– Litvanya iki yıl önce ev sahibiyken, bağımsızlığını kazandığından beri sahip olduğu en kötü kadroyla oynamak zorunda kalmıştı. Uzun süredir beklediğiniz günler için fazlasıyla can sıkıcı. Benzeri bu yılki ev sahibi için de geçerli biraz. Bir türlü geçemediği mental eşiği aşabildiği 2009’da aşmasını sağlayan, takımın sürükleyicisi ve turnuvanın tanıtım posterlerini süsleyen iki ismiyle ilgili sıkıntılar büyük. Erazem Lorbek sakatlığının da etkisiyle geçirdiği facia sezonun ardından yokken, Jaka Lakovic’in de eskisi gibi olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldı Slovenler. Skandal bir turnuva sonrası hala görevinin başında olan ve kimsenin hala oraya niye geldiğini anlamadığı bir koç1 da Avrupa’da böyle bir sorumlulukla test edilmemiş Goran Dragic’e anahtarları fazlasıyla teslim etme niyetinde. Eksiklere rağmen, mevcut oyuncu grubunun turnuvadaki en iyilerden biri olduğu gerçeği var. Tribünlerin kahramanlarını2 itmesi, pek çok defoyu kapatabilir elbette ama çok da güven vermiyorlar açıkçası.
– Sırbistan son dakikaya kadar Milos Teodosic’i bekledi. Eğer ondan biraz olsun verim almayı başarabilselerdi yarı final hiç de uzak bir ihtimal değildi. Yine de kadro derinliği ciddi bir sıkıntı olsa da sağlam bir planı olan ve onu nasıl uygulayacağını bilen bir takım olarak, belirsizliklerle dolu takımları altlarına almamaları için hiçbir sebep yok. Savunma defektleri CSKA’daki gibi bir migrene dönüşmeyen Nenad Krstic ve stretch dört görünümlü forvet arkası serbest on numara rolündeki Nemanja Bjelica3 sıkı bir tandem olarak, takımı taşımaya hazır görünüyor. Zaten sırf Ivkovic’in molaları için bile izlenir bu takım.4
– Marko Tomas üst üste üçüncü kez sakatlık nedeniyle Eurobasket’i kaçırıyor. Kendisinin sakatlanması Unbreakable’daki Elijah gibi artık haber değeri taşımıyor ama Hırvatistan’ın maçlarını izlememek için bir sebep daha. Ante Tomic’le Dario Saric’i biri kurtarsın o çöplükten Allah rızası için. Jasmin Repesa, keyfin yerinde mi müdür?
– Tablonun diğer yarısında olsa çeyrek finali zorlama adayı olan üç takımın da Hırvatları geçmesi sürpriz olmayacak haliyle. Polonya’nın elindeki hücum malzemesinin hayrını görmek için Makedonya gibi sıkı bir savunma takımı kimliğine bürünmesi lazım. Dirk Bauermann bu iş için ideal bir aday ama kısalar konusundaki eksiklikleri kapatmak onun için de çok zor bir iş. Çek Cumhuriyeti yine bir sonraki seviyeye geçememiş bir başka takım. 99’daki sürpriz takımın yıldızı Lubos Barton, takımdaki atmosferin o zamanki gibi olduğunu söylüyor ama hazırlık maçlarındaki görüntü de tam tersini. Bu şartlarda alt seviye takımlardan kadrosu belki de en ilgi çekici olan Gürcistan yukarıya kafasını uzatabilir belki. Tornike Shengelia ve Zaza Pachulia’nın yokluğuna rağmen, iyi uzunlara ve arka alandaki problemleri çözmek için iyi bir devşirme alternatifi Ricky Hickman’a sahipler.
– Letonya elindeki ciddi genç yeteneklerin üst seviyeye geçişinde ve takım içinde yaşadığı sorunlardan dolayı bekleneni vermemiş takımlardan bir diğeri. Budivelnyk’e Eurocup’ta yarı final oynatan koç Ainars Bagatskis, yeterli olur veya olmaz veteranları çağırmayarak bir şeyleri değiştireceğinin sinyalini verdi. Bu yıl altyapıda aldıkları umut verici sonuçları düşününce5 geleceğe yönelik doğru bir hamle gibi. En azından hayal kırıklığı yaratmayacak bir oyun oynayacaklar gibi bu turnuvada. Atıcı konusunda sıkıntı çekmeyen bir ülke olarak da bu, onları tehlikeli takım sınıfına sokmak için yeterli. Bir diğer benzer konumdaki şüpheli Bosna Hersek de bu sefer biraz daha derli toplu oynayacaklarının sinyallerini verdi hazırlık döneminde. Aco Petrovic’e güveniyor musun diye sorarsanız da bilemiyorum Altan, gerçekten bilemiyorum…
– Bu sınıftaki takımlardan en umut vaat edeni Karadağ içinse işler birkaç haftada 180 derece döndü. İhtiyacı olmadığı halde Serge Ibaka’nın adının peşinden gittiği için İspanya’nın küstürdüğü Nikola Mirotic’in Karadağ için oynayabileceği dedikoduları üstüne Nikola Vucevic-Nikola Pekovic-Marko Todorovic-Bojan Dubljevic-Nikola Mirotic-Vladimir Dasic gibi rüya gibi bir uzun rotasyonuna sahip olma ihtimali beliren Karadağ’ın elemelerdeki flaş performansının üstüne koyarak, yetenekli koç Luka Pavicevic’le birlikte madalyaya bile gidebileceği herkesin aklından geçen şeydi. Pekovic kontrat işlerini bahane etti, Todorovic sakat, Mirotic’ten de ses çıkmadı. Gelenek sahibi olsa da 600 bin nüfuslu bir ülkenin her zaman eline böyle fırsatlar geçmez. Pek Efendi, sana kırgın kere kırgınım.6
– Orta halli takımlardan bir üst seviyeye geçiş işini başarmış ve doğru formülü kanıtlamış takım ise Makedonya. Litvanya’daki kadar sansasyon yaratmasa da çeyrek finalleri görecek gibiler. Tavanı ne kadar sınırlı olsa da görev dağılımı oldukça iyi. Daha da önemlisi savunmada gerçekten iyiler ve olabilecek en ideal devşirme onlarda.
– Devşirmelerden bahsetmişken, bu işin bokunun çıkmasının ötesinde tuhaf bir halde olduğu aşikar ama bu turnuvadaki devşirme kalitesine de dikkat çekmek lazım. Bir kısmının gelecek sezonki takımları Brose Baskets, Maccabi Tel Aviv (3), Fenerbahçe (2), Real Madrid, Sassari…7 Geride kalanların da önceki takımları Joventut ve Valencia.8 Maşaallah.
– Büyük Britanya’da Luol Deng yok, Pops Mensah-Bonsu yok, Joel Freeland yok, gelmeseydiniz keşke, bir ton masraf. Şampiyonanın kağıt üstündeki en zayıf takımı kuraya ikinci torbadan girdi bir de. Neyse Hırvatistan var. Hırvatistan’ın aksine fırsat bulunursa izlenmesi gereken takımlar kategorisinden iki plase verelim. Sonuca yansıtamasa da her zaman üst seviye takımları zorlama becerisine sahip, taktik açıdan ilgi çekici şeyler sunma potansiyeli taşıyan İsrail ile 2011’de oynadığı oyunla takdir toplayan Henrik Dettmann’la idealizmi temsil eden Finlandiya.9
– Tahammül etmesi zor takımlardan biri de Türkiye. Hücumda organizasyon işini Hidayet Türkoğlu’na bırakmak çok kötü bir karar en başta. Ancak 2009 ve 2010’daki gibi bir savunma çılgınlığı ve yerleşmemiş savunmalara hücum etme fırsatı kısalardaki sıkıntıyı tolere edebilir. O da kolay iş değil, Rusya ve İtalya sağlam olsa ilk turda elenme ihtimali az değildi Türkiye’nin. Ender Arslan takımın oyun kurar gibi yapabilen tek kısa oyuncusu falan, aman neyse…
– Türkiye gibi spora siyaset sokma meraklısı bir diğer takım Rusya da Katsikaris fiyaskosu10 sonrası umut vaat etmiyor. Instagram’a girdiği gün saat başı sakatlık resimlerini koyarak, kendine olan sarsılmaz güvenini gösteren Andrey Vorontsevich11 bile çok aranacak, kadroda hakikaten kimse yok. Alexey Shved’in de transition ağırlıklı hücum tarzının iplerin tamamen ona bırakıldığı bir yapıda patlaması olası ki Vasily Karasev de Rusya’nın Abdullah Avcı’sı olacak gibi dururken, umutlu olmak için fazla sebep yok.
– İtalya’nın girdiği kısır döngüden çıkmak için daha radikal bir şeyler yapması gerek gibi. Pianigiani o koç mu şüpheli. Bu takımın bir kimlik sahibi olmasına en çok yardımcı olacak adamlar Daniel Hackett ve Stefano Mancinelli’nin sakatlıkları, Andrea Bargnani’ninkinden daha önemli gibi bu yüzden.
– Litvanya’nın diğer pozisyonlardaki rotasyonu ne kadar insanın içini ferahlatıyorsa, istikrarsız Mantas Kalnietis’in alternatifsizliği de o kadar daraltıyor. Bir de Linas Kleiza’nın yeni saç modeli…
– Fransa’nın turnuvada Roko Ukic ve Ender Arslan’dan daha anlaşılamaz olma potansiyeline sahip tek oyun kurucu Thomas Heurtel’i Leo Westermann’a tercih etmesi, daha fazla ihtiyaç duydukları dengeli bir oyundan ziyade temponun sınırlarını zorlama isteklerini açıkça ortaya koyuyor. Bunu yapmak için ihtiyaç duydukları üst düzey savunma ise atletik artılarına rağmen olması gerektiği kadar uç bir noktada değil. Bu yüzden de İspanya’yı gerçek anlamda tehdit edemiyorlar. Fransa’nın son on yıldaki en iyi oyununu Frederic Weis’ın ortayı kapattığı, Tony Parker’ın kenardan geldiği 2005’te oynamış olması önemli bir ayrıntı. Bir şeyler eksik her zaman.
– “Barcelona’yı kim olsa şampiyon yapar”ın basketboldaki karşılığı “İspanya’yı herkes şampiyon yapar”dır. Sergio Scariolo da bunu kanıtlamıştır. İspanya anlaşılan o ki Juan Antonio Orenga ile görmüş ve arttırmış: “Challenge accepted!”. Polonya’yla oynanan hazırlık maçında son hücumu iPad’den açıp göstermesi ile şimdiden efsane oldu bile. Eldeki yetenek seviyesi tartışılmaz da fazlasıyla Chacho’ya bağlı görünüyorlar. Bu malzemeyle bir adamın her maçın sonunda kurtarıcıyı oynamak zorunda kalması ciddi sıkıntı. Pau Gasol’den ziyade her sıkıştıklarında gittikleri Juan Carlos Navarro’yu aramaları daha olası. Gene gevşek başlayıp, vites artıracaklar gibi.
– Kostas Vasileiadis’in kadrodan çıkarılması nedeniyle 22 Eylül gecesi Beşiktaş’ta vereceğim şampiyonluk partisini iptal ettim. Avrupa’nın elit dış oyuncularından birini kadrodan çıkarma lüksüne sahip bir takımdan bahsediyoruz kısaca. Savunmaya yönelik endişelerin de etkisi var elbette ama taktik ve mental anlamda bu seviyedeki önemli maçları oynama konusunda Sırbistan’la beraber en iyi geleneğe sahip ülke olarak işin savunma kısmını bir şekilde halledeceklerini düşünüyorum. Tek kritik eksik, Vassilis Spanoulis’e alternatif yaratacak, hücumdaki yaratıcılık görevini üstlenebilecek Nick Calathes’in NBA’e gitme sürecinde milli takımdan affını istemesi. “Böyle bir göreve asla hazır olmazsınız ancak hazır olduğunu hissedebilirsiniz” diyerek orada olması gereken kişi olduğunu bir kez daha göstermiş yetenekli bay Trinchieri de varken, endişeleri asgari seviyede tutmak gerek. Bu arada parti konusunda ciddiydim.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane