“You push yourself hard and he pushes himself harder.”
Leonidis Sabanis
Sydney, Avustralya halkının yarattığı etkiyle birlikte kimilerine göre en keyifli Olimpiyatlar’dır. Benim için değil. Okulların açıldığı bir döneme denk gelen, yarışmaların Türkiye saati ile gündüz yapıldığı bir organizasyondan zaten uzaklaşmanın ötesinde çok fazla kötü anı var. Saras’ın o şutu niye girmedi ya da Hicham niye geçildi diye hala soruyorum kendime bazen ve hala üzülüyorum. Güreşin içine eden kurallar silsilesinin önünde gelen o saçma salto ayağına Karelin efsanesi bile harcandı orada. Ama en çok Naim. O Pazar sabahı, niye klasik mavi mayosunu giymediğine kadar çok şeye taktım, belki haddinden fazla üzüldüm, ondan sonra da keyfi kaçtı zaten Olimpiyatlar’ın.
Atlanta’da pek çok kişiye göre tarihin en büyük halter düellosunun yaşandığı o pazartesi gecesinin gündüzünde merdivenlerden düşüp bayılınca, ailenin geri kalanının dışarıya çıkma konusundaki baskılarıyla uğraşmadan evde kalmayı başarmıştım. Çocukların şımarıklığı yüzünden, kiralanan yazlığa götürülen 37 ekran televizyonda karlı bir TRT dışında görüntü yoktu ama mühim değil, zaten fazlasına da ihtiyaç yoktu o gece, Hüseyin Başaran’ın sesini duyabilmek bile yetiyordu.
Koparmada işler normal seyrinde gitmişti, Naim Süleymanoğlu Leonidis Sabanis’in önündeydi. Silkmede de 180 kg iki atlet tarafından kaldırılmıştı, ondan sonra artık Naim götürür beklentisi vardı, hele de 185 kg ile Dünya rekorunu kırınca. Ama o anda işler değişti. Yunanistan takımının Burgazadalı antrenörü Hristo Yakavu, Leonidis’i Naim’i yenebileceğine inandıran kişi olarak, o an için çılgınca sayılabilecek 7.5 kg’lik ağırlık artışını söyle açıklıyor:
“I was not happy but I did not show it. We decided that we must try a super human effort. I told him we must try 187.5 Kg, 2.5 Kg more than Naim just accomplished and also a world record.”
Leonidis’in o ağırlığı kaldırmasına ihtimal veren fazla kişi yok zaten. Omuzladıktan sonra kaldırana kadar geçen bir iki saniyenin de her karesinde ha düşürdü ha düşürecek diye düşünüyorsunuz. Çoğunlukla kendi kendine yarışan biri olarak, yarışmadan önce kim rakip olabilir diye sorulduğunda Naim’in “sadece Yunan” diyerek işaret ettiği rakibi kilo avantajı denen benim sinirimi bozan o kural sayesinde altın madalya pozisyonuna geçmişti artık. Ama o ağırlığı kaldırdıktan sonra bile yüzünde yoğun bir sevinç ifadesi yok Leonidis’in. Müthiş bir iş çıkarmasına rağmen yetmeyebileceğini en iyi bilen kişi öncelikle kendisi. Naim’in büyüklüğünü o anda tekrar anlıyorsunuz işte.
Sonrasında Naim’in de aynı ağırlığı kaldırmasına kadar geçen süredeki stres 9 yaşında bir çocuk için mahalle maçının bitiş düdüğü anlamına gelen akşam ezanının okunmasına yakın atılacak maçın sonucunu belirleyecek penaltı öncesi yaşadıklarıma denk. Mesele Naim için bu ağırlığın bir sıkıntı teşkil etmesi değil, kaldırabileceğine dair de bir şüphe yok ama kendinizi hazırladığınız üçüncü Olimpiyat şampiyonluğu elden giderse diye düşünüyorsunuz sadece. Naim gelip kaldırırken Sabanis’ten çok daha rahat olduğunu yüzünden okuyorsunuz. Sonra o klasik hareketini yapıyor, sizi sakinleştiriyor. Özgüven, soğukkanlılık… 90’lardaki milli maçlar öncesi hava şeklinde ifade edilen o tabirde en çok payı olanlardan birinin o olduğuna şüphe yok. Sanki olmak isteyip de olamadığımız her şeyin vücut bulmuş hali Naim.
190 kg için Leonidis geldiğinde yok artık dense de içten içe, biraz önce kariyer zirvesini yapmış, motivasyonu son noktada olan bir adam sizi daha büyük endişelere sürüklüyor. Üstelik bu sefer Naim’in yapabileceği hiçbir şey de yok. Leonidis, halteri yere bıraktığında, yattığım yerden aşağı yuvarlandıktan sonra yaşadıklarım Türk teknik ekibinin yaşadıklarının birkaç katı.
Madalya töreni öncesi, Leonidis’ten Naim’e:
“Naim, you are the best!”
Ve Naim’in cevabı:
“No Valerios, we are both the best!”
Naim’le aynı döneme denk gelmese Yunanistan’da belki Pyrros Dimas gibi büyük bir efsane olacaktı Leonidis ama o gün yaptıkları ile benim gibilerin gözünde zaten efsane olmuştur. Naim ise benim için bir çocukluk kahramanından çok daha fazlası, bol sabıkalı kreş kariyerimin en büyük kavgasını üzerinde Naim’in resmi olan havluma yapılan yamuk sonrası çıkarmam boşuna değil. Aktif spor hayatının sonrası pek iç açıcı olmayabilir ama bende kredisi sonsuz tüm yaşattıklarından dolayı ama en çok da o pazartesi gecesi için.
“I consider myself lucky. I’m competing against a man who is the best in the world.”
Leonidis Sabanis
“Someone was trying to be better than me, so I had to prove to be the best.”
Naim Süleymanoğlu
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane