Kolejde Championship Week kapıda, normal sezon takviminin son maçları bu hafta sonu. 8 gün sonra Selection Sunday’de işi komitenin insafına bırakmak istemeyenler için konferans şampiyonaları öncesi atılan son kurşunların hedefi bulması şart.
Geçmiş – sayısını bilmediğim – bilmemkaç yılda olduğu gibi UNC – Duke normal sezon kapanışında ana yemek. Ama aperitifler de en az ana yemek kadar çekici.
1900’da başlayıp sıçtın mavisi sularında bitecek şekilde; Conn – Pitt, Georgetown – Marquette, Louisville – Syracuse, UNC – Duke, Texas – Kansas olarak belirliyorum yol haritasını. Bu satırları yazarken gün çoktan doğdu – hatta bitirene kadar batıyor bile olabilir -, burdan sonrasına katırlarla, pardon geceden kalan notlarla devam edeceğiz.1
İlk maç rotamın en önemli noktalarından. Son şampiyon UConn, bu yıl turnuvaya katılabilmek için komiteden sağlam bir kıyak bekler duruma geldi.2 Son maçta kampüste Pittsburgh’u ağırlıyorlar. Olası bir mağlubiyet daha, komitenin pazar günü üzerlerinde çok fazla düşünmeden pas geçmesi için yeterli olabilir. NIT yolları taştan, must-win. 3 Şubat’ta sağlık problemleri yüzünden takımdan ayrılmıştı efsane koç Jim Calhoun. 27 Şubat’ta sırtından ameliyat oldu, 4 gün sonra antrenmandaydı ve bu gece takımın başında. Takımı bu bir aylık dönemde izlemiş olanlar – hala basketbol izleyebilecek durumları varsa – onu kenarda görünce oyunculardan daha çok sevinmişlerdir.
Maçın yayını yok. Digiturk + League Pass sonrası dönemde vefasızlık ettiğim kadim dostların kapısını utana sıkıla çalmak zorundayım. Sağolsun FirstRowSports taşınmış ama bizi unutmamış, birkaç saat sonra planlarımı değiştirtecek güzellikte bir yayınla karşımda.
Hızlı giriyor maça Huskies, Calhoun’un dönüşü aktivasyon enerjisini sağlamış gibi. Drummond’un Pittsburgh kıslarına hoş sürprizleri var içeride, ilk yarı 4 blok. Bu yazıyı prospect incelemelerine çevirmek istemiyorum ama acayip bir fiziği ve atletizmi var Drummond’un. Uzunlar arasında asıl fark yaratacak olansa, literatüre “Shawn Marion sıçraması” olarak geçen çabuk ve çoklu sıçrama yeteneği. Sezon öncesi Numaraiki’de yazdığımız All-America tahminlerinde Drummond’dan tek bahseden olduğumdan çocuğunu izleyen Doc Rivers gibiyim maç sırasında. O gün Jeremy Lamb’i göklere çıkarıp ilk gece Columbia’ya attığı 30 sayı ve yaptığı bir smaca3 kanıp WhatsApp’e koşan sayın İsmail Şenol bu maçı izliyor mu, izliyorsa seçimlerinden biraz olsun utanıyor mu merak ediyorum…
Pittsburgh, UConn’un hızını kesmek için alan savunmasına dönüyor. Jamie Dixon dersine iyi çalışmış, alan savunmasının Huskies’i ne hale çevirdiğini görmek isteyen yılın başındaki Seton Hall maçını izleyebilir. Mart ayına geldik ama değişen hiçbir şey yok, UConn alan savunmasının panzehrini hala bulamamış. İlk beş hücumda alan savunmasının bilançosu: iki top kaybı, iki tuğla, bir hızlı hücum sayısı.4 Zonedan sonra Drummond ve Oriakhi’ye sırtı dönükken inen toplar sıfırlanıyor haliyle, gerçi adam adama savunmada da o topların getirisi sıfıra gidiyor. Shabazz Napier, cuma günü antrenmana geldiğinde Calhoun’a sarılmış. Duygusal anlar yaşandı mı bilmiyorum ama bu gece onun için bir şeyler yapmaya çalıştığı kesin. Napier’in one-man-fastbreakleri ve devreyi bitiren üçlüğü alan savunmasının yaşattığı sıkıntıları normalize ediyor. Ashton Gibbs ilk yarıda bol sıfırlı bir istatistik kağıdı veriyor. 0/8 isabetettiremen,5 0 sayı, 0 asist.
Devreye girerken ‘acaba’ dedirten UConn, ikinci yarı soru işaretlerini silmek için sahadaydı. Bir süre Shabazz’ın omuzlarında gitmeye çalıştılar ama Gibbs ve Moore atmaya başlayınca 14 sayılık fark kapandı. Bu sezon, bu takımı çok değil bir iki kere izlemiş biri bile bu senaryoyu yazabilirdi zaten. Hızlı hücumlarda geri dönmeyen ayaklar, savunmadaki yumuşaklık bu serinin başlıca nedenleri, kısacası sezon başından beri halının altına süpürülmüş UConn meseleleri.
Uzunca bir süre Roscoe’nun ikinci şans sayıları ve Napier’ın çabasıyla at başı giden maçı getiren Andre Drummond’un iki dakika kala attığı serbest atışlar oldu. Şaka yapmıyorum, tüm sezon boyunca sadece bir maçta üç serbest atış isabetine çıkabilen (o da 3/7), ortalama %31’le atan ‘Dre’nin ikide-bir atmasından sonra Gampel Pavilion yıkıldı resmen. Napier son bir kez daha omuzladı yükü, son 74 saniyedeki 7 sayısıyla Connecticut’ın turnuva biletini bırakmadı. Bu sefer sarılmaya gelen taraf Calhoun’du, ilk teşekkür Shabazz’a.
Bu galibiyete rağmen konferans içi dereceleri ancak 8-10 oldu. Turnuvaya gidecekleri hala kesin değil fakat komitenin süregelen tavrı UConn’a avantaj sağlıyor. Böyle durumlarda sezon sonu derecelerinden çok “who you played, who you beat” sorusu öne çıkıyor ve konferansın kodamanlarına ya da erken takvimde Top 25 takımlarına karşı alınmış galibiyetler değerleniyor. Florida State, Harvard, Seton Hall, WVU ve Notre Dame galibiyetleri, son şampiyon apoleti ve Calhoun etkisi komitenin ‘evet’ demesi için yeterli gibi görünüyor.
Plana göre bir sonraki maç sağlam bir Big East kapışmasıydı, G’Town – Marquette. Darius Johnson-Odom izlemek güzel olurdu ama turnuvaya gitmeyi garantilemişlerin maçı yerine streamin götürdüğü yeri seçtim.
Önce West Virginia – South Florida’nın son dakikalarına bağlandık, “huge bubble game”. Deniz Kılıçlı, en kötü yayın kalitesinde bile diğerlerinden kolayca ayırdedilebilen bir tarza sahip hala. İki takım da juriye sunacakları özgeçmişlerine pazar gününe kadar iyi birkaç şey daha eklemek zorunda. Bunu benim gibi üniversitede öğrenci topluluklarında aldığı görevleri, lisede çıkardığı okul dergisini yazarak yapmazlarsa turnuvaya katılma şansları daha yüksek olur tabii. Özgeçmişi biraz daha zayıf olan South Florida evinde bu maçı kazansa şansını artırabilirdi ama yerlerini Mountaineers’a kaptırmış olabilirler. Hatta takımını dört sezondur turnuvaya taşıyan Bob “Huggy Bear” Huggins, WVU’nun bileti kaptığından emin.
Big East’ten devam ediyor i-es-pi-en: Cincinnati – Villanova. Jay Wright’la yedi sezondur turnuvaya giden Nova bu yıl Big East’in dibinde. Rektör Jay Hoca’nın recruitlerine posta koyuyormuş. Sen Corey Fisher’dan sonra takımı üzerine kuracak bir oyuncu getiremezsen Mouphtaou Yarou’yu yersin. 2005’te Big East’e geçerken Bob Huggins’i de West Virginia’ya yolcu eden Cincy, o tarihten sonra ilk kez geçen sezon turnuvaya kalabilmişti. Bu yıl güvendeler ama son gün bir Villanova mağlubiyeti komitenin fikrini etkileyebilirdi. Maç GTalk’ta goygoy saatine denk geldiği için biraz yalan oldu ama Cincy, 12. konferans içi galibiyetini alarak6 işini sağlama aldı.
ESPN America’da yayını olmasına rağmen Louisville – Syracuse’ü pas geçip Knoxville kampüsündeki rahatsız edici turunculuğa döndüm. Geçen yıl Scotty Hopson ve Tobias Harris için ‘evlatlarım’ diyen Can Birand’ı arıyor tabii gözler. Bir senede ne değişti, kampüsten ayrılış mı yoksa Bruce Hoca’nın gidişi mi küstürdü kendisini bilinmez. Cem Pekdoğru’nun sene başında işaret ettiği John Jenkins üst üste üç üçlük gönderiyor ilk yarının ortalarında. Sağlam skorer ama biraz Nick Young sorunları var. Avrupa’da, iyi bir koçun eline düşerse ismini daha çok duyarız belki. Yine zone, yine sıkıntı var. Vanderbilt ikinci yarıda alan savunmasına dönünce oluşan sekanslar basketbol sevgimi sorgulattı. Tennessee’deki bu sorunları gören McBee’nin, o bıyığı tepki olarak bıraktığına dair söylentiler var. Vols, Tatum ve 94’lü Stokes’la galibiyeti aldı ama turnuva için şansları çok yüksek değil. Perşembe günü başlayacak konferans turnuvasında ekstra bir şeyler gösteremezlerse Bruce Pearl dönemindeki 6 yıllık turnuva serisi, gidişinden hemen sonra son bulmak üzere.
Ve sonunda onca çirkin basketbola katlanma sebebi, esas maç… Duke ve North Carolina, son beş yılda üçüncü kez ACC’nin tepesinde aynı derecelerle geliyor son maça. Atan kazanır.
UNC durumun farkında başlıyor maça. Bir anda sağdan soldan Chandler Parsons prototipinde putbackler geliyor. İlk maçın kahramanı Rivers henüz ortada yok, Tar Heels her alanda çok üstün. İlk 8 dakikanın skoru 22-5. Maçı, Krzyzewskiville’de çadır kurup bekleyen Duke gençlerin ağızlarından çıkanları tahmin etmek zor değil. Seth Curry abiden ya da babadan bir şeyler kapmaya çalışıyor ama henüz tam olmamış. İki üçlük üzerine üç metreden airball, panyadan seken turnikeler, potaya nezaketen değen serbest atışlar… Rivers’ın da biraz kıpırdanmasıyla skor dengelenmese de oyun dengeleniyor; fakat sahada, ilk maçın hikayesini Rivers’ın yazmış olmasından hiç hoşnut olmayan birisi var.
Kariyerine en iyi ihtimalle Filipinler’de devam edecek olan Scott Machado isimli vatandaşı saymazsak Kendall Marshall ülkenin en çok asist yapan oyuncusu. Burada pornografik rakamlardan bahsediyorum. 9.6 asist ortalaması son 14 yılın en yükseği.7 Marshall’ın saha görüşü ve pas yeteneğinin ne kadar özel olduğunu görmek için rakamlara bakmak yerine herhangi bir UNC maçının birkaç dakikalık özetini bulmanız bile yetecektir. Bu maç farklı olan ise Kendall’ın şut performansı, panyadan aldığı yardımlara bakılırsa ya pazar günleri kiliseyi es geçmiyor ya da OrkunCo Basketbol Okulları’nda özel idmanlara başlamış. İlk yarı 10 sayı, 7 asist, fark 24.
İkinci yarının hemen başında 26’ya çıkıyor fark. Duke’un bu yıl geriye düştüğü en büyük marjin.8 11 dakika kala Henson serbest atışları sokup fade-awayler atmaya başladığında salondaki kimsenin umudu kalmamıştır herhalde. Henson’ın orta mesafeleri zafer puroları…
Barnes ve Zeller’ın faul problemi yaşadığı dönemde Duke bir iki hamle yapmaya çalışsa da hikaye iki saat önce başladığı gibi dramatik bir hale bürünmüyor. Normal sezon ACC şampiyonluğu ve – komite kararları içki masasında vermezse – turnuvada ‘#1 seed’ cepte. Bu maçtaki kararlılıkları, bracketlar yapılmaya başlandığında UNC’yi New Orleans’a doğru yürütme konusundaki kararsızlığıma da ışık tuttu.
Saat 0400’ü gösterirken, “Thomas Robinson izleyeceeez, helva yapacaaaz” diyerek Kansas – Texas maçının başına oturdum ama 9 saattir bünyeye giren kötü basketbol yordu. Göz ucuyla bir devresine bakabildim. Thomas Robinson’a ayıp olmasın, detaylıca başka bir yazı konusu olsun.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane