Havaalanları… Sağa sola koşturan insanlar, bitmek bilmeyen anonslar, devamlı birbirine karışan sesler…
Bazı meclislerde U2’ya can veren adam olarak anılan, Roxy Music’in kurucularından Brian Eno, bir gün Köln Havalimanı’nda saatlerce beklemek zorunda kalmıştı. Sabahın erken saatleriydi, etrafta kimsecikler yoktu. Düşünüyordu besteci, böyle bir binaya nasıl bir müzik gider diye. Anonslardan etkilenmemeliydi, insanların konuşmasıyla, terminallerde duyulabilecek her sesle uyumlu olmalıydı. Dahinin hafiften ölümle raks ettirmek isteği de cabasıydı. Durmamış hemen düşünmeye başlamıştı. Çok değil kısa süre sonra manifesto ortadaydı: “Ambient müzik, herhangi birini özellikle ön plana çıkarmadan dinleme dikkatinin çeşitli seviyelerine hitap edebilmelidir: İlginç olduğu kadar gözardı edilebilir de olmalıdır.”
Ambient 1: Music for Airports albümüyle birlikte yeni bir çağ açılıyordu. Yarım ömür önce Eno’nun açtığı kapıdan sayısız müzisyen geçedursun, her havaalanına gittiğimde o harika tasarım beynimde çınlamaya başlıyor. Konuşabildiğim üç dilde de yalnız olmadığımı görmek ise…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane