Haftanın rakamı aslında Bundesliga resmi sitesindeki 142 saniye.1 Cumartesi günü oynanan 3 maçta galibiyet 90+’da atılan gollerle geldi. 90+ 37. saniyede M’Gladbach, 92+ 27. saniyede Hoffenheim, 92+ 59. saniyede Wolfsburg kazandı. Bu goller belki de Şampiyonlar Ligi’ne gidecekleri ve küme düşecek takımları belirleyecek. Bu sezonun rekoru 38 golün atıldığı, dram seviyesi yüksek, “Rückrunde” 4. hafta maçlarından, 142 saniye dışındaki rakamlar.2
4 – Leverkusen – Wolfsburg maçı uzun süre hatırlanacak bir maç oldu. Wolfsburg 0-3 öne geçtiği maçı çok zorlanarak son dakika golüyle 4-5 kazandı. Leverkusen’in, oyunu hafiften Ronaldo’yu andıran Güney Koreli futbolcusu Son 3 gol attı ama sahada ondan daha büyük olmayı kafasına koymuş Bas Dost vardı. Son saniyelerde attığı golle Bundesliga’da ilk defa bir maçta 4 gol atmış oldu ve takımına galibiyeti getirdi. Wolfsburg Olic gibi bir golcüyü hem de üst sıralara oynadığı bir sezonda, devre arasında gönderdi. Hollandalı Bas Dost’un o ana kadar sadece 2 golü vardı, bazen kadroya girmekte bile zorlanıyordu. İkinci yarının Olic olmadan geçen 4 maçında 7 golü bir de asisti var. Olic’in gönderilmesiyle artık golcümüz sensin, sana güveniyoruz mesajını alan Bas Dost bu güveni şimdilik fazlasıyla karşıladı.
Dost’un Bundesliga kariyerinde ilk golü, 2012 Ağustos ayında, deplasmanda son saniyede Stuttgart karşısındaki galibiyet golüydü. O gün Almanya’nın güneyinde gazeteler Türkçe çıksa “Dost Kazığı” başlığı atarlardı. Cumartesi günü yine son saniyede attığı gol ise Leverkusen için daha da büyük kazık oldu. Ama Cumartesi’nin gerçek Dost kazığı bu değildi. Bunu sona bırıkıyorum, ondan önce bir kaç konu daha var.
31 – Bayern Münih, evinde Hamburg’u misafir ettiği son 5 maçta, misafirine 31 gol atmış (6-0, 5-0, 9-2, 3-1, 8-0). Burada iki rakam daha var. Bundesliga’da 1751 maça çıkan Hamburg bu alanda rekorun sahibi ama hiç 7 farkın üzerinde kaybetmemiş. Bu ilk oldu. Hamburg için söylenebilecek bir şey yok. Geçen sene son anda düşmekten kurtuldular, bu sene kötü giderken iki maçlık performansları biraz nefes aldırdı ama bu takım kötü. Düşmeyi, bence, hak ediyorlar. Yine de kadroları güçlü. Bayern tarafında ise Pep nihayet kendi futbollarına dönebildikleri için mutlu olduğunu söyledi. İkinci yarı başlamadan hemen önce Dortmund’un durumuna onların da düşebileceklerini, bu yüzden her zaman ciddi olmak zorunda olduklarını söylüyordu. İlk haftada aksama sebepleri aslında rehavet değildi. Hem çok formda takımlarla oynadılar hem de sakatlıklar çok fazlaydı. Takımın çoğu iyi ama Robben çok büyük bir futbol oynuyor. Onun dışında, bu takımın en önemli oyuncularından ama ismi hep ikinci planda kalan Rafinha bu hafta geri döndü. Onun sağ bekte olmadığı maçlar Bayern için zor geçiyor. O olduğunda hem daha iyi oynuyorlar hem de Robben’in futbolu sihirbaz seviyesine çıkıyor. Hücumcu bek ve önünde hızlı kanat oyuncusuna sahip olmak futbolda hazine değerinde. Bu hazinenin en değerlilerinden birisi de Rafinha – Robben ikilisi. Bir arada olduklarında onları tutabilmek çok zor.
5 – Werder Bremen üst üste 5. maçını kazandı. 40 yıl kulübün içinde bulunan, şampiyonluklar yaşatan Schaaf’ı gönderdikten sonra bir türlü kendilerine gelememişlerdi. Teknik direktör Robin Dutt’la 9. haftada yollarını ayırdıklarında, galibiyetsiz, sadece 4 puanla son sıradaydılar. Yerine Ukraynalı, 1996 – 2004 arası Werder Bremen’de futbolcu olarak görev yapmış ve burada bir de şampiyonluk kazanmış, Viktor Skripnik geldi. Onun başında bulunduğu Bremen 12 haftada 8 galibiyet ve 1 beraberlik alarak 25 puan topladı. Şu anda 29 puanla 8. sıradalar ve yükselişleri duracak gibi gözükmüyor. Tabii ki oyunu oynayan futbolcular ama bu başarılı dönemin bütün kredisini ben Skripnik’e veriyorum. Robin Dutt sonrası takımdaki değişim inanılmaz. Bu aslında Almanya futbolu için de sevindirici bir haber. Bremen ligin en eski 2. takımı ama bunun yanında futbola yıldız kazandıran bir takım. Altyapısından gelmeseler bile A takımda şans verdiği gençler şu anda tüm dünyada biliniyorlar.3 Tüm bunların dışında taraftar ve kulüp kültürü4 dünya futboluna örnek olması gereken cinsten. Umarım 2000’lerde yakaladıkları çıkış tekrar eder ve onları dünya futbolunun havalı vitrinlerinde, iyi çocuklar olarak izleriz.
14 – Cumartesi günü 14 Şubat sevgililer günüydü. Almanya’da çok da önemsenen bir gün değil. Öyle her yerde kırmızı renk ağırlıklı dekorlar, özel indirimler, programlar olmaz. Yine de böyle bir günde sevdiğin takımın galip gelmesi güzel bir şey olsa gerek.5 Ama bir de kaybedenler var. Bu kaybedenlerden birisi de VfB Stuttgart. Aslında konu onlar olunca daha farklı rakamlar da var. 5 haftadır kazanamıyorlar, bunların 4’ünde gol bile atamadılar, 6 maçtır evlerinde gol atamıyorlar, haftaya Dortmund maçında da aşağı yukarı ilk 60 dakika gol atamazlarsa bu alanda rekor sahibi olacaklar gibi. Sorunlar büyük. 2010’da takımın efsanelerinden Fredi Bobic’i sportif direktör yaptılar. Bu sezonun 5. Haftası sonunda takım sadece 2 puan almıştı, Bobic de takımdan ayrıldı. Buna anlam vermek zor. Yeni teknik direktör veya yeni futbolcular takıma bir ivme verebilir ama başlamış, planlanmış bir sezonda sportif direktörün kovulması tuhaf bir karardı. Sezona bir önceki sezon ortası gelip takımı kümede tutan Huub Stevens’la yollarını ayırıp, 2007’de takımı şampiyon yapan, taraftarın çok sevdiği Armin Veh’le başlandı. Veh’nin oynattığı futbol Bobic’in sevdiği tarzdandı. Veh’nin takımları 3 yersek 4 atalım mantığıyla sahaya çıkıyorlardı. Stuttgart yine kötü durumda olsa da zevk veren bir takım olmuştu. Ama 12. hafatada kaybedilen Augsburg maçı sonrası Veh gitti ve yerine tekrar Huub Stevens geldi! Bobic’in koltuğu da birkaç ay boş kaldıktan sonra Bremen’den 9. haftada 4 puanla kovulan Robin Dutt’a teslim edildi.
Stevens Hollandalı bir teknik adam ama bir Hollandalıdan beklenmeyecek futbol oynatıyor. Armin Veh’nin tam tersi. Stuttgart, Stevens yönetiminde maçlara bazen 6 tane doğal defans oyuncusu ve 3 tane defansif veya merkez orta sahayla çıkıyor. Bunların yanına 1 kaleci ve belki bir forvet. Konu sadece kaybetmek değil, oynanan futbol gerçekten çok kötü. Tribünlerde insanlar maç 0-0 biter mi acaba diye bekliyorlar. Takım gol yediğinde maç da bitiyor çünkü gol atacak güçleri yok. Schalke ve Bayern maçlarında bu çaresizlik çok uç noktada hissedildi.
Stuttgart’ın lig için önemi büyük. Onlar da Hamburg ve Bremen’in ardından ligdeki en eski 3. takım. Futbol akademisi ülkenin en iyilerinden olarak gösteriliyor. 6 Şu anda Bundesliga 1-2’de, bu akademiden yetişmiş 40’ın üzerinde futbolcu olduğu söyleniyor. Mevcut takımda bile Timo Werner, Baumgartl, Rüdiger gibi geleceğin büyük yıldızları olacak 19 yaşında isimler var. Ama artık futbolcu kayıplarını telafi edemiyorlar. Ellerindeki bu büyük yetenekler de, gerek takım ritminden, gerekse Setevens gibi hocaların oyun stilinden dolayı istenilen hızda gelişemiyor, bir yandan da kazanmayı değil sürekli kaybetmeyi öğreniyorlar.
14 Şubat’ta da Hoffenheim’a karşı son saniye golüyle kaybettiler. Hoffenheim kadrosunda kaptanları, 2007’de Stuttgart’la şampiyonluk yaşamış Beck de dahil, VfB Stuttgart’dan yolu geçmiş 8 oyuncu vardı. Bunlardan biri de Sebastian Rudy’di. Stuttgart taraftarlarının Rudy’nin Rhein-Neckar’da çıktığı ilk maçta ayakları titremesin diye yaptıkları alkış 18 yaşında bir futbolcu için çok sık görülen bir şey değildi. Sonra ne olduğu malum, Rudy 2010’da iyi bir teklifle Hoffenheim’a gitti. Bir futbolcunun ilk maçını izlemek, her hafta onun gelişimini takip etmek ve sonra yolcu etmek, hem de sevilmeyen bir takıma göndermek zaten yeterince kötüydü. Ama bu yetmedi. 14 Şubat’ta, en büyük kazığı Bas Dost değil, eski bir dost olan Sebastian Rudy VfB Stuttgart’a son saniyede, belki de onları sezon sonunda alınamayan bir puan yüzünden 2. lige gönderecek golle attı.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane