Tam 100 yıl önceydi. “Tanrı’nın bile batıramayacağı” Titanic, bir buzdağının kurbanı olmuştu. 1500’den fazla insan sulara gömülmüştü. Dünyanın en ünlü gemisinde sporcular da bulunuyordu…
Galli iki boksör, ekmek paralarının peşine Yeni Dünya’ya açılmayı hedefliyordu. Amerika demek onlar için rüya demekti, umut demekti. Yola çıktılar, asla varmadılar…
Ülkesinin hafif sıklette şampiyonu olan 26 yaşındaki Dai Bowen, yola çıkmadan annesine Titanic’in köyleri kadar olduğunu yazdı. Cesedi asla bulunamadı. Ondan iki yaş daha büyük olan Leslie Williams daha şanslıydı. Zira cesedi bulunabilmişti…
Melekler Charles Williams’ın yanındaydı tıpki Dick Williams ve Karl Behr’in de yanında olduğu gibi. Batmaz denen geminin güvertesinde bulunan diğer sporcu Williams’lardan ikincisi olan Charles, Britanyalıydı. Squash dünya şampiyonu, unvanını korumak için New York’a gidiyordu.
23 yaşındaki duvar tenisçisi, ikinci mevkide yolculuk ediyordu. Gemideki squash kortunda ter atan sporcu, akşam 10.30 sularında idmanını tamamlamış, sigara içerken duyduğu çarpışma sesiyle fırlayıp koca buzdağını görmüştü. Şanslıydı, zira kendisini kurtarma gemisi Carpathia’ya atabilmişti.
“Önce kadınlar ve çocuklar” dendiğinden ancak Tanrı’nın sevgili kulu olan erkekler, kurtulmuştu. Tabii söylemeye gerek yok, ağzında gümüş kaşıkla doğanlar da o sevgili kulların arasına karışmıştı.
Sevgili kullardan, üçüncü sporcu Williams, Richard Norris ya da nam-ı diğer Dick, 21’indeydi. Babasını kazada kaybeden tenisçinin bacakları donmuştu. Doktorlar amputasyonu önerirken, o kariyerini düşünüyordu. 26 yaşındaki meslektaşı Karl Behr ise kazayı belasız atlatmıştı. Titanic öncesi birbirlerini tanımayan iki adamın yolu yine kesişecekti…
Tanrı’nın sevgili kulu, kefeni yırtmıştı. Sadece Azrail’e çalım atmamış, iki yıl sonra da Amerika Açık Turnuvası’nda zafere ulaşmıştı. Hem de çeyrek finalde Behr’i devirerek kupaya uzanmıştı. Bakmayın sağda solda mağluba söylettirilen “Bacaklarının kesilmesine izin vermeliydim” cümlesine, o kadarı gerçek hayatta olmuyor; en fazla romanlarda deniyor.
1916’da aynı başarıyı tekrarlayan Dick, çiftlerde bir Wimbledon, iki Amerika Açık, bir de Olimpiyat kazanmıştı. Amerika’yla Davis Kupası’nda zafer de yaşayan usta raketin dünyaya geldiği İsviçre ise kendi şampiyonuna seksen yıl sonra kavuşacaktı…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane