Skip to content

Bazı Notlar Tutmasını Biz de Biliriz

"Bir Fenerbahçe maçının sonucu hiç bu kadar umrumda olmamıştı" sloganıyla; bu akşam Louis van Gaal gibi maç notları değil, sadece kendi özel notlarımı tutmaya hazırlanacağım.

2005 yılında ilköğretim müfredatından kaldırılan Cin Ali serisinin, çoğumuzun okuma yazma öğrenmesinde büyük payı vardır. Bir ilkokul öğretmeni olan Rasim Kaygusuz tarafından 1968 yılında yaratılan Cin Ali’nin bir çöp adam olarak çizilmesinin nedeni, çocuklar tarafından kolayca resmedilebilmesini sağlamaktı. Hecelere bölerek değil, tümdengelimci bir metotla okuma yazma öğreten serinin fenomenal kahramanı, o meşhur zifiri karanlık dönemlerimizden biri olan 90’lara gelindiğinde bazı “hassas”ların radarına girecek, kılık kıyafetine, tipine “çekidüzen” verilecekti. Artık huzurlarımızda papyonlu, belirgin yüzlü, siyah saçlı, fiyonklu ayakkabılı bir Cin Ali vardı. Ve artık Çöp Adam, bu değişikliklere gerekçe gösterildiği üzere, “çocukların görsel sağlığını” kötü yönde etkilemeyecekti.

Tesadüf bu ya; tam da 1968’de başlayan, “Cin Ali’nin Topu”, “Cin Ali’nin Atı”, “Cin Ali Okulda”, “Cin Ali Çocuk Bahçesinde” gibi klasiklerle süslü bu “Cin Ali” macerasında yol alıp 2013’e kadar geldiğimizde bir başka ‘Cin Ali’yle, ama bu kez çok daha acılı bir şekilde tanışacaktık. Tıpkı Çöp Adam gibi, kimseciklere bir zararı olmayan bir Ali’ye, Devlet Baba tarafından, tam da kendi çürümüş karakterini yansıtan bir şekilde, hiç utanmadan, zerre sıkılmadan “çekidüzen” verilecekti. En azından verilmeye çalışılacaktı; çünkü evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyordu. İşte benim kısa Cin Ali serim:

Ali İsmail Ailesiyle Fenerbahçe Stadı’nda

Nesrin Sipahi’nin yalancısıyım; çubuklu aşığı birkaç nesil Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler ile büyüdü. Hala sevilen birer abide olan tüm bu isimler kalbimize işlenmiş, orası ayrı; ama son zamanlarda tek bir gencin adıyla inleyen Fenerbahçe Stadı, Bolu Fenerbahçeliler Derneği’nin davetiyle bugün tarihinin en özel Galatasaraylı ve Trabzonsporlu misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor: Maraton tribününde yerlerini alacak Galatasaraylı anne Emel Korkmaz, Galatasaraylı ağabey Gürkan Korkmaz ve Trabzonsporlu baba Şahap Korkmaz.

3 Haziran’dan bu yana her gün çile çeken, üzerlerindeki baskılar dün Gezi Parkı’nı ziyaret etmek istediklerinde dahi hafifletilmeyen, parkın basamaklarında dururken bile çok korkak bir düşmanın kulaklarına “gözaltı yaparız, haydi!” zavallılıklarını fısıldamaktan çekinmediği Korkmaz ailesi, soyadlarının haklarını bininci kez verircesine Fenerbahçe Stadı’na, çocuklarının, kardeşlerinin sonsuza kadar yaşayacağı yere gidiyorlar. Çubuklulardan oluşan dev bir koroya katılmaya…

Ali İsmail Marşlara Konu Oluyor

Fenerbahçeli olmama rağmen, düşlerinde sadece özgür dünya olan Ali İsmail Korkmaz için yazılan marşı1 ilk duyduğum anda, “Ali İsmail korkmaz korkmasına, orası tamam da; Fenerbahçe ‘yıkılmaz’ popülistliği yapılmasa iyiydi” diye düşünmüştüm. Bu başlığın altında bizatihi kendimle ilgili menfi saptamalara yer vermem, tamamen marşın yaratıcılarından özür dilemek içindir: Kardeşlerim; özür dilerim, analiz ve muhakeme yeteneğim yüksek değilmiş, neyi/neden demek istediğinizi işin en başında anlayamamışım.

Bugün, iç/dış politik gündemle 2,5 yaşındaki yeğenim İlayda Melekcan’dan daha fazla ilgili olduğunu düşünmediğim Aziz Yıldırım çıkıp da “İsteyen Ali İsmail diye bağırır, bunu kimse engelleyemez” diyebiliyorsa, bunun sebebi, marşın yaratıcılarının, hepimizin sırtına yüklediği sorumluluktur. Şimdi, ben dahil, Fenerbahçe alt kimliğini taşıyan (hatta taşımayan) hepimiz, bu sorumluluğu bir şekilde omuzlamaya çalışıyoruz.

Bizleri içsel hesaplaşmalara sürüklemek bir yana, marşın, kamuoyunun ilgisini ve devlet, yargı organları ya da medya üzerindeki baskısını canlı tutma gibi bir vasfı da var ki, bu da paha biçilemez. Şubat ayının ortasındayız ve 2013 için hazırlanan “yılın şarkıları” listeleri çoktan paylaşıldı. Benim seçimimi artık biliyorsunuz.

korkmaz

Ali İsmail Maç Yazılarında(?)

Bu akşam oynanacak Fenerbahçe-Kasımpaşa maçından sonra anaakım medyada yayınlanacak köşe yazıları kabaca iki gruba ayrılacak. Birinci gruptaki örnekler, yıllardır alışageldiğimiz, çoğunlukla aşağıdaki kalıba benzer şekilde akan(akmayan!), 8-10 yaş arası kompozisyon yazısı tadındakiler olacak:

“İlk yarı Mehmet Topuz çok iyiydi, orta sahayı tek başına ayakta tuttu. Sağda Gökhan Gönül etkisizdi. Caner yorgun göründü. Sow’un yokluğunda Kuyt beklenen seviyeye ulaşamadı. Alper ikinci yarıda canlılık getirdi. Volkan yediği golde hatasızdı. Kasımpaşa puanı hak etti, hakem sonuca etki edecek hata yapmadı.”

Çok daha az örnekten oluşması muhtemel ikinci gruptaki maç yazılarıysa, yukarıdakine benzeyen pek edebi satırlarına Ali İsmail Korkmaz’la ilgili birkaç baştan savma “üzüntümüz büyük” ifadesi yedirecek. Habertürk, AloFatih, Kabataş görüntüleri derken, dönme eğiliminde olan rüzgarı kollayan kimileri, Ali İsmail’in ailesinin stadı ziyaretinden de cesaret alarak, çok önceden belirlenmiş kariyer planlamaları çerçevesinde minik ve şirin stratejik bebek adımları atmaya başlayacaklar.

Genellikle bol alavere dalavereli dönem filmlerinde, “Şunu şunu yap, ilk katılan/karşı çıkan kimse hain odur” şeklinde stratejilerin kullanıldığına, öğütlerin verildiğine şahit olursunuz ve bunlar genellikle de işler. Statlar adıyla inlerken, Ali İsmail konusunda aylarca sustuktan sonra, sihirli bir değneğin “dürtmesiyle” bir anda konuyla ilgili “duyar” yapmaya başlaması muhtemel bu gruptaki “yazarları” işte bu bakış açısıyla değerlendirmek ve birtakım listelere işlemek hiç de acımasızca olmaz.

Ali İsmail Baş Köşemizde

2 Haziran gecesinde sopalarla, tekmelerle, polis-sivil demeden dakikalarca dövülen, “vurmayın öldüm!” dedikçe daha çok vurulan, Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne gittiğinde “doktor” Hasan Gülcü tarafından muayene edilmeyen ve kas gevşetici verilip ağır yaralı şekilde “karakola” gönderilen, dövülmesinden 20 saat sonra fenalaşınca tekrar hastaneye kaldırılan, 38 gün komada kaldıktan sonra 10 Temmuz’da can veren, Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna tarafından “polislerine suç atmak için arkadaşları tarafından öldürüldüğü” imasında bulunulan,2 dövülme görüntülerinin 18 dakikası önce silinen sonra bir anda tekrar ortaya çıkan, davası Kayseri’ye alınan Ali İsmail Korkmaz, iktidar sahiplerinin ve yalakalarının korkularını ve çaresizliklerini bize her gün bir kez daha hatırlatıyor, her gün biraz daha kuvvet veriyor.

Esasında çok basit düşünürsek; hayatlarımız sürekli intikam davranışları için belli gerekçeler üretmekle ve bu irili/ufaklı intikam davranışlarını hayata geçirmekle sürüyor. Örneğin; “emri ben verdim” diyen Başbakan’ın bitmek tükenmek bilmez intikam dürtüsünün, tıpkı Chan Wook Park’ın intikam üçlemesinin nadidelerinden Oldboy’da olduğu gibi yıllarca sürebilecek haşin bir görüntü vermesi gibi; ben de kendi adıma tüm notlarımı incelikle tutuyorum. Bu yazının genelinde sözü edilenler dahil olmak üzere; tüm o kara adları, tüm o çirkef yüzleri, hafızama, fondaki Ali İsmail marşıyla kazıyorum.

Peki bu akşamki maç ne mi olur? Gol olur.

  1. Bir yandan da dinleyelim: http://www.youtube.com/watch?v=CN2FASwMILg []
  2. İnanmıyorsanız bakın: http://www.youtube.com/watch?v=umjCajKAzTw []