Skip to content

Futbol Kanatsız da Oynanır

Geçtiğimiz Pazar günü Bundesliga 2’de oynanan FC Union Berlin – RB Leipzig karşılaşması Pazartesi günü haberlerde, günlük konuşmalarda normalden çok daha fazla yer tuttu.

Geçtiğimiz Pazar günü Bundesliga 2’de, Doğu Berlin’in sıradışı1 takımı FC Union Berlin, yine Doğu’nun Berlin’den sonra en büyük şehrinden gelen RasenBallsport Leipzig takımını konuk etti. Eski zamanlarda olsa birçok politik çatışmaya sebep olabilecek bir maçtı ama artık Doğu Almanya yoktu ve normal bir karşılaşma olması beklenebilirdi. Fakat öyle olmadı ve FC Union Berlin – RB Leipzig karşılaşması Pazartesi günü haberlerde, günlük konuşmalarda normalden çok daha fazla yer tuttu.

Kale arkasında siyah üstüne beyaz karakterlerle “Futbol kültürü Leipzig’de katlediliyor” yazılmıştı. Maraton önünde de, yine siyah zemine yazılmış, uzunluğu tribüne eşit, futbolun ihtiyacı olan şeyleri sadakat, tribün, duygular, tutku, hikayeler, bağımsızlık, gelenek… gibi kelimelerle açıklayan bir pankart vardı. Tüm Union Berlin taraftarları da maçtan önce dağıtılan siyah yağmurlukları giymişti. Maç başladığında da tribün bir cenaze evi sessizliğine büründü, taraftarın sessizliği 15 dakika sürdü. Kendilerine göre Leipzig’de, RedBull’un bir kulübü satın alması futbolu öldürmüştü ve onun yasını tutuyorlardı.

Union taraftarlarının tepkisi beklenmedik bir olay değildi. Bu taraftar grubu kulüp iflas etmek üzereyken, kanlarını hastanelere satıp gelen parayı kulübe bağışlamıştı. Çok sevdikleri stadyumlarının yapımında bin kişiden fazlası gönüllü çalışmış, Berlin’in sadece futbol için kullanılan en büyük stadını yapmıştı. Brezilya’da Dünya Kupası oynanırken, evlerinden kanepe getirip stadyumlarında maç izlemişlerdi. Zamanında Doğu Almanya’nın baskı rejimine bile kafa tutan bu insanlar için kulüpleri ticari bir araç değildi. Futbol kulübünü ait oldukları aile, stadyumlarını ise oturma odaları olarak görüyorlardı. Kulüp yönetimlerinin sezon öncesi RB Leipzig’le ayarladığı hazırlık maçını protesto edip iptal ettirmişlerdi ama bu Union Berlin’le sınırlı kalmamıştı. Werder Bremen, VfB Stuttgart gibi takımlar da taraftarlarının baskısı yüzünden Leipzig’le oynanacak karşılaşmaları iptal etmişlerdi. “Nein zu RedBull”2 adında 4. Lig’den 1. Lig’e kadar birçok farklı takımın taraftar grubu tarafından kurulan bir oluşum, RB Leipzig karşıtı etkinlikler düzenliyordu. Sitelerinde gösterdikleri 2. Lig puan durumundan bile RB Leipzig’i çıkarmışlardı. “Sizin için sadece reklam, bizim içinse yaşam biçimi” sloganları olmuştu.

union3

Stadyumları Stadion An der Alten Försterei’da evlerinden getirdikleri koltuklarda Dünya Kupası açılış maçını seyreden Union Berlinliler. (fotoğraf buradan)

Futbolun bir şirketin ürünü haline dönüşmesi konusu daha uzun konuşulabilir. Fakat konu Bundesliga olduğunda işler iyice karışıyor. Lig ticari bir ürün olarak tasarlanmadığından, geleneksellik üzerine kurulu yapısı aslında şirketlerin veya şahısların tek başına bir takıma sahip olmasını yasaklıyor. Çokça bahsedilen %51 kuralıyla da bu sistem korunmaya çalışılıyor. Kural sayesinde kulüplerin %51’i taraftarlara ait oluyor. Yönetimlerin seçiminde, kritik kararlarda kulübe üye taraftarlar oy kullanıyor. Kulübe üyelik ücreti ise yılda 60 Avro (Bayern München) üzerinde değil. Bunun yanında hemen her kulübün Taraftar Projeleri adı altında yerel yönetimlerin de desteğiyle kurduğu bir grup oluyor. Bu grupla yapılan düzenli toplantılarla taraftarların isteklerine göre kararlar alınıyor. %51 kuralı ve Taraftar Projeleri birleştiğinde ise, taraftar odaklı kulüpler oluşuyor. Stadyuma gelen insanlar müşteri değil toplumun bir parçası olarak görülüyor.

Bu yapı içinde, Leipzig’in durumu sorun yaratıyordu. İlk sorun kulüp üyeleriyle ilgiliydi. Kulübün yeteri kadar farklı üyesi yoktu. Federasyon’un talebi üzerine RB Leipzig üye sayısını minimum rakamın üstünde olan 9’a çıkardı. Fakat bu 9 üye de şirket çalışanları arasından seçilmişti. Şirketin markasının takım ismiyle beraber kullanılması da yasaktı. Onu da kısaltması RB olacak şekilde, “RasenBallsport” (Çim topu sporu?) olarak belirlediler. Logoda da ufak değişiklikler yapıp, marka ismini kaldırıp ortaya bir futbol topu koyarak sorunu hallettiler. Bunlara benzer birçok “ufak” detayı, güçlü şirketlerinin iyi avukatları yardımıyla halledip yola koyuldular. RedBull’un 5. Lig’deki, 15 bin nüfuslu şehrin takımı SSV Markranstädt’i satın almasıyla başlayan süreç, kısa sürede yükseldikleri 2. Lig’de devam ediyor. RB Leipzig, RedBull’un ilk futbol takımı da değil. Brezilya’da, ABD’de ve Avusturya’da da futbol takımları var. Bunların hepsi aynı renklere, aynı formaya, aynı logoya, aynı stadyum ismine sahipler. Hatta RB Leipzig ve Salzburg’un sportif direktörleri de bir başka milyarder projesi olan Hoffenheim’ın 1. Lig’e gelene kadar sportif direktörlüğünü yapmış olan Ralf Rangnick. Ellerindeki takımları markanın bir ürünü olarak gördüklerinden, ürünlerinde de bir standart belirlemişler.

RB Leipzig’in hikayesi aslında iyi bir yazar tarafından, Ralf Rangnick’in futbol sevgisiyle harmanlanmış, 15 bin nüfuslu bir köyden çıkan mucize olarak anlatılabilir. Tribünün tadını bilmeyen birisi için böyle bir hikaye çok ilgi çekici de olabilir. Fakat “Taraftarlarının eline çok güç verip, bundan etkilenen takımlara acıyorum” diyen Ralf Rangnick’in sportif direktörlüğünü yaptığı, bir ürün olarak görülen, pazarlama harikası bu takıma Bundesliga’nın köklü kulüplerinin taraftarlarının bakış açısı bu değil. Berlin tribünlerinde olanlar veya “Nein zu RedBull” gibi oluşumlar zaten durumu açıklıyor. Bunun da ötesinde, Almanya’da bu şirketin sırf futbol takımı kurmak için kanunlardaki açıklardan faydalanmaya çalışması, dünyanın birçok yerinde, çok farklı kanunlar altında faaliyet gösteren bir yapının, daha büyük paralar ve amaçların döndüğü ortamlarda neler yapabileceğiyle ilgili iyi bir referans olmuyor. Aksine korkutucu oluyor.

RB Leipzig’in iyi bir proje olduğunu savunanların en başta sordukları soru “Doğu Almanya’nın en büyük şehrinin düzgün bir takımı olmasın mı?” oluyor. Retorik soruya evet cevabı verilince de “işte RedBull bunu sağlıyor” deniyor. Bir de güvenli stadyum ortamının RB Leipzig sayesinde sağlandığı, artık çocuklarla maça gidilebileceği söyleniyor. Büyük şehir, büyük takım, çocuklarımız, güvenlik… Bütün bunlar yaşadığımız çağda sürekli önümüze getirilen “biz olmasak hiçsiniz” argümanını kullanan, para, güç, iktidar peşinde olan politikacıların sözleriyle birebir örtüşüyor. Bizlere ne kadar aciz olduğumuzu anlatıp, bataklıktan kurtulmak için onlara ihtiyacımız olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Kanını satıp kulübünü yaşatan, kendi stadını kendisi yapan insanlarsa bu söylemlerin doğru olmadığını göstermeye çalışıyorlar. RedBull’un bireysel, ekstrem sporlardaki gibi sponsorluk anlaşmalarının, sahipliklerinin futbola uygulandığında sorun olduğuna inanıyorlar. Futbol kulüpleri, en azından Almanya’da, spordan bağımsız, onbinlerce insanın ortak sosyalleşme aracı, yaşam tarzı, sevdikleriyle buluşup yine sevdikleri şeyleri yaptıkları bir yapı olarak görülüyor. Başarının da taraftarlar ve sporcular arasında, bu yapıyla kurulacak bir bağla oluşacağını düşünüyorlar.

union2

Maç sonunda Union Berlinli Futbolcular. Bu fotoğraf ve konuyla ilgili başka bir yazı burada.

Pazar günü oynanan maç öncesinde Berlinlilerin yapacağı protesto ortaya çıktığında, Leipzigliler Union Berlin’in hiç galibiyet bile alamadan sonuncu durumda olmasıyla dalga geçiyorlardı. RB Leipzig ise yenilgisizdi. Ama Berlin taraftarları planlarını uyguladılar. İlk 15 dakikalık sessizlik sonrasında tribünlerden bir gürültü geldi ve sahaya konfetiler yağmaya başladı. Union Berlin taraftarları takımlarına büyük bir destek vermeye başladılar. 70. dakikada istedikleri gol geldi, tribünler yıkılıyordu. RB Leipzig 7 dakika sonra attığı golle tribünleri tekrar ilk 15 dakikadaki sessizliğine göndermeye çalıştı ama Berlinliler susmadı. Normalde alınacak bir yenilgi onlar için dünyanın sonu değildi ama o gün kaybetmemek gerekiyordu. Takımları da direndi ve 6 dakika sonra ikinci golü buldu. Sonrasında çok uzun bir 10 dakika yaşadılar ama maç bittiğinde tribünlerdeki insanlarda sevinç ve haklı bir gurur vardı.

  1. Ali Murat Hamarat 2009 tarihli buradaki yazısında Union Berlin’i atipik olarak tanımlamış. []
  2. RedBull’a hayır: www.nein-zu-rb.de []