1989 yazında Rick Pitino, New York’ta başarıya ulaştırdığı “çılgın” deneyinin ardından kolej basketboluna geri dönme kararı alıyordu. Pitino’s Bombinos NBA’de üç sayıya itibar kazandırmaya çok yaklaşmış, başlangıçta alay konusu edilen bu sıra dışı takıma hayat veren Pitino’nun profesyonel koçlukta kalıcı olacağına kesin gözüyle bakılmaya başlamıştı.1 Ancak çağıran kendi tabiriyle “Kolej Basketbolunun Roma İmparatorluğu” olunca davete icabet etmemesi düşünülemezdi. Selefi Eddie Sutton dönemindeki usulsüzlükler nedeniyle Kentucky programının bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış, bütün burs hakları ellerinden alınmış ve NCAA tarafından iki yıl boyunca bütün postseason maceralarını başlamadan sona erdiren bir karara varılmıştı. Öncesinde basketbol programının topyekün kapatılmasını öngören “ölüm cezası” dahi masaya getirilmişti, Kentucky kendini şanslı saymalıydı.
Skandal sonrası görevden alınan Cliff Hagan’ın yerine geçen yeni Kentucky atletik direktörü C.M. Newton, bu şansı kullanmak için doğru ismi aramaya koyulduğunda Pitino en parıltılı seçeneklerden biriydi, ancak en güvenlisi değildi. Providence ve Knicks’te yaptıklarına rağmen, jüri hala kararını vermiş sayılmazdı. Progresif düşünme pratiklerini başarıyla destekleyince takdir kazanmış, kaçık bir profesörden fazlası olduğunu kabul ettirmişti. Yine de 1989 yazındaki metruk Kentucky programı için ideal isim gibi görünmüyordu. Herhangi bir koçla yola çıkıldığında işlerin kötü gitmesi, Kentucky basketbolunun küllerinden doğuşunu geciktirebilirdi fakat yaraların sarılması çok daha kolay olacaktı. Pitino’da ise kötü senaryonun, programı bir kez daha uçurumun kenarına sürükleyecek kudrette olması muhtemeldi. Pitino riskten kaçınma davranışı ile arası iyi olmayan bir koçtu. Bu, Newton ile paylaştıkları bir özellikti.2 Aksi takdirde, Lexington’daki sekiz yıllık görkemli Pitino Devri’ni başlatabilmeleri mümkün olmayacaktı.
Gözetim altında kadroya yeni oyuncu katamayan, maçlarının televizyondan yayınlanması bile yasaklanan Kentucky, Pitino ile ilk sezonunu 14-14 ile noktaladığında tüm olağanüstü şartlara rağmen homurtular işitilebiliyordu. Önceki yaz ikna olmayanlar, bir sene gecikmeyle sebeplerini açıklamaya koyulmuşlardı. Tepkiler karşısında Newton da güvenli oynamanın zamanı geldiğini düşünenler arasına dahil olmuştu. En azından bir süreliğine…
O yıllarda NCAA kuralları iki tam zamanlı, iki yarı zamanlı/gönüllü asistan koça izin veriyordu. Gönüllü asistanların maaşı okulun basketbol bütçesinden ödenemiyordu, ancak takımın koçunun yaz kamplarından elde ettiği gelirden pay alabiliyorlardı. Pitino iki tam zamanlı asistanı Tubby Smith ve Billy Donovan’dan aldığı teknik yardımlardan memnundu, gönüllü asistanlardansa başka beklentileri olacaktı. İş için görüşmeye aldığı yirmi aday arasında kendisine en cazip görünenin Bernadette Locke adındaki genç kadın olduğunu Newton ile paylaştı. Newton nihayet anlamıştı; Pitino takımın koçuyken güvenli oynamak mümkün olmayacaktı.
Locke okul tarihinde All-American onurunu kazanan ilk basketbolcu olduğu Georgia’da henüz son sınıf öğrencisiyken yaptıklarıyla Pitino’yu etkileyecek özgeçmişini yazmaya başlamıştı. Ülkenin en çok peşinden koşulan liseli yıldızı Janet Harris’in Lady Bulldogs kadrosuna katılmasında önemli bir rol oynamış, koçluğa geçiş yaptığında da recruitment alanındaki sihrini konuşturmaya devam etmişti.
Pitino, hiç şüphesiz, kolej basketbolu çevrelerine doksanlarla birlikte hakim olacak güç kaymasını sezen ilk koçlar arasındaydı. Kolej basketbolunun bugününde gördüğümüz John Calipari emrindeki imparatorluğun ışıklarını tünelin ucunda görmüş ve buna uyum sağlamak için vakit kaybetmemişti. Locke’tan da emrindeki istihdam kuvvetlerine yeni bir boyut katmasını bekliyordu. Her maça ve her antrenmana katılacak olmasına rağmen asıl görev tanımı bu olacaktı. Lise yıldızlarının kolej tercih süreçlerine ailelerinin, bilhassa annelerinin, dahlini görmüştü. Kararını sorgulayan gazetecilere vereceği cevap hazırdı: “Bir anneyle ilişki kurmakta başka bir kadından daha iyi iş çıkaracak birini düşünebiliyor musunuz?”
1978’de Boston Üniversitesi’nin başına geçtiği günden beri ekibine bir kadın dahil etmeyi düşündüğünü ama bir türlü gerekli cesareti bulamadığını itiraf ediyordu Pitino. Sonunda o cesareti bulduğundaysa “genç erkek basketbolcuların bir kadının direktiflerine itaat etmeyi asla hazmedemeyeceğini” savunan yaygın görüşe karşı durmak yerine, kararını annelerle kurulacak ilişki üzerinden gerekçelendirmeye çalışmış ve bir avuç inciri berbat etmişti. Bernadette Locke, spor tarihine esaslı bir değişimin öncüsü olarak geçebilirdi. Baharı müjdeleyen çiçek.3 Bunun yerine yanlış saiklerle atılan bir adımın, daha büyük bir hareketi öncelemeye yetemeyeceğini gösteren bir örnek oldu. Daha ziyade bir efemerid. Yaşam döngüsü uygun şartların oluştuğu kısa bir dönemle sınırlı bitki.
Kadın kolej takımlarında görev yapan erkek koç oranı yetmişlerde yüzde 10 düzeyindeyken, 1990 yılında yapılan bir araştırma bu oranın yüzde 53’e dayandığını söylüyordu. İşe alınmasının baştan aşağı bir PR hamlesi olduğunu düşünenleri, bu araştırmanın oldukça naif bir okuması ile savuşturmaya çalışıyordu tek başına kalmış Locke: “1990 yılındayız. Erkeklerin kadın basketbolundaki rolü bu kadar artarken, aksi yönde de paralel bir gelişme yaşanmasından daha doğal bir şey olamaz.”4
Tıpkı 1980 yılında Los Angeles Lakers’ın yaz ligi takımında forma giydikten sonra 2009’da da D-League takımı Texas Legends’ı çalıştırarak bu mücadele sahasında bir başka parsel kazanan Nancy Lieberman gibi Locke’un da kadınların basketbolunda kıymetli bir köşe taşına adını kazıdığını kabul etmek lazım. Fakat her köşe taşının aynı ağırlıkta olmasını, aynı büyüklükte bir etki yaratmasını beklememeliyiz. Lieberman ve Locke’un karşı karşıya oldukları yerleşik algı çok güçlüydü, yıllar içinde Amerikan toplumunun derinliklerine kadar kök salmıştı. Bu mücadelede mümkün olan her türlü yardıma muhtaçlardı. Yardımcı olmaya çalışırken köstek olduğunu fark edemeyen Pitino’nunki gibi gevşek açıklamalar ise zehir ihtiva ediyordu. Yüz yıl kadar önce erkekler tarafından erkekler için tasarlanmış ve erkeklerin tüketimine sunulmuş Amerikan sporlarının çevresinde oluşturulan Amerikan spor endüstrisinde var olmak için en az bir akil erkeğin ittifakına ihtiyaç duyulduğu aşikardı. Ancak Pitino’nun progresif düşünceleri, en çok ihtiyaç duyulduğu anda, sırra kadem basmıştı.
13 Temmuz 2013’te Los Angeles Sparks karşısında ön çapraz bağlarını haşat ettiğinde 36 yaşındaki Becky Hammon, parke üzerindeki günlerinin sonuna yaklaştığını biliyordu. Jason Kidd’i izlediğiniz ilk günü hatırlayın. Öncesinde karşılaşacağımın özel bir yetenek olduğunu sezdiren birkaç Fanatik Basket makalesine rağmen engel olamadığım büyü yavaş yavaş etkisini kaybetmeye başladığında, Suns onu, o an, koçluğa getirecek olsa kenardaki Danny Ainge’den kötü iş çıkarmayacağını hissettiğimi hatırlıyorum ben. İşte bu hissin kadın basketbolundaki karşılığı Hammon’dı.5 Kendisi de oyunculuk sonrası tek kariyer planının koçluk yapmak olduğunu sık sık vurguluyordu. 2007’de New York Liberty yıldızını takasla San Antonio Silver Stars’a gönderdiğinde, Becky ve hayranları öfkelerini gizleyemiyordu. Ama ileride Liberty yöneticilerine teşekkür etmeleri gerekebilirdi. Zira o uğursuz 13 Temmuz’un ardından şehrin diğer takımı Spurs ile irtibata geçti ve rehabilitasyon dönemi boyunca koçluk stajını Gregg Popovich ve ekibiyle birlikte yaptı.
Riskten kaçınma davranışı, Popovich’e göre binlerce ekonomist zırvasından biriydi. Kariyeri boyunca doğru bildiklerini çöpe atmaktan, yapmak için yıkmaktan asla geri durmayan cesur biri olmuştu. Buna parmağındaki beş yüzüğün yarattığı kurşun geçirmez kalkanı eklerseniz, 1990 yılındaki Pitino’dan çok daha uygun bir müttefikti. 5 Ağustos 2014’te asistan kadrosuna dahil ettiği yeni ismi, gazetecilere şu şekilde tanıttı: “Becky Hammon’ın ekibimize katılmasını dört gözle bekliyorum. Geçtiğimiz sezon boyunca takımımızla çalışırken yaptıklarını gözlemlemiş biri olarak, basketbol zekasına, iş etiğine ve insanlarla ilişki kurabilme yetilerine güveniyorum. Bu nitelikleriyle Spurs’e büyük bir fayda sağlayacağından eminim.”
Açıklamasında annelere, teyzelere (yani çeyrek annelere) ve diğerlerine yer yoktu, yeni meslektaşını en çok saygı duyduğu koçlardan bazılarıyla kıyaslıyordu: “Basketbol dünyasının içinde belli bir zaman geçirdikten sonra, koçluk yapabilecek olanlarla yapamayacak olanları ayırt edebiliyorsunuz. Becky koçluk yapabilecek olanlardan. Bu anlamda bir Steve Kerr, bir Doc Rivers. Onları gördüğünüzde, bir parçası olmaktan keyif aldıkları bu oyuna dair özel bir kavrayış geliştirebildiklerini idrak ediyorsunuz.”
Popovich’in sözlerindeki haklılıktan daha önemli olan, kadınların erkeklerin egemen olduğu bir spor dünyasında “dikkat dağıtıcı bir unsur” olmasından endişe duyan6 hakim görüşe karşı aldığı pozisyondu. Fakat muhtemelen siz de bu sözlerin öylesine söylenmişe benzemediğini düşünüyorsunuz.
Yazarlığa başlamadan önce 1999-2004 yıllarında Colorado’da basketbol oynayan Kate Fagan, belki Popovich gibi koçluk yetisi taşıyıp taşımadığınızı gözünüzden anlamak gibi süper güçlere sahip değil. Lakin Hammon’ın ne kadar özel bir oyun aklı olduğunu anlaması için üç dakika yeterli olmuş:
“Yarı profesyonel bir basketbol takımı olan Colorado Chill ile ilk idmanıma çıkmıştım. Hammon da WNBA sezonu tatildeyken bu takımda oynardı. Benim kim olduğuma dair hiçbir fikri yoktu. Bense önceki sezon Liberty ile yıldızlaşan, ilk kez All-Star maçında yer alan Colorado çıkışlı bu oyuncuyu elbette çok iyi tanıyordum. Çift potaya başlayalı üç dakika olmuştu ki oyun bir anlığına durdu ve Hammon yanıma gelip, neredeyse kelimesi kelimesine, şunları söyledi: ‘Anlaşılan seni sabit şutör olarak kullanmalıyız, en etkili olduğun alan bu. Çaprazda pozisyon alırsan içeri penetre ettiğimde sana boş şut hazırlayabilirim, ne dersin?’ Sadece üç dakikada oyunumu analiz edip etkili olabileceğim alanı bulduğunu ve bunu nasıl takımın lehine kullanabileceğini çözdüğünü o anda fark ettim. Özetle, üç dakika sonunda oyunum hakkında benim bildiğim kadar şey biliyordu.”
Boş aylarını geçirmenin NWBL’den daha karlı bir yolu olduğunu keşfeden Hammon, 2007’de hayatındaki ilk Moskova sayfasını açıyordu. 1999’da dört turdan oluşan oyuncu seçmelerinde adı okunan 50 oyuncu arasına girememişti. 2005’te All-WNBA ikinci takımına seçildiği Liberty’den, yalnızca iki yıl sonra apar topar gönderildi. 1.68 boyundaydı, yavaş ve beyazdı. Hak ettiği değeri görmemeye alışkındı. Ancak MVP oylamasında Lauren Jackson’ın ardından en çok oy alan ikinci oyuncu olduğu –yani WNBA’deki en değerli Amerikalı olarak geçirdiği– sezonu takiben Olimpiyat kadrosuna davet edilmeyeceğini Hammon bile öngöremezdi. Moskova sayfasını biraz süsleme vaktiydi, Pekin’e Rusya milli takımının bir üyesi olarak gitti.
2010’da David Blatt’i basın toplantısında Rus ilan eden Mike Krzyzewski, iki sene önce Hammon’a “Bu ülkede büyüyüp bu ülkenin ekmeğini yedikten sonra Rusya formasını üzerine geçiriyorsan vatansever biri değilsin” diye seslenen meslektaşı Anne Donovan’dan ilham almış olabilir. Hammon bu sözleri kafasına takacak kadar vatanseverdi. Çocukluk hayallerindeki Olimpiyat madalyasının parlaklığı ağır basmış, Olympian karakteri için gerekli reaksiyonu göstermişti. Elbette madalya karşılığında Rus oligarklardan alacağı primin miktarını konuşmak, Amerikan medyasının daha çok ilgisini çekecekti.
Dört yıl sonra Pekin’de kazandığı bronz madalyaya bir arkadaş bulmak için gittiği Londra’da MVP yarışındaki eski rakibinin liderliğindeki Avustralya’ya toslayacaktı. O yarı final karşılaşmasından hemen önce, Türkiye’nin basketboldaki ilk madalya hayallerine perde çekmişti.7 Dönüş yolunda ise Becky’yi (Rebekka’yı?) ikinci madalyadan da değerli olabilecek bir karşılaşma bekliyordu: Teksas’a Popovich ile birlikte uçacaklardı.
Hava Kuvvetleri Akademisi’nde Sovyetler Birliği üzerine eğitim gören Popovich’in, ondan hangi hikayeleri duymak isteyeceğini tahmin edebiliyordu. Yolculuğun önemli bir bölümünü Rusya, şaraplar ve Rus şarapları üzerine konuşarak geçirdiler. Belki bunun yanında Pop’tan biraz koçluk tavsiyesi almış, karşılığında Florida’da avladığı köpek balıklarının sözünü geçirmiş de olabilir.
Popovich ve Hammon, dünyaya barışı getirecek ikili değil.8 Buna karşılık, Pitino ve Locke’un yirmi yıl önce yarım bıraktığı işi hakkıyla tamamlamak için en uygun ikili.
“Doğrusunu söylemek gerekirse, bu kadar büyük olay olacağını fark etmemiştim. İnsanlar çıldırmış gibiydi – sanki dünyayı faşizmden ya da başka bir karanlık güçten kurtarmışız gibi. Onu olduğu kişi için, yaptıkları için ve yapabileceğine inandıklarım için ödüllendirme şansı, insanların göstereceği tepkiden çok daha önemliydi.”
Gregg Popovich
Hammon önümüzdeki hafta sonu Las Vegas Yaz Ligi’ndeki Knicks maçında sahaya Spurs koçu olarak çıkarak yeni bir ilki gerçekleştirecek. Liberty onu San Antonio’ya göndermemiş olsaydı, kendisine New York sınırları içinde bir Popovich bulup bu maça Knicks koçu olarak çıkabilir miydi? Söz konusu Hammon olunca hayır demek zor olsa da, bu sorunun cevabı HAYIR. Ama pek de önemi yok. Becky Hammon, şans yüzüne güldüğünde hep beraber kutlamamız gereken insanlardan. Becky Hammon, baharı getiren çiçek.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane