1- Beşiktaş-Fenerbahçe serisini kim kazanır?
Cem Pekdoğru: Ergin Ataman, kariyeri boyunca her zaman dar rotasyonlarla daha iyi iş çıkarmış bir koç oldu. NBA’deki iş başı kararı ve sakatlıklar sonrası elinde kalan 7 kişiden, rekabetin seviyesi ne olursa olsun, bir Avrupa kupası şampiyonu yaratması da bu cümleyi güvenle kurmamıza yardımcı olan son veri. Fakat Avrupa basketbolunun üst düzey sahnelerinde, rol dağılımında optimizasyonu sağlamış olsanız dahi bu şartlar altında bir yerlere varabilmek bundan 10 sene öncesindeki kadar mümkün değil. Mevcut statüde Ataman, yerli oyuncularına 80 dakika dağıtmak zorunda. Serhat Çetin ve Erwin Dudley dışında bu dakikalara talip olduğunu gösteren tek oyuncu Mehmet Yağmur. Evet, durum o kadar kötü. Neyse ki karşılarında da play-off dönemine en sarsak giren takımlardan biri var ve iki maç kazananın yola devam ettiği yeni ilk tur formatı da Beşiktaş’ın işine geliyor.
Takımın tüm işleyişlerinin yeniden kurgulanmasını zorunlu kılacak bir dominasyona ulaşan Pops Mensah-Bonsu, Oğuz Savaş’ın sakatlığıyla yeni bir darbe alan Fenerbahçe pota altı için önemli bir sıkıntı kaynağı. Gelgelelim, Mensah-Bonsu’nun oyunu daha ziyade enerji ve atletizmden güç alıyor. Sezon boyunca beklentilerin altında kalan James Gist oyunun her iki alanındaki büyük fundamental açıklarına karşın, güçlü olduğu alanlarda Englishman in İstanbul’a meydan okuyabilecek bir parça. Mirsad Türkcan’ın sakatlık durumuna bağlı olarak Zoran Erceg’in ne ölçüde pasifize edilebileceği, hücumda neredeyse Telekom günlerine yaklaşacak kadar vites yükselten Dudley’nin diğer cephede Fenerbahçe ikili oyunlarına karşı nasıl bir sınav vereceği önemli bilinmeyenler. Pota altında işleri nötralize edebildiği takdirde Fenerbahçe, saha avantajını kaybetmiş olmasına rağmen seride direksiyonu devralabilir. Bu noktada takımı yönetme görevine sahip isimlerin vereceği randıman da çok kritik elbette. Ancak Morris Finley transferi, sahada bugüne kadar ileri doğru atılmış bir adım gibi durmadı. Aksine Engin Atsür’ün sürelerini tehdit etmesi hasebiyle bir geri adım oldu belki de. Uzunlardan gelen üretim de büyük oranda Ukic-Finley-Engin üçlüsünün yaratacağı ortak oyun aklıyla ilintili olacak ki bu tablo, Beşiktaş taraftarının seriye umutla bakması için önemli bir motivasyon.
Son dönemde Serhat ve Dudley’nin üzerlerindeki ağır iş yükünün etkilerini hissetmeye başladıklarını gözlemliyorum. Maçlar arasındaki dinlenme süresi azaldıkça, söz konusu yükle başa çıkabilmek daha zor olacaktır. Normal sezonda her gün aynı şeyi alabileceğiniz stabil yapıyı oluşturmak çok önemlidir. Fakat play-off konjonktüründe tahmin edilebilirlikten uzaklaşmak ve rakibi şaşırtabilmek de büyük bir önem kazanır. Bu doğrultuda Neven Spahija’nın tüm kayıplara rağmen, halen önemli bir avantajı elinde tuttuğu açık. En azından bu seri itibarıyla… Bu da bu eşleşmeyi, Beşiktaş’ın kazanacağı değil Fenerbahçe’nin kaybedeceği bir seri olarak görmeme yol açıyor.
Çağrı Turhan: Gerçekten fikrim yok, hele ki bir de üç maçlık bir seri çok daha fazla sürprize açıkken. En azından ibrenin sanıldığı kadar Beşiktaş’tan yana olduğunu düşünmüyorum ki bu da durumu daha karmaşık bir hale sokuyor. Kadronun kalitesi ve derinliği, özellikle de yerli kadronun kapasitesinin çok belirleyici bir faktör olması iki takımın şu anki durumlarından dolayı göz ardı edilse de çok belirleyici. Fenerbahçe’nin son 5 yılda 4 kez şampiyon olup diğerini de kendi hediye etmesinin bir sebebi var. Playofflar için çok ideal bir takımlar. Artan gerilimle birlikte diğerlerinin performansı düşerken onlarınki artabiliyor. Bir kıvılcımla tekrar toparlanıp, şampiyon olmaları beni hiç şaşırtmaz zira kadro, koç gibi faktörlerden önce yukarıda bahsettiğim özelliklerinden dolayı bu şartlarda ideal takım onlar. Serinin kaderini onların yaptıkları ve yapamadıkları belirleyecektir. Playofftaki başarının en belirleyici kriterlerinden olan koçların oyuna müdahele etmesi kısmında Neven Spahija bu sezon facia iken Ergin Ataman da kariyerinin aksine oldukça cesur hamlelerle bayağı iyi iş yaptı. Keza kariyerinin tamamında olduğu gibi belki de yaptığı en iyi şey olan dar kaynakları kullanma becerisi de Fenerbahçe’nin kadro avantajını dengelemek adına Beşiktaş için ümit verici. Saha avantajı da var üstelik ama bunlar hala serinin dizginlerinin Fener’in elinde olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Kaan Kural: Play-off normal sezona benzemez. Takımların hazırlık yapmak için daha çok süreleri ve hazırlık yapacakları tek bir rakipleri vardır. Zaafları daha net ortaya çıkaracak, üstünlüklere karşı önlem alacak fırsatları barındırır. Kısacası herkes kendi kapasitesinde daha planlı, programlı, hesaplı çıkar sahaya. Beşiktaş 2 kupanın fiyakasıyla çok iyi görünse, üstüne evsahibi avantajına sahip olsa da bu onları otomatik favori yapmıyor. Son 5 yılın 4’ünde şampiyon olan Fenerbahçe buralarda daha çok alternatife sahip olma lüksüne sahip. Ya da öyleydi.
3+2 nedeniyle halen kadro avantajı Fenerbahçe’de aslında. Mehmet, Ersin ve Serhat üçlüsünden ikisi sahada olmak zorunda. Bu aşamada Kartal veya Barış’ın katkı vereceğine inanmak zor. Bu durumda harika bir ikili olan Erceg-Mensah Bonsu’yu yan yana kullanmak da zorlaşıyor. Ancak Oğuz’un sakatlığında eğer Mirsad da iyileşemezse Fenerbahçe çok tek yönlü kalacak. Sadece dış oyuncularla, bu kadar kurgusuz, doğaçlama oyunla kazanmak zor. İçerde Gist, Vidmar, Kaya üçlüsünden skor beklemek iyimserlik. Tek yönlü takımların da ne kadar zorlandığı ortada.
Fenerbahçe’nin eşleşme nedeniyle zor zamanlarda başvurduğu 4 kısa oynaması da kolay değil bu seride. Çok iyi şut atarlarsa ibreyi kendi lehlerine çevirebilirler ama Beşiktaş’ın yenilmeme inadı belirleyici olacak bence. Fenerbahçe’nin kısalarda üstünlük kursa da bunu 40 dakikaya yaymakta çok zorlanacağını düşünüyorum.
Eğer Mirsad dönerse ve iyi durumdaysa çok bilinmeyenli bu denklemde Beşiktaş’ın oyun karakter artısıyla elde ettiği küçük üstünlüğü terse çevirebilir. Yoksa Beşiktaş yarım adım farkla önde.
Orkun Çolakoğlu: Seride yer alacak en iyi oyuncuların taraflara dağılımını incelemek NBA tarzı bir bakış açısı ama takımlardan biri Avrupa takımından çok NBA takımına benzediğinden sakıncası yok. Öte yandan, Avrupa gelenekleri bu konuda kafamızı da karıştırabilir. Örneğin bu iki takımın kadrolarında yer alan oyuncular içinde en kalitelisinin Emir Preldzic olduğu söylenebilir belki ama bu durum ona takım içi hiyerarşide garanti bir yer sağlamıyor ve bu oyuncular arasında en iyi durumdaki isim olduğunu söylemek imkansız. O yüzden kalite ve form durumunu birlikte değerlendirmek gerekiyor ve Beşiktaşlı oyuncuların daha iyi bir sezon geçirdikleri açık.
Arroyo-Kemp-Hawkins-Erceg-Pops bana göre sekiz play-off takımından herhangi birinin oluşturabileceği en iyi hücum beşi. Sorun şu ki, yabancı sınırından ötürü bu beşi Türkiye’de birlikte kullanamıyorlar ve iki fire vermek durumundalar. Daha büyük sorun ise o iki yere geçebilecek oyuncu seçeneklerinin kısıtlılığı. Serhat Çetin ve Erwin Dudley iyi düzeyde katkı veriyorlar ama sonrası koca bir boşluk. (Hatta Dudley her ne kadar iyi bir sezon geçirse de, onun sahada bulunması Beşiktaş’ın şu an rakiplerine en önemli avantajı olan Erceg-Pops ikilisinin bozulması demek) Bu kadro sıkıntısı nedeniyle Beşiktaş sezonu Can Akın’ın sakatlandığı gün kaybetmiş olabilir çünkü o, hem de çok kritik bir pozisyonda, takıma üçüncü bir iyi yerli oyuncu opsiyonu oluşturuyordu.
Fenerbahçe’de bu tip bir derinlik problemi yok belki ama nicelik avantajlarını sezon boyu niteliğe çeviremediler. Üstelik en önemli pota altı skorerlerini de kaybettiler. Pek de düzeni olmayan bir takımın karşısına çıkacaklar ama onların da bir düzen oturttuğunu söylemek zor. Ve eğer saha basketbol bakımından karışacaksa Beşiktaş muhtemelen bundan çok daha fazla ekmek yiyecektir. Saha avantajını da hesaba katarak Beşiktaş kazanır diyorum.
Burak Davran: Hiç şüphesiz ki bu sezonun en çok konuşulan ve şimdilik en başarılı takımı Beşiktaş Milangaz. Fenerbahçe Ülker her ne kadar Euroleague’de ve sezonun genelinde beklentileri karşılaşamasa da son şampiyonlar ve çok iyi bir kadroya sahip oldukları gerçek. Şu haliyle Beşiktaş, Fenerbahçe’den daha iyi oynuyor gibi görünüyor olabilir, ancak Beşiktaş’ın maksimumunu sahaya yansıttığını düşünürsek Fenerbahçe’nin güç olarak seriyi dengelemesi hiç sürpriz olmaz. Şu var ki, bu sezon izlediğim Fenerbahçe maçlarında sarı lacivertlileri hiç iyi görmedim, hatta alışılmışın tersine hücumda son derece tek yönlü ve tıkanık buldum. Son haftalarda iyi oynamasa da Bogdanovic hücumda yaratıcılığı olan az sayıda oyuncudan biri, ancak onun da Hawkins’in savunmasında ön plana çıkmasını beklemiyorum. Sezon genelini kötü geçirse de son haftalarda biraz toparlanan Ukic’in, her zaman Beşiktaş’ın başına iş açan Preldzic’in (geçen yılın kupa finalini hatırlayın), dış şutuyla Mirsad’ın ve şapkadan çıkan tavşan olmaya çalışacak Finley’nin performansı bence seride belirleyici olacak. Oğuz’un da yokluğunda iyice zayıflayan Fenerbahçe Ülker pota altına karşı Mensah Bonsu ve Erceg çok büyük avantaja sahipler, ancak dar kadro ve yorgunluk nedeniyle bunu seriye ne kadar yayacakları muamma. Eksiklere rağmen kritik yerli oyuncu faktörü de FB’den yana. Seri 5 maç üzerinden olsa FB’nin çok daha büyük bir avantajı olurdu. Yine de bence takımını çok daha iyi yöneten ve daha önemlisi momentumu kaybetmiş gibi göründükleri her anda durumu lehine çevirebilen Ergin Ataman’ın büyük avantaj olduğunu düşünüyor, bu farkla 3 maçta Beşiktaş’ın turu geçmesini bekliyorum. Ancak çok çekişmeli ve yıpratıcı bir seri olacağı kesin. O yüzden bu serinin asıl kazananı belki de Galatasaray Medical Park olacak.
2- Diğer eşleşmelerde kim sürpriz yapabilir?
Cem Pekdoğru: Galatasaray-Tofaş serisi alıştığımız 1-8 eşleşmelerinden biri olmayacak gibime geliyor. Tofaş belki seriyi 2 maçın ötesine taşıyamayacak, fakat Galatasaray’ı hırpalaması hayli olası. Oktay Mahmuti’nin rakibin şut atmayı seven uzunlarını engellemek için nasıl ayarlamalar yapacağını görmek de, ileriki turlar için önemli olacak.
Fakat yukarıdakiler içinde tökezlemesi en muhtemel gözüken takım yine Efes. Ilias Zouros ile daha derli toplu bir görüntü çiziyor olsalar dahi, hala cevap bulamadıkları birçok denklem var takım içerisinde. Orada uzun bir süredir 1+1 nadiren 2 ediyor ve Karşıyaka’da başlarına iş açabilecek esaslı oyuncular var. Evet, Karşıyaka da sezon boyunca büyük takımlara karşı kolektif bir direnç koymakta çok başarılı değildi ve tepedeki beşliye karşı tek bir galibiyet alabildiler. Fakat bu serinin kaderinin, üçüncü maçın son toplarına kadar taşınması beni şaşırtmaz.
Çağrı Turhan: Tofaş eğer Galatasaray değil de Banvit’le eşleşseydi, o seri çok ilginç bir hal alabilirdi ama muhtemelen bize sadece 2 veya 3 sıkı maç izletmekle kalacaklar. Efes’in gidişatına İlyas Hoca bile fazla merhem olamadı zira hali hazırda oldukça kötü kurulmuş bir takım var, kağıt üstündeki kadro farkı da bu nedenle pek fayda etmiyor. Karşıyaka için de ideal bir rakip zira sıkı takımlara karşı maçın bir noktasında mutlaka oyun üstünlüğünü veren bir takım Efes. Hakan Demir’in lig tarihinin iyi sezon performanslarını playoffa da taşıyan, hatta üstüne çıkan nadir sürpriz takımlarından Tekel’le olan macerası ve sadece iki maç kazanmanın yetmesi Karşıyaka’yı sürpriz için ideal kılıyor. Özellikle de ligin kanımca uzak ara en iyi oyun kurucusu ve en iyi oyuncularından birine sahipken.
Kaan Kural: Efes öyle inançsız, öyle yapısal olarak sorunlu ki. Pınar Karşıyaka’nın özellikle 3 maçlık kısa bir seride sürpriz yapma ihtimali çok artıyor. Kerem Tunçeri çok büyük bir karakter göstermezse Efes, Karşıyaka temposunda dağılabilir. Chatman’a karşı Sinan’ın çok özel işler yapması lazım Karşıyaka’yı bozmak için. Seride ilk maç kilit. Eğer Efes silkinip çok konsantre çıkmazsa, 2. maçta Karşıyaka Arena’dan da çıkamaz.
Orkun Çolakoğlu: Galatasaray sezonu yavaş bitirdi ve Tofaş’ın da baba takımlara karşı sezon içerisinde iyi performansları vardı ama bu serinin yakın geçmeyen iki maçta bitmesini bekliyorum. Banvit’in belki play-off’ta çıkabileceği bir üst kat yok ama sürprize mahal verecek bir takım da değil. Efes’in zayıflıkları, Karşıyaka taraftarı ve Mire Chatman faktörleri, bu seriyi diğer ikisine göre daha ‘sakat’ hale getiriyor.
Burak Davran: Saha avantajına sahip 3 takımın da çok formda olduklarını söyleyemeyiz, bu yüzden tüm eşleşmelerde bir dereceye kadar sürpriz beklenebilir. Ancak alttaki takımların potansiyelini düşündüğümüzde Pınar Karşıyaka diğerlerinden biraz ayrılıyor gibi. Anadolu Efes’in ne kadar dağınık, takıma harcanan paraya kıyasla ne büyük bir hayal kırıklığı olduğunu düşünürsek, her ne kadar sezon içindeki 2 maçı Efes kazansa da Karşıyaka’nın Efes’i oldukça zorlayacağını düşünüyorum. Genç ve yetenekli yerli oyuncularla gerçekten çok iyi bir liderin birleşimi, son 8 maçın 7’sini kazanmış ve seyircisiyle bütünleşebilen İzmir ekibi, eğer serinin ilk maçını çalabilirse Efes’e çok zor zamanlar yaşatabilir. Bu sezon büyük takımlara karşı flaş sonuçlara fazla imza atmasa da şansları var.
3- Üç Büyükler’in finale giderken birbirlerinin yoluna çıkması dengeyi bozuyor mu?
Cem Pekdoğru: Bu galiba retorik soru ama tam olarak olumlu bir cevap veremeyeceğim. Kimya açısından bu mevsime son yıllarda hiç olmadığı kadar sorunlu giren Fenerbahçe ve uzun bir macera için yeterli mürettebattan yoksun Beşiktaş’ı gerçek anlamda birer şampiyonluk adayı görmediğimden. Ancak Aliağa üstü Efes/KSK rotasının, sahasında play-off atmosferi yaratmakta zorlanan Banvit için büyük bir lütuf olacağı açık. Diğer tarafta ligin en sert takımlarından biriyle oynadıktan sonra, kendisini bir derbi atmosferinde bulacak Galatasaray finale kadar barutunun büyük bölümünü harcamak zorunda kalmış olabilir.
Çağrı Turhan: Galatasaray için finale biraz daha yıpranarak varılacak bir yol dışında çok sıkıntı çıkaracağını zannetmiyorum ki sıkı bir yoldan geçmenin onlar için hayırlısı olduğunu düşünüyorum hatta. Burada asıl sıkıntı Beşiktaş için mevcut. Hem Banvit’e hem de Anadolu Efes’e, diş geçirme ihtimallerinin Galatasaray’a göre çok daha yüksek olduğu aşikar. Ciddi bir final ve dolayısıyla da Euroleague elemesi fırsatı kaçmış olabilir onlar adına. Fenerbahçe içinse bu yol bir şans dahi olabilir zira onları ayağa kaldıracak şeyi belki bu serilerde yakalayabilirler kendileri için bu kadar kötü bir tablo içinde.
Kaan Kural: En azından işin temaşa yönünü bozuyor. İlk turda daha herkes halen futbol güdümündeyken 3 maçlık bir seri ikinci planda kalacak. Keza futbolun finali ve yan etkileri de ikinci turdaki eşleşmeyi gölgeleyecek. Geçen seneki gibi bir “ezeli rekabet” finali olmayacak bu sene sıralamadan dolayı. Öte yandan da o taraftan finale gelecek takım hem teknik hem psikolojik olarak çok yıpranacak. Ezeli rakiple oynamak çok zorlu bir süreç. Banvit eğer bu ligi sallayacak, kendisinden büyük, zengin, köklü kulüplere 3 yıldır verdiği “doğru işletme” dersinden mezun olacak, potanın Bursaspor’u olacaksa bu sezondan daha uygun şartları bir daha bulamayabilirler.
Orkun Çolakoğlu: Eğer Fenerbahçe ve Efes play-off’ta nihayet daha üst düzeye çıkabilirlerse bozacak. Banvit’in buraya kadar gösterdiğinin ötesinde çok fazla numarası olduğunu sanmıyorum ve Efes’in kendi standartlarına göre toparlanması, finale oldukça kolay ulaşmalarını sağlayabilir. Diğer taraftan gelecek takım ise epey yıpranacak gibi.
Burak Davran: Zaten şampiyonun 3 büyüklerden biri olacağını düşündüğüm için dengeleri bozduğunu düşünmüyorum. Sadece olası bir final eşleşmesi yerine yarı finalde karşılaşmış olacaklar ki bu üçlüden hangisi finale çıksa, yorgunluğa rağmen şampiyonluğu alacaktır.
4- Şu anda kimse çok iyi oynamıyor gibi. Play-off’ta kim vites yükseltecek?
Cem Pekdoğru: İkinci devrede sadece tek mağlubiyeti olan Banvit’in istim üzerinde olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat onlar da Kalin Lucas transferi sonrası yapbozu yeniden şekillendirmek zorunda kaldılar. Kimilerine göre işlerin tehlikeli biçimde monoton bir hal almasına engel olan bir takviye, kimilerine göre ise uzun süredir birlikte olan Barış-Simmons-Davis-Williams çekirdeğinin uyumunu mahvedebilecek bir hamleydi. Benzer bir kutuplaşmayı Galatasaray’ın Nihad Djedovic transferinin de yarattığı söylenebilir. Söz konusu iki sağlam organizma, bu iki oyuncuyu sindirip vücutlarına dahil edebilecek ve böylece daha da güçlenebilecek mi? Bu soruya hala tatmin edici bir cevap bulabilmiş değiliz, zira süreç hala işliyor. Halihazırda ligin en iyi iki takımı Galatasaray ve Banvit ama verecekleri cevaba göre şu ana dek görmediğimiz yeni bir vitese çıkmaları da mümkün.
Çağrı Turhan: Galatasaray’ın playoff öncesi biraz bilerek vites düşürdüğünü düşünen biri olarak, tekrar vites yükseltmelerinin çok zor olmayacağını düşünüyorum. Özellikle Oktay Mahmuti, sezonu bütün halinde düşünen bir koç olmanın yanında, playoffta doğru zamanda son vitese çıkmasını da bilen bir teknik adamdır. Fenerbahçe her geçen hafta artık dibe vurdular beklentilerini boşa çıkartıp, daha da aşağı gitmeyi becermiş olsa da daha da derine gidilemeyeceğini varsayarsak zaruri olarak yukarı çıkmaya aday görünüyor. Banvit’in de tavan yaptığını düşünsem de Kalin Lucas’ın MSU günleri beni dürtüyor ve “ağır ol birader” diyor bana.
Kaan Kural: Fenerbahçe son 5 yılda 4 şampiyonluk CV’siyle en önemli adaydı ama pota altında skor opsiyonu kalmaması onların bütün sezon patinaj yaptıkları dağınıklıktan çıkmalarını neredeyse imkansızlaştırdı. Beşiktaş ve Banvit’in kadro yapısı itibariyle hareket alanı kısıtlı. Efes ise… Harcanan paraya da bakınca epic fail. Galatasaray bu alanda en yakın aday gibi. Oktay Mahmuti ve ekibinin ön hazırlık konusundaki becerileri, Galatasaray’ın üzerine inşa edilebilecek en iyi temele sahip olması onları biraz ayırıyor.
Orkun Çolakoğlu: Sezonun bütününe göre değil ama son bölümüne göre Galatasaray kesinlikle daha iyi olacaktır. Eurochallenge Final Four’u Beşiktaş için iyi bir idman oldu ve onların da keskin girmelerini bekliyorum. Fenerbahçe ve Efes içinse “yaparlar”, “ederler” diyemiyorum artık.
Burak Davran: Beşiktaş Milangaz’ın limitlerine dayandığını, Fenerbahçe Ülker ve Anadolu Efes’in ne oynadığının pek belli olmadığını düşünürsek sezon sonunu biraz yavaş geçiren, ama Shipp’in yokluğuna daha alışmış bulunan Galatasaray’ın performansını sezon ortasındaki seviyeye yükseltmesini olası görüyorum.
5- Şampiyonluk adayınız?
Cem Pekdoğru: 50% ile maç başına 11.3 sayı atan bir dış oyuncunun takımı kötü etkilediğini savunmak kolay değil, yanına 2.1 asist1 ve 1.6 top çalma da eklemişken. Fakat Shipp-Djedovic değişiminin Galatasaray için olumlu işlediğini savunmak da en azından bana mümkün gelmiyor. Etrafındaki tüm parçaları birleştiren bir tutkal fonksiyonu gören Josh Shipp’in muadilini bulmaya çalışmak, hiç kuşku yok ki imkansız bir görevin peşinden gitmek olurdu. Fakat Zaza Pachulia’nın gidişi sonrasında bile takviyeye ihtiyaç duymayan Galatasaray’ın, Djedovic karakterinde bir oyuncuyla anlaşması bana büyük bir kumar gibi gelmişti. Mahmuti’nin sezon öncesinde de tartışmalı gözüken birtakım tercihleri vardı. Fakat oluşturulan mekanizma, uçlardaki karakterler için adeta bir törpü gibi çalıştı. Takım CSKA’yı yendiğinde mükemmel karışıma ulaşılmış gibiydi. Aynı kıvamı Djedovic’le yakalamak bana pek ihtimal dahilinde gelmiyor. Ancak en azından çorbayı karıştıran aşçı ne yaptığını çok iyi biliyor ve elindeki kaşık (Jamon Gordon) da onu hiç yarı yolda bırakmadı.
Sorun şu ki ligin tablosu onlara çok sert bir final yolu çizdi ve olası bir sakatlık halinde, Banvit de ciddi bir aday haline gelebilir. Bandırma’da oyuncular neredeyse telepatik bir ilişki içinde hareket ediyorlar. Orhun Ene de koç olarak gelişimini hızla sürdürüyor ve bence hemen her açıdan rüşdünü ispat etmiş durumda. Hala zayıf gözüken tek yanı ise maç içi hamleleri. Olası bir Galatasaray finalinde, kendisini bu işin ustalarından birine karşı test etmek zorunda kalabilir. Bu da bugünkü kadrolarla çıkılacak bir final serisinde, Galatasaray’ı bir adım önde görmeme sebep oluyor. O kadar metafora da gerek yokmuş aslında.
Çağrı Turhan: Eğer o kıvılcım oluşursa bence hala Fener herkesin bir adım önünde olur. Eğer Spahija ile yollar ayrılsaydı, sezon başında olduğu gibi doğrudan favori yine onlar olurdu bana göre ama umut Ataşehir’i en azından bu sezonluk çoktan terketmiş görünüyor. Efes’te hiç ışık yok, Zouros’un rakip analiz yazılımı bile bu takımla error’dan fazlasını vermeyecek gibi duruyor. Banvit’in bir şansı olacaksa öncelikle Kalin Lucas’ın Michigan eyaletinin kralı gibi oynadığı zamanlara geri dönmesi, sonra da Orhun Ene’nin kartları karıştırmaktan çekinmemesi gerekiyor zira yıllardır birbirlerine karşı mücadele eden, birbirlerinin akşam ne yediğini bilen koçlara karşı sahip olduğunuz düzeni zaman zaman bozmak pahasına oynadığınız oyunu rakibe göre esnetebilmek eğer CSKA değilseniz gerekliden daha fazlası. Beşiktaş’ın en büyük şansı, doğrudan kendi oyunuyla üst düzey bir takım olmamasına rağmen, özellikle kendinden kuvvetli takımların işini çok zorlaştırabilen bir takım olması.2 Ne olduğunu anlamadan sahanızda bir maç verip, sonra da taraftarı gerçekten inandığı zaman gitmek isteyeceğiniz son yerlerden biri olan Akatlar’da maç kazanmak zorunda bulabilirsiniz kendinizi ki bunu isteyen bir takım olduğunu zannetmiyorum. Yine de bu tek maçlarda onların şansını oldukça yükselten bu stratejinin playoff maratonunda da sonuç vermesini beklemek pek gerçekçi değil. Galatasaray herkesin bir adım önünde ve Fener de bu haldeyken rakipsiz duruyor açıkçası. Cimbom için görünen tek bir handikap var. Galatasaray’ın takım olma başarısı sadece oyuncuların bir arada oynabilmesinden çok daha fazlasını ifade ediyor, 1+1>2 denklemini sağladıkları zaman gerçekten farkını ortaya koyabiliyor. Bu nedenle de özellikle de hücumda en zayıf halkaları kadar güçlüler. Rakip koçların zaaflarını ortaya dökmek için saldıracağı bir takım olarak o halkada sıkıntı yaşadığında raydan çıkmaya müsait olmaları söz konusu. Bu durumun sebebi olan kadronun tavanının çok yüksek olmamasından dolayı da ağır favori diyemiyorum ama şu anki tabloda favori oldukları su götürmez.
Kaan Kural: Galatasaray 1 ay önce çok daha net bir favoriydi. Ama Savoviç’in hiç tutmaması. Djedoviç’in kariyerinin özetini 1 ayda yaşayıp, iyi başlayıp sonra teklemesi ile yamaların istenen etkiyi yapmadığı açık. Ama sarı-kırmızılılarda asıl sorun Jamon Gordon’un olağanüstü çıkışı oldu. Bir oyuncunun performans patlaması yaşamasında ne kötülük olabilir demeyin. Bu Galatasaray’ın homojenliğini bozdu. Biraz fazla onun eline bakmaya, dengeleri belli bir yönde çok bozmaya başladılar. Her şeyin merkezindeki tutkal Shipp’in devredışı kalması da tuzbiber oldu. Yine de sağlam temel, taktik beceri ve evsahibi avantajı ile halen favori sıfatına en yakın onlar duruyor.
Orkun Çolakoğlu: Play-off öncesi ani bir kararla maç kadroları sekiz kişiye indirilseydi favorim Beşiktaş olurdu ama bu tempoda, yedi buçuk kişilik ana rotasyonla dinç kalmaları epey zor. Play-off öncesini hiç izlememiş olsaydım favorim Fenerbahçe ve Efes olurdu, ama buraya iyi düzeyde gelmedikleri açık. Normal sezonda elinde avucunda ne varsa masaya koyduğuna inanmasam Banvit’e şans verirdim ama tıkanacaklar gibi geliyor. Hem geniş kadrolu hem de iyi sezon geçiren, üstelik play-off’ta her zaman daha geçer akçe olan savunmada en üst düzeye çıkabilen takım ise Galatasaray. Yetmiyorsa her turda saha avantajına da sahipler.
Burak Davran: Finalde muhtemelen 3 büyüklerden birinin Efes veya Banvit’e karşı oynayacağını söyleyebiliriz. Aynı zamanda ne Efes’in, ne de Banvit’in böyle bir seyirci baskısına karşı gelecek gücünün de olmadığını varsayarsak üç büyüklerin kanadından gelecek takımın şampiyonluğa yakın olduğunu düşünüyorum. Bu takım da bence geniş ve dengeli kadrosu, bireysel performanslara sırtını çok dayamaması, iyi koçu ve ilk turu fazla yıpranmadan geçmenin küçük avantajıyla Galatasaray Medical Park olacaktır. Shipp önemli bir eksik. Djedovic öyle büyük bir etki yaratmadı, ama belki de böylesi daha iyi oldu çünkü playoff süresince görev oyuncusu kimliğini bırakma cesareti olmayacak, bu yüzden sadece gerektiği anlarda sorumluluk alacaktır gibime geliyor. Beşiktaş Galatasaray’ı elemeye aday olabilirdi ama tüm sezona yayılan yorgunluğun yarı finalde tüm ağırlığıyla çökmesi nedeniyle GS’yi geçmelerini olası görmüyorum. Bütün faktörler, Fenerbahçe’nin tökezlediği bu sezonda Galatasaray’ı uzun yıllar sonra ilk şampiyonluğa yaklaştırıyor.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane