Skip to content

Tanıs?

Çok az tenis içeren Bulgar - İstanbul Cup değerlendirmesi.

Tanıs? Zor değil.

Reklamı akreditasyon başvurusundan önce görsem, cidden ilişmezdim. Her biri dayaklık ve klinik derecede kötü Gülse Birsel karakterlerinden zaten nefret ediyorum, Olgun Şimşek’le alakası yok.

Tanıs? Zor muymuş?

Wozniacki oynasın diye bırakıyor reklamdaki karakter. Tek oyuncu üzerinden tanıtım yapmanın sakat oluşunu geçtim – ilk turda elense reklamın hiçbir anlamı kalmayacak – altmetinden biz tenisi bilmiyoruz, gelsinler de izleyelim mesajı vermek duble sakat. “Ulan”dan seksizm çıkaran feminist gibi hissettim kendimi ama öyle. Geçelim.

Tanıs? Ay, ay, ay…

İnsanın aklına gelen ilk espri genellikle kötüdür. Tabii direkt “Bulgaristan sınırı mehehe” geyiği döndü ama katılmamak mümkün değildi. AKM’nin önünden bindiğimiz belediye otobüsüyle ömrümüzün en uzun, ömrümüzün en kısa, ömrümüzün en tanıs, ömrümüzün en 50 dakikasından çalan bir yolculuk sonucu Esenyurt’a vardık. Otobüsten her inen “ehehe Bulgaristan sınırı” diyerek girdi tesise. Bu espri konusunda ben biraz avangard kalıp “açık havada Bulgaristan gözüküyordur” deyince kız arkadaşlarına bu tip şakalar yapmaya başlayanlar oldu. Öncülük ayrı meziyet. Ehehe. Gerçi daha sonra Emre Yazıcıol “geceleyin buraya akgezen iner” diyerek rest çekip eli bitirdi. İstanbul’un merkezinden araca binip de iki gişe geçtikten sonra geldiğiniz yer hala İstanbul olmamalı bir kere, bu konuda anlaşalım. Kirilli tabela görme ihtimaliniz çok yüksek. Füzyon coğrafyasından Bulgaristanbul Cup’ı uygun gördüm, onunla devam edeceğim.

Tesis inşaat. İğrenir suratla “ay neresi değil ki…” diyerek CHP teyzesi tepkisi veriyorum ve devam ediyorum. Ama merkez kort bayağı iyi. Kamera üst tribünde şapkalı-şortlu, sandaletli ayaklarını öndeki koltuğun üstüne koymuş terli ve kızarık tenis seyircisi çektiği an Indian Wells diye yutturabilir. İzlemesi keyifli, zira olimpiyat stadında aut kullandırmayan rüzgar arada gelip servislere neşe katıyor. ATP için toprak olacak burası bir de. En yakın alışveriş merkezine kuru temizlemeci açarım ben olsam. Ha bu arada, Akbatı alışveriş merkezine on dakikada bir servis var, izleyiciler Akbatı alışveriş merkezine gidip keyifli dakikalar geçirebilirler. Sandalye hakemi “Miss Wozniacki leads three games to one” dedikten sonra bu anons yapılıyor genelde. 10 metredeki AVM için ring sefer koyan organizasyon, metrobüse elleşmemiş. Böylece herkesin ilkokul çağında servisi kaçırdığında oturup ağladığı günlere dönmesini istemişler. Çünkü Esenyurt’tan kaçırdığınız otobüsün telafisi yok. Maçlar 12’den önce başlamıyor ve 22’den önce bitmiyor ama otobüs saatleri 8-11-13-17-20. Perşembe günü civarı 15’e de servis koydular gerçi. Hiçten iyi. Tesisin önünden de bunlardan bir saat sonra kalkıyor işte. Neyse, O değil de, yerleşim olmayan yere içinde 5M Migros olan AVM dikmişler gene. Bulgaristan’ın en büyük AVM’si. Mehe. Dur Bulgaristan demişken çok kötü bir espri daha yapayım, Pironkova elendikten sonra evine yürüyerek gitti. Mehehe.

Tanıs?

Kortu diyordum. Kort güzel, geç. Ama “DÜNYANIN EN” iddiasıyla yapılan tüm yeni binalarımız gibi sıvası duruyor. Gerçi sıvası duruyor eski bir kavram galiba, artık alt geçidinden AVM’sine, her şeyi gri beton şeklinde bırakıyorlar. Tesis “yetiştirilmiş” ama topu merkez korta kaçan çocuk inşaat zannedip işeyebilir de içine, kısmet. Boyasanız çok sıkıntı olmazdı bence.

Tanıs?

Güvenliğin genel düsturu “tanıs?” olmuş. Oyun oynanırken kimse geçmeyecek demişler galiba, set sonuna kadar yerine gidemiyorsun. Yalnız koltuğundan oyun sırasında kalkan istediği yere gidebiliyor. Oh güvenlik, sürprizlerle dolusun… Hadi basını ya da seyirciyi anladım da, 1.85 boyunda, yabancı, badi şort ve üst giymiş, tenis çantalı ve duştan yeni çıkmış, oyuncular locasına giden kıza da akreditasyon kartı sormayınız be ya… Yapmayınız… Ama tabii ki kabahat güvenliğe “3-5-7-9 nolu oyunlardan sonra izin verin geçişlere” gibi bir şey demeyende. Sonra arada “ya sen benim kim olduğumu biliyor musun, adın ne senin… bak çok yanlış işler yapıyorsun” diyen tenis kodamanıyla doluyor etrafları, bir şey de söyleyemiyor adamlar.

Geç saatte bayağı serin yapıyor oralar. Balkan’dan gelen soğuk havaya o kadar yaklaşırsan normal. Montluk oldu gece maçı. Yukarıda otobüs saatlerini yazdım, yani son maçın bitişinde otobüs yok. Yani yoktu. Neden sonra Perşembe günü Enka’ya servis kaldırmaya başladılar. Basın mensupları can derdine düşüp Wozniacki’nin Çarşamba akşamki basın toplantısına kalmayınca çare bulmuş olsalar gerek.

Tanıs?

Merkez kortu çok övdüm, birinci ve ikinci korttaysa halı saha amacı güdülmüş. Nedir halı saha; çıkarsın, powerade’ini alırsın, sonra maç boyu seni dumanıyla boğan dürümcüye gider bir şeyler yersin. Burada da kort ikinin hemen yanında ızgara var. Oyuncuların bizdeki halı saha kültürünü öğrenmesi için çaba sarfı var. Tebrikler. Tesis biraz menü resminde harika göründüğü için söylediğiniz ama okul kantinindekinden hallice olan hamburgerlere benziyor.

Fadik Sevin Atasoy’un skandal WTA Sezon Sonu Şampiyonası performansı sonrasında çok bir şey beklememek lazımdı, çıkmadı. 5 yıldır anlatıp, bir 15 yıldır da tenis izliyorum, daha önce oyun bitiminde oyun arasına gidildi sanıp kötü remiks müziğe abanılan ve sandalye hakemine “müziği kapatın lütfen!” dedirten organizasyonu ilk defa görüyorum. Ayrıca anonsları yapan muhteşem insanın İngilizce’yi anonstan saniyeler önce sökmüş olması da keyif verdi. – gülüşmeler – Sırf İngilizce de değil gerçi. Günün programında Caroline Wozniacki’nin x ve y maçının galibiyle oynayacağı maçı çözemeyip Wozniacki’nin tek başına çiftler oynayacağını iddia eden bir insandı işte. Aslında organizasyonun özetiydi ya, ne konuşuyorum. Ha organizasyonun esas özeti resmi Twitter hesabından paylaşılan fotoğraflardı bir de. Tellerin arkasından, bulanık. Fikret Orman’ın “haftaya netleşir” capsleri gibi.

Finale 45 dakikada gidip Esenyurt’tan 55 dakikada döndük. Final bir saat yedi dakika falan sürdü. Roberta Vinci 923857 basit hata yapınca ya nolacağıdı. Finalin en iyi olayı seyirci ilgisiydi, zira bütün hafta kümülatif olarak 500’e ulaşmayan seyirci sayısı 3000 civarındaydı. Bir de ne zaman oturmaları, ne zaman kalkmaları gerektiğini öğrenirse harika bir kitle olabilir Türk tenisseveri. Eva Asderaki “lutfen oturun” diye diye Türkçe’yi sökme kıvamına geldi.

Neyse bitti. Daha da Esenyurt’a ancak yurt dışına çıkarken yaklaşırım. Reklamdan bir kupleyle bitireyim…

Yav bu tanıs zormuş, bence daha tecrübeliler organize etsin. Enka, TED falan organize etsin.