Amerikan spor medyası; kariyer ön görme işlerine bayılır ve bunu, siteler-yazarlar arası ciddi bir rekabet haline getirmeleri de en az birkaç sene geriye giden, mazisi olan bir olaydır. Kimileri, garip garip istatistik formülleri yaratır, kimileri tarihten örneklerle birebir benzeştirmeye çalışır, genç öğrencileri. NBA’den örnekler vermek gerekirse, bir aralar dışarıdan şut atan uzunlar çok modaydı, kimi zaman pozisyonuna göre kısa boylu oyunculara “tu kaka” gözüyle bakmak eğilimi alevlendi, bazen de istikrarlı bir dış şutu olmayan gardların, başarılı olmasının neredeyse imkansız(!) olduğuna dair hurafeler türedi… Her sezon, liseden NCAA’e ve farklı farklı mecralardan profesyonel sporlara geçen dört-beş haneli oyuncu havuzunun çok büyük bir kısmıyla ilgili tahminler yapan bu uzmanların(!?), çoğunlukla hedefi vurduklarını tahmin ediyorum, kalpten inanmasam da…
Lakin hedefi vuramadıkları sayısız örnek de vardır. NBA’de, yetenek avcılarının “ligde tutunamaz” dediği adamlar, takımların radarına yakalanıp, ikinci turun sonlarına dahi de olsa draft edilirler genellikle. Ancak, NFL’de durum pek de öyle değildir. Toplam 254 oyuncunun seçildiği 7 turluk normal draft’a ek olarak, Supplemental Draft1 diye de bir hadise olmasına rağmen, pek çok efsanevi diye tanımlanabilecek adamın draft edilmediği bir yerdir, NFL. Draft edilmeyen; ancak Hall of Fame’e girmemesi çok büyük bir sürpriz olarak nitelendirilebilecek adamlardan ilk çırpıda aklıma geleni James Harrison2 mesela, bu bağlamda ufak bir araştırma yaptığınızda, hali hazırda pek çok takımın kadrosuna katmak için sıraya gireceği; Tony Romo, Jeff Saturday, London Fletcher, Wes Welker, Antonio Gates ve Arian Foster’ın içinde bulunduğu aktif oyuncular listesiyle karşılaşabilirsiniz.3
Russell Wilson, Virginia eyaleti gibi futbol haritasının çok da dışında olmayan bir eyalette, oldukça umut vaat eden istatistiklerle lise kariyerini noktalamasına rağmen, Scout.com ve Rivals.com gibi ilk paragrafta sözünü ettiğim işi yapan sitelerin en baba ikisi tarafından, 5 üzerinden sadece 2 yıldızlık bir “genç yetenek” olarak değerlendirilmişti. Lise sona erdiğinde, henüz bir karar verememişti Wilson, beyzbol ile futbol arasında gidip geliyordu. Bu durum, sadece North Carolina State ve Duke gibi, futbol için vasat denilebilecek iki okuldan burs almasına neden oldu. Ancak bu kararsızlığından daha önce, QB pozisyonu için kısa olarak kabul edilen boyu4, pek çok önemli okulun kendisine yanaşmasına engel olmuştu. Kolej kariyeri genel akımın dışında gelişti, NC State’te yıldızlaştığı ve üst üste 379 pası interception5 olmadan tamamlayarak NCAA rekorunu kırdığı 2009 sezonu ile, ACC konferansının en iyi QB istatistiklerine imza attığı 2010 sezonundan sonra şansını beyzbolda denemek istedi, Wilson. Bu vasat denemenin ardından, Wisconsin’de kendisine yer buldu ve son sezonunu 33 TD pası atarak tamamladı.6 Ancak, boyu uzamıyordu haliyle ve hor görülmeye devam ediyordu, Wilson. “10 santim daha uzun olsa, Real Madrid’de oynardı” laklaklarının ışığında, 2012 Draft’ında 75. sıradan seçildi, kendisinden önce 6 QB seçilmişti.
Hazırlık kampı ve maçlarında, vasat rakiplerinin arasından sıyrıldı ve Seahawks’ın 1. QB’si olarak sezona başladı, Wilson ve sezonu da Ben Roethlisberger’in 98.1’lik, bir çaylak tarafından kaydedilen en yüksek passer rating7 rekorunu geçerek8 ve Peyton Manning’in bir çaylak tarafından atılan en fazla TD pası rekorunu egale ederek tamamladı. Bunlar da yetmedi ve playoff’ta daha da iyi istatistiklere imza atıp, kendisinden 73 sıra yukarıda seçilen Robert Griffin III’ün Redskins’ini geriden gelip mağlup etmeye ön ayak oldu.9
Colin Kaepernick’in kariyer yolculuğu ise daha da ilginçti, belki de. Hem beyzbol, hem basketbolla çok içli dışlı olan Kaep’i korkunç kol kuvveti sayesinde, tatmin edici bir MLB kariyerinin beklediği konuşuluyordu, liseden mezun olduğunda. Yetmezmişçesine, lisede oynadığı son basketbol maçında, eyaletin 1 numaralı favorisi karşısında, 34 sayı atarak takımını büyük bir sürprize çok yaklaştırmıştı. Ancak, Kaep’in aklı fikri futboldaydı ve neyse ki yalnızca Nevada gibi vasat bir üniversiteden de olsa, bursu kapmış ve hayallerinin peşinden koşmaya başlamıştı. Lisenin son yılında sadece 77 kiloydu Kaep ve profesyonel futbol uzmanlarının delicesine takık olduğunu farkettiğim, pas atma mekaniği sorunlu olarak addediliyordu. Oldukça cılız oluşu; hali hazırda NFL’de tozu dumana katan, koşu yeteneklerinin sınırlı kullanılmasına yol açıyor ve dolayısıyla da vasat bir QB haline getiriyordu Kaep’i.
Nevada’da ülkeyi birbirine kattı Kaepernick, kariyerinin mihenk taşı birkaç maçta kaydettiği müthiş istatistiklere kolaylıkla ulaşabilirsiniz, olağan şüpheli sitelerden; ben kırdığı bir rekorla geçeyim kolej macerasını: NCAA tarihinde – birinci lig okulları arasında – üç sezon üstüste 2000 pas yard’ı ve 1000 koşu yard’ı çıtalarını aşan ilk ve tek oyuncu olarak noktaladı, Nevada’da geçen harika sezonlarını. 2011 Draftı’nda 45. sıradan seçildi, kendisinden önce 5 QB seçilmişti. İlk sezonunda pek bir şans bulamadı Kaep, ikinci sezonu başladığında da bu durum değişeceğe pek benzemiyordu. Kendisi de eski bir QB olan koç Jim Harbaugh’un gelişiyle, kariyeri boyunca hiç olmadığı kadar efektif bir QB haline gelen Alex Smith ile yeterince maç kazanıyordu San Francisco 49ers ve Kaep’e bazı istisnai, taktik varyasyonlar haricinde sıra gelmiyordu. Ancak 2012 sezonunun 10. haftasında “Next Man Up”10 kuralı işledi ve Colin Kaepernick’i, ligin en heyecan verici genç QB’leri listesinin ilk iki sırasına yazdıran süreç başlamış oldu.
Çok iyi istatistiklere imza atmak ve takımını Super Bowl maçına taşımak haricinde, Michael Vick’in lige gelişiyle başlayan süreçte, QB pozisyonuyla ilgili bir takım tabuların tamamen yıkılmasının da sebebi oldu, Kaepernick.11 M. Vick’in lige gelişiyle hücum seti kitapçıklarında yer almaya başlayan, sonraki süreçte bazı takımlar tarafından da duruma göre kullanılan read-option dizilişini, rakip defansların çalışılacaklar listesinin tepesine yazdırdı, Kaepernick. QB’yi daha çok koşturan ve dolayısıyla da açık sahada çok daha sert darbeler almasına yol açan bu diziliş ve ortaya çıkardığı hücum setleri; profesyonel futbolda neredeyse bir tabu halini almıştı. Ancak, 2012 playoff’larının ilk maçında, Packers gibi kalburüstü bir savunma takımına karşı, 181 yard koşarak, M. Vick’in 2002’de bir normal sezon maçında kırdığı, bir QB tarafından bir maçta kaydedilen en fazla koşu yard’ı rekorunu kırdı, Kaepernick.12 Super Bowl maçında ise takımı büyük farkla geriye düşmüş (ve dolayısıyla daha kısa sürede daha fazla mesafe kat etmenin gerekliliğiyle, pas oyunlarının önceliği artmış) olmasına rağmen, 7 denemede 62 koşu yard’ı kaydetti.
R. Wilson, kısa boylu QB’lerin önünü açan örnek olurken, C. Kaepernick ise atletik olarak üstün ve karar verme mekanizmaları gelişmiş olmasına rağmen, NFL tarihinin efsanevi QB’lerinin ön ayak olduğu; pas atma mekanizması, ayak hareketleri gibi departmanlarda sorunlu gençlerin önünü açan örnek oldu. Utah State’in QB’si Chuckie Keeton, 1993 yılından birkaç sene önce doğsaydı, ekmeğini alt liglerde arayacaktı, çok büyük ihtimalle. Lakin, bundan birkaç yıl sonra, onunla ilgili bir yazı yazıyor olma ihtimalim varsa, R. Wilson ve C. Kaepernick sayesinde.
Geçtiğimiz sezonun başında, bütün dikkatler draft’in ilk iki sıra seçimleri Andrew Luck ve Robert Griffin III’ün üzerindeydi. İkisinin de beklentileri karşılayan performanslar ortaya koydukları aşikâr; ancak R. Wilson ve Kaep şovu çaldılar kesinlikle ve yeni QB’ler power rankings’inin tepesine de oturdular, benim nazarımda. Kariyerlerinin nasıl devam edeceğini kestirmek zor, ne de olsa dördü de geleneksel QB beklenti ve alışkanlıklarının dışında, koşu oyunlarıyla çok içli dışlı olan, sakatlık riski her zaman var olan adamlar. Ancak, bu sporla haşır neşir olmaya başlayıp da tutunacak bir dal arayanlara, bu dörtlüden birini tavsiye ederim. QB’leri sevmek her zaman daha kolaydır ve şehrin yeni çocukları da bunlar.
Bir sonraki yazı: Andrew Luck vs. Robert Griffin III. Sığarsa; bu sezonun, takımlarında ilk onbir13 başlayan, üç çaylak QB: Terrell Pryor, EJ Manuel ve Geno Smith.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane