18 Ekim 1977, yer Stuttgart…
Almanya, sıradan olmayan bir güne uyanmıştı. Rote Armee Fraktion’un parmaklıklar ardındaki üyeleri, 13 Ekim’de Afrika’da kaçırılan bir Lufthansa uçağının hapishanenin kapılarını kendileri için sonuna kadar aralamasını umut ediyordu. Yolcuların hayatına karşılık serbest bırakılabilirlerdi.
Milyonlarca sigara içimi uzaklıktaki Mogadişu’dan ‘kötü haber’ geliyordu. Münih Olimpiyat Oyunları sırasında katledilen 11 İsrailli sporcudan sonra akıllanan Almanya’nın kurduğu antiterör timi GSG 9, uçağa girmiş, hava korsanlarını bertaraf etmişti.
Bundan sonrası deseniz hâlâ esrarını koruyor.
Tevatüre göre, hücresinde sakladığı radyodan gelişmeleri takip eden Jan Carl Raspe, cezaevindeki arkadaşları Andreas Baader, Gudrun Ensslin ve Irmgrad Möller’e olanları bildirir. RAF üyeleri intihar kararı alır.
Resmî kaynaklara göre, 719 numaralı hücredeki Baader, sakladığı 7.65’lik tabanca ile bir adet duvara, bir adet de yastığına ateş eder. Amacı kavga edildiği şüphesi uyandırmaktır. Sonra ensesinden vurur kendisini.
716 numaralı hücredeki Raspe de 9 mm’lik silahına sarılır ve tetiği çeker.
720 numaralı hücredeki Ensslin, hoparlörün kablosunu geçirir boynuna tıpkı bir yağlı ilmik gibi.
725 numaralı hücrede Möller, bir şekilde ele geçirdiği bıçakla kendini dört kere bıçaklar.
Ertesi sabah Ensslin ve Baader’in ölüsü bulunur. Möller ve Raspe hastaneye kaldırılır. Sadece Möller kurtarılabilir.
Erman Toroğlu’nun bile Şansal Büyüka’ya verdiği örneklerden biriydi onların sonu. Tabii ruhlarla konuşma konusundaki hünerini de bildiğimiz hakem hocasının Baader ve arkadaşlarının ruhlarıyla konuşup konuşmadığını kestirmek güç.
Birçokları ölümlerine cinayet der, resmi kayıtlar intihar. Örgütle ilgili çok önemli araştırmalar yapmış yazarların bazılarının da intihar cephesinde yer aldığını hatırlatmalı.
Bu uzun sonbahar gününde Stuttgart’ın Stammheim mıntıkasında bulunan cezaevinde bir şeyler olmuştu. Aşağı yukarı aynı saatlerde birileri ölmüştü. Almanya’da kana bulanmış bir sonbaharın sembolleriydi Baader ve arkadaşları. Onların cesetlerinin fotoğraflarından yola çıkarak Gerhard Richter bir sergi yaratmıştı: 18 Ekim 1977.
18 Ekim 1977, birçokları için sıradan bir gündür, Almanya için bambaşka bir anlam taşır. Erman Hoca’nın bile diline sakız olur fakat esrar perdesi asla aralanamaz.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane