te nefesler tutulmuş, büyük randevunun sonucu bekleniyor. Clay, altıncı raundla birlikte kelebek gibi uçmaya, arı gibi sokmaya başlıyor. Köşesine omzundaki sakatlık nedeniyle devam edemeyeceğini açıklayan Liston, yedinci raundun gonguna tepkisiz kalıyor.
Bütün dünyaya “Ben en büyüğüm” diye haykıran o 22 yaşındaki delikanlı, 25 Şubat 1964’te dünyanın en genç ağır sıklet olarak tarihe geçmişti. Bir hafta sonrasında ismini değiştirmiş, Muhammed Ali adını almıştı.
Henüz 18 yaşındayken 1960 Roma Olimpiyatları’nda altına uzanan, ülkesine döndükten sonra sadece beyazların alındığı bir restoranda hizmet verilmediği için madalyasını Ohio Nehri’ne atan o çocuk, alemin kralıydı ta ki Vietnam Savaşı’na kadar. Askere gitmeyen boksörün lisansı 1967’de elinden alınmıştı.
Bir hukuk mücadelesinin sonunda tekrar ringlere dönen Muhammed Ali, bugün tarihin en büyük boksörü olarak anılıyor. 25 Mayıs 1965’te ikinci kez yendiği Liston’un sonu eroinden olurken, boksun ilahı yıllardır Parkinson ile dans ediyor. Kimileri bu ikinci randevuda rakibinin mafya yüzünden devrildiğini iddia ediyor, bazıları faturayı Nation of Islam’a kesiyor.
Henüz 20 yaşındayken Muhammed Ali’den dünyanın en genç ağır sıklet boks şampiyonu unvanını devralan Mike Tyson da 25 Şubat 1989’da İngiliz Frank Bruno’yu devirerek kemerini korumuştu.
Tecavüzden hapse giren Tyson, parmaklıkların ardında Müslüman olmuştu. Usta 35 yıl önce Necmettin Erbakan’ın mitingine katılırken, çırak Recep Tayyip Erdoğan ile İstanbul’daki Formula 1 pistinde tanışmıştı. Birisi dualar etmiş, öteki gece mekânını titretmişti; dün dündü…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane