Skip to content

Su Gibi

Bu toprakların bambaşka bir değeriydi Ruhi Su. Ömrünü aşıklara ve türkülere adamış, tüm zorluklara rağmen sazına sarılmıştı...

Biraz doktor, biraz da sesini kaybetme korkusuydu, çektiği onca ağrılara göğüs germe çabası. Zaten hekimlere gidildiğinde de romatizma deniyordu. Bir radyoloji uzmanının koyduğu kanser teşhisi üzerine yurtdışına gitmek isteyen devin karşısında bu sefer devlet dikiliyordu. Pasaportu bir türlü yenilenemezken, ona tedavi için davet mektupları yağıyordu. Pasaport geldiğindeyse iş işten geçmişti…

20 Eylül 1985’te son nefesini vermişti Ruhi Su. 12 Eylül sonrası ilk büyük kitle gösterisine dönüşen cenazesine katılanlardan 163’ü gözaltına alınmış, 15 gün misafir edilmişti.

Van’da 1912’de doğmuştu. O tarihte oralarda doğan birçok çocuk gibiydi, ne annesini bildi ne babasını. Birinci Dünya Savaşı’nın ortada bıraktığı çocuklardandı, savaş artığıydı. Parmak kadar çocukken yetimhaneye bırakılmıştı. Artık adı Mehmet’ti…

Kayıtlara göre baba adı Abdullah, anne adı Huri idi. Yalçın Küçük’ün de yazdığı gibi kuvvetle muhtemel gayrımüslim bir ailenin çocuğuydu, Ermeniydi. Osmanlılar, babaları bilinmeyen gayrımüslim çocukların babalarına, Hazreti Muhammed’in babasının adı olan Abdullah adını veriyorlardı. Mehmet de Muhammed’in kısaltılmışı ve artık daha yaygın kullanılan haliydi. Askeri liseye vardığında kendisine kibar isim olarak Ruhi’yi alan büyük usta, kimlerden olduğu sorusuna “hayatı ve insanları kucaklayanlardandır” yanıtının verilmesini istiyordu.

Dino çok güzel özetlemişti ustayı: “…O, ömrünü aşıklara ve türkülere adamış bir insandır. Yitik dizeyi şurada, başka birini ötede bulur; bir ezgiyi şu bölgede saptar, sazdaki bir iniş çıkışı başka bir yerde. Bir müzik bilgini gibi değil, bir müzik vurgunu, kendine özgü bir aşık gibi çalışır; bir türkü devşiricisidir o…”

Kim bilir belki de devletin muhalif bir sanatçıya neler yapabileceğinin muhasebesini tutmuştuk sayesinde, tabii o da muhalif bir sanatçının tüm baskılara, işkencelere, hapislere karşı neler yapabileceğinin muhasebesini tutturmuştu devlete. Tıpkı başka coğrafyalardaki gibi.1

Ne ilk, ne de son olacaktı…

  1. http://www.yazihaneden.com/2012/09/kazandi/ []