Liverpool’a biraz daha zaman verdik. Geçtiğimiz dönem Liverpool için bir transfer döneminin daha tamamlanması anlamına geliyordu. Bu dönem Nuri Şahin ve Joe Cole’un ayrıldığı ama karşılığında Daniel Sturridge ve Coutinho’nun LFC formasını sırtlarına geçirdikleri dönem olarak tarihe geçti.
Joe Cole hakkında fazla yorum yapılmamalı diye düşünüyorum. West Ham yıllarından ve Chelsea’den tanıdığımız oyuncunun futbola yatkınlığı hakkında bilgisi olanlar Cole’un futbol yeteneklerini inkâr edemezler. Ancak Liverpool’dan çok yüksek maaş alıyordu. Ayrıca eski esnekliği ve çabukluğuna da sahip değildi. Bu yüzden ayrılması son derece normal karşılanmalı. Nuri Şahin ise Liverpool’da hiçbir zaman gerçek bir aday olamadı. Rekabet etmek zorunda olduğu Jonjo Shelvey, Jordan Henderson, Steven Gerrard ve Joe Allen gibi oyuncular varken işi hiç de kolay değildi.
Liverpool için bu transfer sezonunun en önemli artısı Daniel Sturridge oldu. 12 m pound karşılığında Chelsea’den transfer edilen oyuncu Anfield’a çok kolay alıştı. Çabucak gol hesabını açtı ve Liverpool’un mevcut hücum oyuncularından Shelvey ve Suarez ile özel bağların kurulduğunun sinyallerini henüz ilk günlerden verdi. Sturridge hakkında birkaç detay vermek istiyorum.
Öncelikle ‘Daniel vs. Danny’ diyelim. Futbol dünyasında sık sık gözlemlediğimiz bir durum vardır. Ligin iddia taşımayan takımlarında veya U-21 milli takımlarında arkadaşlık kuran, dahası sahada telepatik bir ilişkiyi andıran ikili oyunları beceren oyuncuların ülkenin büyük takımları tarafından paylaşılması. Özellikle Liverpool ve Manchester United takımları belki de transferde birbirlerinden çok etkilendikleri için sürekli bu durumla karşılaşıyorlar. Yakın geçmişte Vidic ve Skrtel’in rakip iki Rus takımından rakip iki İngiliz takımına gelişi, Aston Villa’dan Ashley Young ve Stewart Downing’in koparılmaları, Brezilya’dan Lucas ve Anderson’un transfer edilmesi benim aklıma gelen ilk örnekler. Daniel Sturridge de Danny Welbeck ile birlikte bu ikililerin arasında sayılmalı.
Danny Welbeck son 2 sezonda Manchester United takımının en önemli oyuncularından biri. Yazın şampiyonada İngiltere için de müthiş maçlar çıkarttı. Hem forvet mevkiinde hem de sol çizgide görev alabiliyor. Hızlı ve kuvvetli bir oyuncu. Bu özelliklerini tekniğiyle de birleştirebiliyor. Ayrıca tam bir takım oyuncusu. Rooney geçen yıl onun sayesinde bir kamyon gol attı. Danny Welbeck’in U-21 milli takımlarındaki en iyi arkadaşı kim mi? Tabii ki Daniel Sturridge.
İki oyuncu arasındaki arkadaşlığın samimiyetini bu videoda görebiliyoruz. Daniel Sturridge de kanatta ve forvet mevkiinde oynayabiliyor. Topu saklamak için yeterli fiziksel özellikleri var. Genç yaşlardan itibaren Man City ve Chelsea kadrolarınnda bulunan oyuncu Jamaika asıllı. Yani tıpkı Gana asıllı Welbeck gibi göçmen bir aileden geliyor. Geçtiğimiz yaz Welbeck Avrupa şampiyonasında ter dökerken, Sturridge de Britanya milli takımı ile Olimpik milli takımda oynadı ve goller attı. Daha önce Bolton forması ile geçirdiği kiralık dönemde ileri uç oyuncusu olarak oynarken çok başarılı olmuş ve goller atmıştı. Bunun yanında Chelsea forması altında sağ kanatta oynadığı çok etkili maçlar var.
Sadece İngiliz milli takımından arkadaşıyla giriştiği bu rekabetten bile Sturridge’in nasıl bir oyuncu olduğunu anlayabiliriz. Bunun dışında hızlı oluşu, teknik becerisi ve sol ayağından çıkardığı vuruşlardaki isabet oranı onun futbolcu kalitesi hakkında önemli ipuçları veriyor. Ben Sturridge’in bir takımı sürükleyecek bir futbolcu olduğunu düşünmüyorum. Ancak şu anda Liverpool kadrosunda kilit bir rol oynuyor. Suarez ile çok etkili bir ortaklık oluşturdu ve rakip defansların arkasına yaptığı doğru zamanlı koşular Liverpool’un penetre sorununa bir çözüm alternatifi sundu.
Bir önceki yazımda Raheem Sterling ile bu penetrasyonun bir ölçüde gerçekleşmeye başladığını bu sayede de özellikle Stewart Downing’in kendini bulduğunu yazmıştım. Downing’den sonra kendini bulmaya aday ilk oyuncum ise Jordan Henderson’dı. Sturridge’in gelişiyle Henderson da kafileye dahil oldu. Henderson’ın özellikle sol çizgide oynadığında Iniesta-vari performanslar çıkardığını düşünüyorum. Orta sahaya sürekli yardım ederken sol bek oynayan Jose Enrique ve Glen Johnson gibi oyunculara da kulvar açıyor. Bundan sonra Jonjo Shelvey ile vites bir daha yükseltilebilir. Aşağıda Jordan Henderson’ın yükselen performansından bir parça bulabilirsiniz. Kısa paslarıyla Liverpool’un oyunu domine etmesinde ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Liverpool için yazdığım olumlu değerlendirmelerin yanlış yerlere gitmesini istemem. Geçen yıl kazanılan Kupa’nın daha da ilerisine gitmek hala çok zor görünüyor. Kaldı ki 2011 Kasım ayında sakatlanan Lucas Leiva, Kenny Dalglish’in planlarına çok büyük darbe vurmuştu. Bu sezon Lucas’ın geri dönmesi ile Liverpool’un ligde aldığı skorlardaki gelişme çakışıyor. Ayrıca Steven Gerrard da takımın kalbinde bir ‘quarterback’ olarak futbolunun olgunluk döneminde yeni bir heyecan yakaladı. Geçen yıl Jay Spearing ve Charlie Adam özellikle Lucas’ın yokluğunda orta sahanın ortasında sıkıntılar yaşamışlardı. Hâlbuki bu sezon bu mevkide bir de Joe Allen alternatifi var. Allen da ilerisi çok parlak bir oyuncu. Özellikle zor top kaybetmesiyle Brendan Rodgers için her zaman güvenilir bir alternatif. Özetle Brendan Rodgers kendisine sunulan kaynakları sonuca dönüştürürken yeni sinerjiler bulmak yerine eskileri restore ediyor gibi görünüyor. Burada Henderson ve Downing gibi oyuncular ve yeni transferler konusunda krediyi hak ediyor ancak Lucas ve Gerrard ile ilgili çok fazla bir dahli olduğunu düşünmüyorum.
Transferin son günlerinde Liverpool bir transfer daha gerçekleştirdi. Burada bir kez daha ManU etkileşimi ibareleri var. ManU Wilfried Zaha’yi yeni ‘Cristiano Ronaldo’ olarak alırken Liverpool da Inter’den Coutinho’yu transfer etti. Coutinho Rafa Benitez döneminden beri Inter forması giyen, geçen seneyi kiralık olarak Espanyol’da geçirmiş bir oyuncu. Gerçekten büyük yetenek. Birebirde çok etkili, top kontrolü üst düzeyde ayrıca hızlı ve çok kıvrak. Pozisyonları bitirebilecek fiziksel gücü de var. Henüz 20 yaşında. Özellikle sol çizgiden sağ ayağıyla gol bölgesine yaptığı girişlerle tanınıyor. Tahmin ediyorum onun takıma dâhil edilmesi biraz zaman alacaktır. Ancak dünya futbolunun önemli yıldız adaylarından biri olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Liverpool taraftarı çok uzun süredir maçlarda fark olabilecek bir ‘10 numara’ arayışındaydı. Coutinho’ya bu forma verildi.
Son olarak Liverpool ile ilgili bir başka değerlendirmede bulunmak istiyorum. Yazıhane’deki ilk yazım Andy Carroll ile ilgiliydi. Tüm bu transferler yapılıp, takımın potansiyeli artırılırken Carroll gibi bir oyuncunun hala Liverpool için ne kadar önemli olabileceğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Daha önce transfer edilen Henderson ve Downing gibi oyuncuların bugün geldiği nokta, takımın genel olgunlaşma süreci ve yapılan yeni transferlerin potansiyelleri, Carroll gibi bir oyuncunun yerini doldurmanın ne kadar zor olacağını bir kez daha hatırlatıyor. Sturridge Anfield tribünlerini ilk 4 yarışında sırtlayabilir ancak Şampiyonlar Ligi’nde ve EPL’de zirveye oynayacak bir Liverpool’un forvet mevkiinde hala eksikleri kalacaktır. Andy Carroll hava hâkimiyeti ve harika sol ayağıyla hala İngiltere milli takımının en önemli silahlarından biri. Liverpool elindeki bu silahı değerlendirirken çok dikkatli karar almalı. Brendan Rodgers daha önce Downing ve Henderson hatta Nuri Şahin gibi oyuncularda, ilk anda yaptığı hatalardan dönebilme olgunluğunu göstermiş bir teknik direktör. Bence Carroll için de kararını tekrar gözden geçirmeli.
Önceki yazılarımda EPL’de Christmas döneminin ne kadar iyi olduğundan bahsetmiştim. Bu dönem Liverpool için önemli gelişmeler oldu. Bu gelişmelerin saha içine de olumlu yansıdığını gözlemledik. Bu kazanılan momentumun sezon sonuna kadar götürüleceğini düşünüyorum. Ancak asıl soru ilk 4 yarışında ne gibi gelişmelerin yaşanacağı. Kırılma anlarında kadronun gerçek gücünü test etme imkanımız var.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane